Kapatma davasının kapattıkları... | " /> Kapatma davasının kapattıkları... | "/>

En Sıcak Konular

Kapatma davasının kapattıkları...

4 Temmuz 2008 12:53 tsi
 
Kapatma davasının kapattıkları... Yargıtay Başsavcısının Akp'nin kapatılması talebiyle açtığı dava üç aydır Türkiye'yi kilitledi. Peki kapatma davası sürecinde neler gözden kaçtı...

Anayasa Mahkemesi'nde AK Parti hakkında açılan kapatma davası, demokratik adımların önüne set çekti. Demokratikleşme paketi açılamadı. Sivil anayasa hazırlıkları durdu. Türk Ceza Kanunu'nun düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen maddeleri değiştirilemedi. Avrupa Birliği'ne uyum yasaları rafa kalktı. 528 yasa tasarısı Meclis'te bekliyor. Ekonomi, büyüme hızı ibresinin düşmesi ve işsizliğin artması tehlikesiyle karşı karşıya. Kapatma davası sonrası ortaya çıkan Türkiye panoraması hiç iç açıcı görünmüyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, AK Parti hakkında Anayasa Mahkemesi'nde kapatma davası açtığı 14 Mart 2008 Cuma akşamüstü başlayan tedirgin bekleyiş sürüyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile 71 milletvekiline siyaset yasağı getirilmesi talebini de içeren davanın önümüzdeki bir buçuk ay içinde sonuçlanması bekleniyor. Kimi siyasi, gazeteci ve akademisyenlerin "yargı sürecine saygılı olmak gerektiğini" ifade etmekle yetindiği, aynı meslek gruplarından kimilerinin ise "demokrasiye vurulan ağır bir darbe" olarak nitelediği davaya muhalefeti sürdürdüğü bu süreç genel olarak "sakin" geçiyor izlenimi veriyor. Fakat sivil anayasa çalışmalarından demokratikleşme paketi hazırlıklarına, Avrupa Birliği ile müzakerelerden ekonomik hareketlere gidişata bakınca, bu sakin izlenimi veren süreç sancılara gebe görünüyor. Çünkü bahsi geçen alanlardaki gelişmeler, kapatma davası sebebiyle sekteye uğradı. Bu yıl tatil yapmayan Meclis'in üzerinde durduğu öncelikli konu demokratikleşme paketi. Eğer kapatma davası AK Parti'nin kapısına kilit vurulmasıyla sonuçlanmaz ve demokratikleşme paketi Meclis'ten geçerse beklenen önemli reformlar gerçekleştirilmiş olacak.


Şiddet ve terörü benimseyen partiler kapatılabilecek
Demokratikleşme paketi, öncelikle siyasi partilerin kapatılmasında Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu'nun belirlediği ilkelerin esas alınmasını öngörüyor. Buna göre bir partinin kapatılması ancak o partinin demokratik ve özgür politik düzen için gerçek anlamda bir tehdit oluşturmasının ispatlanması ile mümkün olacak; ancak şiddet ve terörü benimseyen partiler kapatılabilecek. Bu arada yürürlükteki Anayasa'da kapatılan partilerin üyeleri için öngörülen beş yıllık siyasi yasak da kaldırılacak. Bir diğer konu, Meclis'te bir Siyasi Etik Komisyonu kurulması. Bu komisyon, milletvekilleri ve dışarıdan atanan bakanlarla ilgili etik ilkeleri belirleyecek ve bu doğrultuda görev yapacak. Yasa kapsamında bulunan kişiler kamuyla hiçbir ihale veya taahhüt ilişkisine girmeyecek. Milletvekili ve belediye başkan adayları ile siyasi partiler seçim hesabı açtıracak, bu kişiler kayıtlı her seçmen için 500 YKr'den fazla seçim harcaması yapamayacak. Kişilerin kamu yetkisinin kullanılmasından doğan taleplerini incelemek üzere, kamu denetçiliği kurumu (ombudsmanlık) kurulmasını gündemine alan demokratikleşme paketinde dikkati çeken iki konu daha var: Kadın-erkek eşitliği ve çocuk haklarıBuna göre Anayasa'nın kadın-erkek eşitliğine ilişkin hükümlerine devletin "kadınların ve erkeklerin her alanda eşit haklara sahip olması için kanuni ve idari düzenlemeler dahil gereken tüm önlemleri alacağı"na dair bir ifade konacak. Her çocuk gereken himaye ve bakımdan yararlanma hakkına sahip olacak, görüşlerini serbestçe açıklayabilecek. Kamu veya özel kurum ve kuruluşları, çocuklarla ilgili eylem ve işlemlerde, çocuğun azami iyiliğini gözetecek. Her çocuk, kendi menfaatine açıkça ters düşmediği sürece, ailesiyle kişisel ve doğrudan ilişki kurma hakkına sahip olacak.


"Türkiye yeniden denetim altına alınabilir"
Prof. Ergun Özbudun'un "sivil, demokratik, insan hakları standartlarını evrensel düzeye yükselten, devlet kurumları arasındaki ilişkiyi parlamenter rejime göre düzenleyen bir anayasa" olarak nitelediği yeni anayasa taslağının, beklentileri karşılayıp karşılamadığı bir türlü tartışılamadı. Bunun nedeni, taslağın "kılık kıyafetinden dolayı hiç kimsenin yükseköğrenim hakkından mahrum bırakılamayacağı"nı ifade eden maddesiydi. Yaşanan "türban gerginliği" alçak sesle tartışmayı mümkün kılmadı ne yazık ki. Yeni Anayasa'dan zorunlu din dersini isteğe bağlı hale getirmesi, ana dilde yayın ve eğitim ve azınlıklara inanç özgürlüğü hakkı tanıması, üniter ve federe devlet kavramlarını gündemine alması, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin sınırlarını yeniden çizmesi, milletvekillerinin dokunulmazlıklarını sınırlaması, YÖK'ün görev tanımını yeniden yapması, yargının bağımsız ve tarafsızlığına vurgu yapması bekleniyordu.


Elbette bu taslağı tartışabilmek için önce demokratik bir zemin yaratılması gerekiyor. Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan 301. maddesi pek çok hukukçunun "makyaj" olarak nitelediği şekilde değiştirildi. Fakat düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tek engel 301. madde değil; TCK'nın "suçu ve suçluyu övme" fiilini düzenleyen 215. maddesi, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" etmeyi kapsayan 216. maddesi, "basın yoluyla kamu barışına karşı işlenen suçlar"ı sıralayan 218. maddesi, "halkı askerlikten soğutma"yı içine alan 318. maddesi de düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde engel olarak duruyor.


Demokratikleşme paketinde yer alan kararlar ile "sivil anayasa" ve TCK'da yapılması beklenen değişiklikler, büyük ölçüde Avrupa Birliği'ne (AB) uyum yasaları ile de örtüşüyor. 2013 yılına kadar, Türkiye'nin, "AB Müktesebatına Uyum Programı" başlığı altında toplanan 33 müzakere faslıyla ilgili kanunları Meclis'ten geçirmesi bekleniyor. Bu fasılların arasında malların, işçilerin ve sermayenin serbest dolaşımı, gıda güvenliği, enerji, sosyal politika ve istihdam, bilim ve araştırma, tüketicinin sağlığının korunması gibi alt başlıklar yer alıyor.


Tabii bu noktada AB yolundaki Türkiye'nin reform sürecinin zaten iki yıldır durma noktasında olduğunu unutmamak ve kapatma davasının bu süreci tamamen kesintiye uğratabileceği gerçeğini görmek gerekiyor. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in, geçen Nisan ayında Türkiye'yi ziyaretleri sırasında, kapatma davasının müzakerelerin sürmesini engellemeyeceğini ifade etmesine ve bu ifadeyi Avrupa Parlamentosu Türkiye Karma Komisyonu Başkanı Joost Lagendijk'ın da yinelemesine rağmen uyum yasalarıyla ilgili bir ilerleme kaydedilemedi. Nitekim geçen hafta Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, "kapatma kararı çıkması halinde Türkiye'nin yeniden denetim listesine alınması seçeneğinin değerlendirileceği" açıklamasını yaptı.


Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Fuat Keyman, 22 Temmuz seçimleri sonrası başlayan süreci şöyle değerlendiriyor: "Birincisi 2006'dan itibaren ciddi bir yavaşlamaya uğrayan Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden canlandırılması ve reform sürecinin uygulamaya sokulması öngörülüyordu. İkincisi Türkiye'nin geleceğine dönük bir anayasa reformu sürecinin başlatılacağı düşünülüyordu. Bu anayasanın iki temel boyutu vardı. Biri Türkiye'deki farklılıkların birlikte yaşamasını sağlayacak bir anayasal dilin oluşması; diğeri anayasanın düzenleyici unsuru dediğimiz, yasama-yargı-yürütme bağlamında kurumlar arası ilişkilerin düzenlenmesini sağlayacak bir anayasal dilin oluşmasıydı. Üçüncüsü din bağlamında türbanla, etnik bağlamda Kürt sorunu ile sembolleşen değerler temelinde yapılan siyasetten toplumsal sorunlara çözüme dönük bir siyasete geçmekti. Bunların hiçbiri olmadı. Ve kapatma davası sorunları daha da derinleştirdi."


Meclis'te bekleyen 528 yasa tasarısı
Bu arada Meclis'te 84'ü gündemde, 444'ü komisyonda bekleyen toplam 528 yasa tasarısı var. Şüphesiz kamuoyunu en çok ilgilendiren tasarılardan biri "öğrenci affı"na ilişkin olanı.

Aktüel



Bu haber 2,130 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,178 µs