En Sıcak Konular

Aleviler katilleri yanlış yerde arıyor

3 Temmuz 2008 16:27 tsi
Aleviler katilleri yanlış yerde arıyor "Aleviler 85 yıldır olduğu gibi, 15 yıldan beri "katilleri" yanlış yerde arıyorlar. Bu yanlış arama sadece fiili anlamda değil hayatı anlamaya çalışırken ki bir bütün halinde içinde bulundukları yanlışlıkla ilgili bir durumdur üstünü üstelik." Ümit Ak

Ümit Aksoy'un Zaman gazetesinde çıkan yorumu:

Aleviler katilleri yanlış yerde arıyor 
 
Sivas'ta yaşanan olayların 15. yıldönümü. Sürekli tekrarlana gelen Çorum, Maraş, Gazi Mahallesi, Sivas olayları sıralamasında ben bu son iki olaya "yetişebilmiştim".  
 
Bu iki olaya dair bir yandan manipülasasyona, yanılmaya daha açık ama bir yandan da şimdikinden görece daha berrak ve kirlenmemiş yahut kirletilmemiş hafızama döndüğümde hissettiğim ilk şey kendimin ama daha önemlisi ailemin hissettiği ve dolayısıyla bizlere de hissettirdiği korku oluyor ister istemez: Tam bir panik havası.

Bir panik havası çünkü özellikle Sivas'ta meydana gelen olaylarda hayatını kaybedenlerin çoğu gibi Alevi bir aileydi onlarda ve daha önemlisi hepsi gibi "solculardı." Tabi o zamanlar bu solculukla ilgili pek fazla bir şey bilmiyordum ve işin sadece Alevilikle ilgili hikayesini biraz olsun anlayabiliyordum.

"Biz" Alevi'ydik, orası Sivas'tı, Pir Sultan bir Alevi/Kızılbaştı, devlete karşı gemleşti, o insanlar o piri anmak için bir araya gelmişti, dolayısıyla onlarda "bizden"di, ve artık yoktular. Yani "yakılmışlardı." Bu yüzden olacak, annemler uzun uzun tembih ediyorlardı sürekli: Okulda "Alevi misin?" diye sorarlarsa "Hayır" demeliydim bu soruyu soranlara. Vereceğim cevabın ikinci kısmıysa en az ilki kadar önemliydi: "Türk oğlu Türk'üz biz." Ve dolayısıyla o gün(ler)den öğrendiğimiz yegane şey şu oluyordu: Biz çok iyi bir şey değildik, "birileri" bizi sevmiyordu, bunun nedenini çok iyi anlayamasak da bu böyleydi.

BİZ, İYİ DEĞİLDİK. BİZ ALEVİYDİK.

Sonra büyüdük bu ülkedeki bütün her şeylerle birlikte. Görece saflığımızı yitirsek de aklımız da başımıza geliyordu yavaş yavaş. Ve her şeyden önce ilk öğrenmeye başladığımız şey bu ülkede ister en yakınınızdakiler olsun, isterse görmediğiniz büyük insanlar olsun size bir dolu hikaye anlatan kişiler yahut "kurumların" pek de o kadar doğru şeyler anlatmıyor oluşlarıydı.

En azından bu anlatılan hikayelerin başka boyutları da vardı. Örneğin yine aynı ben, yine aynı ailemle ilgili anlamadığım bir şeylerin farkına varıyordum mesela: Bizim evimizde Kürtçe'de konuşuluyordu çok fazla olmasa da ve biz Alevi'ydik.

Oysa mahallemizdeki Tokat'lı bir Alevi arkadaşım ve onun ailesinin böyle "dertleri" olmuyordu hiçbir zaman... Onların çok şükür anlaşmalarına bir dilleri yetiyordu. Ve ben o zamanlarda bu iki farkın nasıl olduğunu, birilerinin nasıl hem Alevi olduklarını hem de Kürtçe konuşabildiklerini anlayamıyordum.

Bunun nasıl bir şey olduğuna dair bir soru sorup sormadığımı hatırlamıyorum aileme; ve fakat "büyüdüğüm" vakit bu aynı soruya annemin verdiği cevap, aynı soruya o zaman da sorsam cevabın değişmeyeceğini anlatıyordu bana: Çünkü demişti annem, "Evet biz Kürtçe konuşuyoruz ama Kürt değiliz, biz Türk'üz. Türk oğlu Türk'üz. Biz Atatürk'ü seviyoruz. Biz LAİKİZ." Evet, cevap böyleydi tam tamına. Bu cevabı büyümediğim zamanlarda alsaydım düşüneceğim şey "Demek, Atatürk'de bir Alevi. Çok güzel, yaşasın!" şeklinde olurdu herhalde.

Evet, bugün 2 Temmuz. Dün de bu ayın ilk günüydü. Orgeneraller, tuğgeneraller, gazeteciler, ticaret odası başkanları göz altına alındılar.

Bu geniş katılımlı darbe girişimi sürecinde genişliği, uçsuz bucaksızlığı sağlayan sadece bu üst kademe değildi şüphesiz. 27 Nisan'dan beri yaşayageldiğimiz malum bin yıllık, hiç bitmeyen, hiç bitmeyecek darbe süreçlerinin, Cumhuriyet mitinglerinin yegane motifi olanlar vardı birde HİÇ unutmadığımız: 29 Nisan 2007 tarihinde, yukarıda adı geçen ailenin de içinde olduğu "bilmem kaç milyon insanın" hınca hınç doldurduğu Çağlayan Mitingleri. Evet, birde mitingler vardı neredeyse meydanı Atatürklerle, CHP'lerle, Anıtkabirlerle, darbelerle dolduran "Cumhuriyet'in yegane taşıyıcı motifi" Aleviler.

Hepsi "solcu, ilerici, laik, aydın" ve diğer binlerce sıfatı korkmadan, yılmadan, usanmadan göğüslerine takıp sokaklara çıkmışlardı bir kez daha. Ve onların, annemin dediği gibi "Türkiye Laik'di, Laik kalacaktı. "Şeriat"a elbette hayırdı.

Evet, bugün 2 Temmuz 2008. 15 yıldır bu ülkede diğer birçok olan biten gibi bu meşum olayda aydınlatılmadan öylece bekliyor. O gün 37 kişi hayatını kaybetmişti. Hayatta bazı şeyler işte bu kadar nettir aslında.

Ya da şöyle söylemeli: Bu olayla ilgili elimizdeki az ama öz hakikatlerden birisi işte bu ölen insanların sayısına dair boyuttu. Ama o az hakikatlerde bir tanesi de, hiç şüpheniz olmasın ki, bu ölen insanların çoğunun ait olduğu bir inancın içinin o zamanda olan, ama giderek daha da hızlanan, hızlanarak yok olan özüne dair boyuttu.

Bir dini inanç, her şeylerden önce ve sonra, belki de iktidarla girdiği ilişkideki tavrının ne olduğuna bakılarak doğru değerlendirilebilir ancak. Bu, özellikle modern zamanlar için emin olun ki, şaşmaz bir sağlama yöntemidir. Ve Aleviler 85 yıldır olduğu gibi, 15 yıldan beri "katilleri" yanlış yerde arıyorlar. Bu yanlış arama sadece fiili anlamda değil hayatı anlamaya çalışırken ki bir bütün halinde içinde bulundukları yanlışlıkla ilgili bir durumdur üstünü üstelik. Belirtmek gerekiyor ki, bu ülkede Madımak'tan önce yüzleşilmesi gereken (bu öncelik zamansal değil teorik yani zihinsel bir önceliktir) söz konusu Aleviler ise şayet, içinde bulundukları, başat unsur durumunda bulundukları bu darbe siyasetinin kendisi olmalıdır.

Alevilik istese de isteme de siyasal bir oluşum olarak kalmaya mahkum olduysa, yani bir inanç pratiği olmayı başaramadıysa şayet bu işte bir türlü kurtulamadığı "yobazlıktan" dolayıdır. Kötü bir devletçi/otoriter giderek faşist zihinli bir inanç devletinde, başka güçlerinde olumlu yahut olumsuz destekçisi olmaya devam edecektir.

15 yıl önce yakılarak, şimdilerde yakarak. Değişmeyen tek şey ateşin kendisi. Anladınız mı?



Bu haber 441 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,705 µs