Ergenekon ve ekonomi

2 Temmuz 2008 14:34 tsi
"Bugün aslında ne yazarsanız yazın Ergenekon soruşturmasındaki gelişmeler hepsini gölgede bırakır. Şu anda ekonomi, petrol fiyatları, borsa düşüşü, dövizdeki tırmanma, kuraklık, büyüme rakamları artık ikinci üçüncü planda gelişmeler olarak birkaç gün gün

Mehmet Ziya Gökalp/Yeni Şafak

Ergenekon ve Ekonomi

Bugün aslında ne yazarsanız yazın Ergenekon soruşturmasındaki gelişmeler hepsini gölgede bırakır. Şu anda ekonomi, petrol fiyatları, borsa düşüşü, dövizdeki tırmanma, kuraklık, büyüme rakamları artık ikinci üçüncü planda gelişmeler olarak birkaç gün gündemin arkasında kalacaktır.

Yine de nasıl olsa bir süre sonra gündemimize döneceğimize göre, biz gelişmeleri yorumlamaya ve ilginizi yüksek tutmaya çalışalım. Ne olur ne olmaz.

Tatsız bir konu olacak ama borsalardaki özellikle İMKB'deki gelişmelerden başlayalım. Dünya borsaları sarsılınca İMKB çöküyor, dünya borsaları kısmen toparlamaya başlayınca İMKB ağır çekim düşmeye devam ediyor. Yani ne olursa olsun yön aşağı.

Nerde ise endeks bazında yüzde elli düşüşü ve bankacılık ve diğer iyi şirketler bazında da yüzde elliden fazla düşüşü sadece dünya ekonomisinin girdiği kredi krizi, petrol fiyatları, kapatma davası ile açıklayamayız sanıyorum.

Ya göz ardı ettiğimiz bir şeyler var, ya da gelişmeleri biz tüm dünyadan daha farklı yorumluyor ve daha büyük, daha çılgınca fevri davranışlar sergiliyoruz.

Öncelikle neyi göz ardı etmiş olabiliriz diye düşündüğümüz zaman aklımıza ilk anda bazı yatırım şirketlerinin öncelikle nakde dönmek için İMKB'de ülke hisselerini satmalarını düşünebiliriz. Ama niye daha az düşen bir borsada değil de bu kadar düşen ve sığ bir borsada satsınlar diye düşünmeden edemiyorsunuz.

Peki o zaman, bir başka şey düşünelim. ABD'de birçok yatırım bankası yanında diğer bankaların da yatırım birimlerinden ciddi zararlar ettiklerini bunları bir şeklide bilânçolarında göstermeseler de iştiraklerinden dolayı kredi talepleri olduğunu biliyoruz.

Ancak son günlerde gelen haberler gerek FED'in yaptığı tahvil değişimi gerekse hükümetin ekonomiye yaptıkları 150 milyar dolarlık vergi iadesi desteğinin istenen sonuçları vermediği yönünde.

Her şeyden önce vergi iadelerinin bir kısmının ekonomiye döndüğü, geri kalanın belirsizlik ve güven kaybı bedeniyle tasarrufa yöneldiklerini görüyoruz.

FED'in tahvil değişimi ise gelinen noktada beklentilerini karşılamaktan uzaklaştığı ve bu değişiminde ekonomide başka bir soruna yönelmeye başlayacağı endişeleri oluşabilir.

AB bölgesi ise artan enflasyona şu ana kadar faiz artırımı ile cevap vermedi, direndi. Burada da sona geliniyor, her şeyden önce düşük dolar ithalat ihracat dengesini bozmakla kalmıyor, AB'de enflasyonu da körüklüyor. Yani faiz artışı kapıda.

Tamam, da bunlar söz konusu ülkelerin borsalarını ve paritelerini, faiz hadlerini bizim kadar niye etkilemiyor da biz onlardan daha fazla etkileniyoruz, diye düşünmeden edemiyorsunuz.

İnsanın aklına ister, istemez ABD'deki bankacılık sektörünün içinde bulunduğu sıkıntı ve bunun Avrupa bölgesine hızla sirayet ettiği geliyor. Bize yansımalarının ilk işaretleri bu hisse çıkışları mı acaba?

Bir şeyler var, yoksa kimse 2004 fiyatlarıyla hisse satmaz, ama ne var? Yoksa insan niye bu kadar düşen borsada hâlâ hisse satmaya çalışır.

Bu haber 290 defa okundu.