Alper Görmüş: Bu yol açıldı bir kere | " /> Alper Görmüş: Bu yol açıldı bir kere | "/>

En Sıcak Konular

Alper Görmüş: Bu yol açıldı bir kere

4 Temmuz 2008 15:25 tsi
Alper Görmüş: Bu yol açıldı bir kere Şu anda yaşananların en temelinde, gazeteci Alper Görmüş’ün 2007 Nisan ayında Nokta Dergisi’nde yayınladığı Orgeneral Şener Eruygur’un darbe günlükleri var. Şu günlerde akıllara gelen ilk isim de; Alper Görmüş… Ersin Çelik, kendisi

Türkiye 13 aydır devam eden Ergenekon operasyonları doğrultusunda 1 Temmuz’da yeni bir sürece girdi. Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ve eski 1.Ordu emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un darbe girişiminde oldukları gerekçesi ile ‘Ergenekon Terör Örgütü’ kapsamında gözaltına alınması ile darbecileri yargılamanın eşiğine gelen Türkiye’de artık birçok şey değişecek gibi. Fakat tüm bu olanların en temelinde ise, gazeteci Alper Görmüş’ün 2007 Nisan ayında Nokta Dergisi’nde yayınladığı Orgeneral Şener Eruygur’un darbe günlükleri var. Şu günlerde akıllar gelen ilk isim de; Alper Görmüş… Günlükleri yayınladıktan sonra ciddi anlamda hukuk ve demokrasi mücadelesi içine giren Görmüş Haber7.com’a verdiği röportajda gelinen süreç çok mutlu olduğunu belirtiyor…

Bir türlü hukuki değerini bulmayan darbe günlüklerinin Ergenekon operasyonlarında değerlendirilmesinin 'Türkiye’yi hak ettiği gerçek demokrasiye' kavuşturacağını belirten Alper Görmüş’le medyanın anlaşılmaz tavrını, CHP lideri Baykal’ın olaylara bakış açısını ve Trükiye'nin Avrupa Birliği geleceğini  konuştuk.  

Nokta Dergisi’nde yayınladığınız darbe günlüklerinden sonra Türkiye yeni bir sürece girdi ve günlüklerde adı geçen komutan dahil bir çok emekli asker darbe girişiminde bulundukları gerekçesi ile gözaltına alındı. Süreç hakkında ne düşünüyorsunuz?
O günlükleri yayınladığımız andan itibaren, söylediğim şey şuydu; “Darbe girişimi anayasal suçsa, ortada bir iddia vardır. Bize iddiamızı ispat hakkı veriniz. Bunun yolu da hukuktur. Yayınladığımız şeyler ihbar kabul edilmeli ve savcılar dava açmalıdır. Hükümetin de üzerine vazife düşer. Adalet mekanizmasını harekete geçirmelidir…” Bunun gibi şeyler söyledim sürekli olarak…

Ama bu süreç hiçbir zaman işlemedi…
Evet. Maalesef işlemedi. Mesele, bir kişiye hakaret ve iftira davası olarak açıldı ve beraatla sonuçlandı. Biz o davayı da elimizden geldiği kadar darbe girişimlerinin sonuçlandırılması sonucunu doğuracak şekilde gündemde tutmaya ve genişletmeye çalıştık. Fakat o da olmadı. Genelkurmay’a suç duyuruları oldu, 8-10 tane. Bunlardan biri de, benim hakkımda hakaret ve iftira davası açan savcının bizzat kendisinin Genelkurmay’a gönderdiği dava talebidir. “Biz Alper Görmüş hakkında, müşteki Özden Örnek’in şikayeti üzerine hakaret ve iftira davası açıyoruz, fakat bu yayınlanan haber de çok önemlidir. Ciddidir. Bu da ayrıca soruşturulmalıdır. Ama sivil savcılar olarak bizim üzerimize vazife değildir. Size gönderiyoruz” diye Genelkurmay Askeri Savcılığı’na bir talep de oradan gitti. Fakat bunların hepsi buharlaştı. Orada bir türlü davaya dönüşmedi.

Deşifre ettiğiniz darbe girişimleri ile bugün gelinen noktanın bağlantısı var mıdır? Direk ilişkilendirebilir miyiz?   
Gördüğüm kadarıyla “Ayışığı” kod adlı darbe girişimine karşı yapıldı bu gözaltılar. Kesin değil ama o çerçevede ele alınabilir. Savcı daha konuşmadı, iddianameyi de daha görmedik fakat bütün basın gözaltıları bu şekilde yorumladı. Bence de doğru bir yorum. Demek ki Ergenekon faaliyetleri ile o girişimler arasında belirli bir rabıta kurdu savcı Zekeriya Öz ve operasyonu yaptırdı.
 
İDDİANAMENİN UZAMASI DOĞASI GEREĞİ

Ümraniye’de bulunan bombalardan sonraki gelişmelere pek de duyarlılık gösterilemedi. Siyaset ikiye bölündü. Hukuk eleştirildi. Ortada bir iddianame olmaması tepki çekmeye devam ediyor…
Bu tavırları, bir yere varmadan süreci yürütenleri panikletmeye yönelik bir şey olarak görüyorum. İnsanların uzun sürelerde gözaltında tutulmaları sonuçta herkesin itiraz etmesi gereken bir şey... Fakat bazen öyle davalar vardır ki, doğaları gereği maalesef böyle sonuçlar doğurabiliyor. Bu da Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli ve en yaygın davalarından biri… Milyonlarca sayfalık iddianameden bahsediliyor. Soruşturmayı yürüten savcılar bilmiyor mu, bu iş ne kadar uzarsa yürüttükleri soruşturmaya bir sürü eleştiri gelecek tepki toplayacaklar. Niye yapsınlar. Gerektiği için herhalde bunu yapıyorlar. Eleştirilerin haklılık payı olduğunu düşünüyorum ama bu soruşturmanın doğası gereği bu kadar uzadığını düşünüyorum…

Ergenekon operasyonlarının başlatıldığı 13 aylık süreçte medyanın göstermiş olduğu tutum da çok tartışılır hale geldi. Operasyonlar ve soruşturma sürecinde, bir kısım medya demokrasi mücadelesi verirken, diğer kısım medya da durumu bir türlü kabullenmeyip, karşı durdu hep. Hatta yapılan operasyonları suçlayıcı da oldular. Bu neden kaynaklanıyor? Medya neden çekiniyor?
Ben basının tutumuna baktığımda eskiye kıyasla büyük farklılıklar görüyorum. 28 Şubat günlerini hatırlarsak, iki arasında ciddi bir fark var. Bugün artık ‘laik’ denilen basında bu türden hukuk dışı girişimlere kafadan karşı çıkan, çıkabilen gazeteler kümesi var. Eskiden yoktu bu. Dolayısı ile bu çok önemli. Basın artık ‘yekpare bir blok’ gibi davranmıyor. Muhafazakâr basın 28 Şubat’ta karşı yayın yapıyordu zaten. Ama bugün artık kendisine ‘dinci’ falan gibi bir takım suçlamaların yöneltilemeyeceği laik okurların da okuduğu bir takım gazetelerde bu konuda özgürlükçü ve darbeye karşı bir tutum sergiliyorlar. Bu açıdan medya desteği eski darbelerle kıyaslandığında az. Dolayısı ile darbe yapmanın başarı şansı da az.

Darbe günlüklerini yayınladıktan sonra bir hayli eleştiri de aldınız. ‘Ucuz kahramanlık yaptığınız’ ve ‘kendi ayağınıza kurşun sıktığınız’ söylendi. Ama siz hukuk ve demokrasi mücadelesi verdiniz… Gelinen nokta sizi mutlu etti mi? Alper Görmüş yarınlarından umutlu mu?
Ben her zaman iyimser olduğumu söyledim. En kritik en karanlık gibi görünen zamanlarda bile, iyimserliğimi samimiyetle korudum. Gelinen nokta beni tabii ki mutlu ediyor. Benim en başta söylediğim “Ortada darbe girişimi varsa ve burası bir hukuk devletiyse bu soruşturulmalıdır” sözüne başka bir noktadan geldik. Başka bir dava üzerinden gelerek orayla birleşti. Tabii ki son derece memnunum bu durumdan.

Bu saatten sonrası için konuşursak: Gözaltına alınan bu insanların dava sonucunda ‘darbe yapma girişiminden’ cezalandırılacağını düşünüyor musunuz?
Tabii… Tabii… Elbette… Bu yol açıldı bir kere. İlk kez oluyor ama ‘1 Temmuz 2008’in tarihsel önemi çok büyük. Sembolik önemi çok büyük bir gün… Yaşayanlar görecek, ileride ‘1 Temmuz’ tarihi çok başka bir şey olarak anılacak. Bu tarih; Türkiye’de özgürlükçü demokrasi adına mücadele edenlerin adına, bütün problemleri ve eksikliklerine rağmen atılmış en önemli adım olarak hafızalarda yer bulacak. Bu çok açık bence…

'Ortak Akıl Hareketi’nin öncülüğünde halk darbecilerin yargılanması için sokaklara inmeye başladı. ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras ‘darbe günlüklerini’ TBMM’ye taşımaya hazırlanıyor. Bu bir değişimin göstergesidir diyebilir miyiz? 
Evet… Evet… Ben son derece umutluyum. Daha da değişecek. Politik kriz falan diyorlar. Yok öyle bir şey… Kriz falan yok. Daha doğrusu çok büyük bir değişim var. Bu türden köklü değişiklikler krizsiz olmaz. Kriz diyerek tahlil ederseniz hiçbir anlamı olmaz. Krizin nerden kaynaklandığını birlikte söylediğinizde bambaşka bir şey çıkar ortaya. Türkiye çok köklü bir değişim geçiyor. İlk kez bazı şeyleri sorguluyor ve bunun sonucunda ilke kez bazı şeyler gerçekleşiyor. 

DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE CHP’NİN YERİ YOK!

Tüm bunlarla birlikte Deniz Baykal aylardan beri bir ‘kırılmadan’ bahsediyor. Son operasyonları ise, AK Parti Hükümeti’nin, muhaliflerini bastırma ve sindirme projesi olarak yorumladı. “Türkiye’ye demokrasi devrimi yaşatacak” denilen operasyonlar böyle farklı alanlara da çekiliyor…
Ben Deniz Baykal’ın artık siyaset düzeyinde konuştuğunu falan düşünmüyorum açıkçası. O konuşmalar siyaset falan değil. CHP bir tercihte bulunmuş durumda. Adını tam olarak söylemiyorlar ama Türkiye’nin normal demokratik bir ülke olmasını kendi varlıkları açısından uygun görmüyorlar. Ki bu tespitleri de doğru. Çünkü normal demokratik bir ülkede CHP gibi bir partinin yer yoktur. Onlarda bir tür ontolojik sorun olarak görüyorlar bütün bu olan biteni. “Bu değişim sonuçlanırsa bizim hayatiyetimiz kalmayacak” duygusuna sahipler. Bu duygu da doğru... Şu anda bu şekilde “biz demokrasi istemiyoruz” diyorlar ama bunu açıkça söyleyemiyorlar… Giderek daha da açıklıkla söylemek zorunda kalıyorlar ve açık da veriyorlar.

Operasyonları Avrupa Birliği açısında değerlendirirsek; İspanya, Portekiz ve Yunanistan’a darbe tehlikesi yaşadıkları için kucak açan AB’nin Türkiye’ye karşı böyle bir yaklaşımı yok. Darbecilerin tasfiyesi Türkiye’nin AB’deki elini ne kadar güçlendirir?
Ama bir tane Avrupa yok. Böyle bir yaklaşım var. Türkiye’nin darbe heveslileriyle hesaplaşması için AB’nin ona kucak açmasını savunan bir Avrupa’da var. Ya Türkiye’yi tam tanımamaktan, ya da bu yaşanan süreci analiz etme yeteneğine sahip olamamaktan dolayı böyle çeşitli tutumlar alınabiliyor. Ama diğer taraftan Türkiye’ye destek veren olan ülkelerin İspanya, Yunanistan ve Portekiz gibi ülkeler olduğuna bakarsak o zaman anlaşılıyor. Derdi olan Türkiye’nin nasıl bir zorlukla karşı karşıya olduğunu anlayabiliyor.

Tasfiyeler AB’ye girişimizi kolaylaştırır diyebilir miyiz?
Hiç şüphesiz faydalı olacaktır ve böyle bir rotaya girecektir. Türkiye o zaman daha bir başka olacak demektir. Hızla tüm demokratik reformlarını yapacaktır. Bu durum AB’den Türkiye aleyhine yükselen sesler de kesilmek zorunda kalıp, Türkiye’ye destek verenlerin sesini yüksek seviyeden duyar olacağız. Onların eli kuvvetlenecek. Türkiye AB hedefi olmaksızın bunları başaramaz. Bunu hiçbir kompleks duymadan söylemeliyiz. Türkiye’nin demokratikleşmesinin yolu, yüzünü dosdoğru AB’ye girmekten geçiyor.

“SIRADAN GAZETECİLERİ” DEŞİFRE ETTİK

Vakit ve Taraf Gazetesi’nin ortaya çıkardığı belgeler de tartışma konusu…Gazetecilik ilkesi masaya yatırılırken, daha önce ‘ele geçirildi’ denilen bilgi ve belgelere, ‘sızdırma’ muamelesi yapılmaya başlandı. Gazetecilik bu işlin neresinde duracak?
Aldığınız pozisyona bağlı. Bu tür şeylerin suçlamaların bir kaç temel nedeni var. Biri; siyasi ideolojik… Türkiye’de gazeteciliğin önemli bir bölümü -giderek kırılmakta olan bir durum olsa da- topluma değil devlete bakarlar. Devlet eksenli gazetecilik vardır. Devletin ihtiyaçları doğrultusunda gazetecilik ve habercilik yapılır. Devletin sakladığı bir sır ve haber varsa bunu ortaya çıkarmak gazetecinin en önemli göreviyken, gazeteci böyle bir şey yaparsa ‘vatana millete ihanet ediyormuş hissine kapılıp’, bu haberi vermemenin doğru olduğunu düşünmeye başlayarak, kendi kendini sakatlıyor.

“Sakatlamak” derken?
Şöyle; Bu gazeteciler,  bu tarz ‘gizli’ haberleri yayınlayanları ‘vatan haini’ görme eğiliminde oluyorlar, Gerek bizim Nokta’da yaptıklarımız, gerek şimdi Taraf Gazetesi’nin yaptığı yayınlar, sıradan ‘gazeteciliğin pespayeliğini’ bir anlamda ortaya çıkartıyor.
Öyle bir gazeteciliğin ne kadar ‘tatsız tuzsuz bir gazetecilik’ olduğunu görünce de, ortaya bir tür kıskançlık ve haset çıkıyor… Kendini kötü hissediyorlar. Bu tarz gazetecilik, eski usul sipariş gazeteciliğin mesleğin özüne aykırı olduğunu da ortaya çıkarıyor… Onlarda kötü duygular yaratıyor. Bu yüzden de bizim o tür gazeteciliklere saldırarak kendilerini bir parça iyi hissediyorlar. Böyle bir psikolojik yanı da var.

NOKTA’NIN PATRONU TEHDİT ALGISI İÇİNDEYDİ

‘Darbe günlüklerini’ yayınlamanızdan sonra Nokta Dergisi’nin yayın hayatına son verildi. İmtiyaz sahibi Ayhan Durgun ‘ekonomik gerekçe’ öne sürdü ama bir baskıdan bahsedildi hep. Kapatılmaya yönelik gerçekten bir baskı oldu mu?
Derginin kapatılmasına yönelik, böyle bir talebin doğrudan geldiğini düşünmüyorum. O zamanlar dergi kapatılmadan görüşmüştük derginin patronuyla. O gün bugündür daha da görüşmedim. Gerçekten öyle bir baskı olsaydı bana da söylerdi.

Ekonomik gerekçe ne kadar geçerli bir bahane olabilir?
O görünürde olan şey. Esası şuydu bence; O günlerdeki sezgilerime ve derginin sahibin davranışların yola çıkarak, doğrudan doğruya bir tehdit gelmemesine rağmen, bir tehdit algısı içindeydi Ayhan Durgun. Her an bir bu türden bir şey gelebileceğini ve başka işlerinin bozulabileceğini düşünüyordu. Ve ürkmüştü. Yürütemedi. Diğer taraftan iktisadi güçlükler içinde olduğu da doğru… Gayet iyi biliyorum. Bizim işe gitmek için tek bir aracımız olmamıştı. Bütün arkadaşlarımız kamu ulaşım araçlarını kullandı. O kadar çok eksiğimiz vardı ki… Benim şimdiye kadar çalıştığım işyerlerinin en fakiri Nokta Dergisi’ydi.

ÇÖLAŞAN SEZER’İ TENKİT ETMİŞTİ

Taraf için de çeşitli iddialar ortaya atılıyor. Soros’tan ve cemaatlerden destek aldığı tartışma konusu oldu. Ne düşünüyorsunuz?
Bunu biliyoruz. Bu bir Türkiye gerçeği... Geçenlerde bir yazı yazmıştım; “Dünün komünisti bugün Fethullahçı” diye. Şimdi bakılınca tuhaf ve anlaşılmaz görünüyor. Ahmet Necdet Sezer ilk Cumhurbaşkanı olduğunda, onunla ilgili ciddi şaibeli yazlılar kaleme alındı. Üstelik Emin Çölaşan yazdı bu yazıları. Düşünün Ahmet Necdet Sezer için bile, ‘acaba’ dediler.  Eski Genelkurmay Başkanı’nın dinci olduğuna hükmedildiği günlüklerde geçiyordu… Türkiye böyle işte… Birilerinde, bir çizgiden hoşlanılmadığı zaman, belden aşağı belli klişeler var onlar devreye sokuluyor. Taraf için de yapılanlar bu…

haber7.com/Ersin Çelik



Bu haber 596 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,039 µs