AB Türkiye'den vazgeçer mi sandınız... | " /> AB Türkiye'den vazgeçer mi sandınız... | "/>
Türkiye’nin AB üyeliği ve müzakere süreci, devletin toplumu bastırdığı, şekillendirdiği kapalı-otoriter sistemden devletin toplumun talep ve ihtiyaçları çerçevesinde demokratik yollarla şekillendirildiği açık bir sistemi ima ediyor. Dün açıklanan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM)’nin parti kapatmalarla ilgili raporunda bir ifade tam olarak bunu söylüyor:
“Seçimle iktidara gelen bir siyasi parti, bir devletin anayasal ve yasal kurumlarını, değişiklerin içeriği ve yöntemleri demokratik olduğu sürece değiştirebilir.”
Bu değişime statükodan faydalananların karşı çıkmasının doğal olduğu, yargı darbesinin de AB üyelik sürecini, demokratikleşmeyi-sivilleşmeyi engellemeyi hedeflediği yorumları sıkça dillendirilen yorumlar arasında.
Raporda, eğer AKP kapatılırsa müzakerelerin duracağı net olarak ifade ediliyor. AKP kapatılırsa Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan Sarkozy gibi milliyetçi-sağ kesimlerin elinin güçleneceği açık. Fakat sadece bununla sınırlı değil durum…
Sarkozy gibi milliyetçi Avrupalıların eli güçlenirse Türkiye’deki AB karşıtı milliyetçilerin de eli güçlenecek. Çünkü milliyetçilikler birbirini beslerler; birbirine düşman gibi görünseler de demokratikleşme, entegrasyon, diyalog, barış konularında dostturlar.
Yani AB karşıtı milliyetçi Türkler ile Türkiye karşıtı milliyetçi Avrupalılar dünya barışına katkı sunacak, milliyetçilikleri işlevsizleştirecek bu projeye karşı ittifak ediyorlar.
Fakat raporda, üyeliği istemeyen milliyetçilerin ellerinin güçlenmesine izin vermemeye dikkat ediliyor. Raporun diline, telkinlerine dikkat ettiğimizde Türkiye’nin üyeliğini isteyen bir rapor olduğunu söyleyebiliriz. Müzakereler durdurulacağı ifadesi, sonuçların kötü olacağı uyarısıyla verilirken müzakerelerin durmaması için kapanmaması gerektiği vurgulanıyor.
Yani aslında Türkiye’nin değerinin farkında olan, müzakerelerin durmasından endişe eden bir rapor…
Raporun bir diğer önemli özelliği de şu:
Avrupa’nın artık Türkiye ve AKP üzerinden kendisini yeniden düşündüğünün ve İslam dünyasına bakışını değiştirdiğinin , en azından buna çabaladığının izlerini görebiliyoruz.
Bunun anlamı, Türkiye'nin AB üyeliği için değişmesi gerekiyorsa AB'nin de değişmesi gerektiğin AB tarafından kabullenildiğidir. Çünkü İslam'a oryantalist bakan bir AB'nin Türkiye'yi hazmetme kapasitesi düşük.
Bu da gösteriyor ki, Türkiye'nin üyeliği o kadar önemli ve etkili ki, AB kendisini yeniden kurup değiştiriyor...
Bunu şu ifadeden çıkarıyoruz: “Dinin ahlaki değerlerini sahiplenen bir parti demokrasinin temel ilkelerine düşman olarak değerlendirilemez.”
Bu, laikçi kesimin endişelerini giderici, laiklik-demokrasi-İslam denklemine sağlıklı bir yaklaşım aslında…
Yani bizim laikçilerin anlamak istemediği şu gerçeği ifade ediyor:
Dindarlar demokratik siyaset yapabilirler ve bu dini bir devlet düzeni getirmek anlamı taşımıyor.
www.iyibilgi.com analiz İlhan Döğüş
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle