'AKP'dekiler bile yeterince bilinçli değil!'

26 Haziran 2008 18:26 tsi
Prof. Hüseyin Hatemi ile meclisin ve hükümetin irade ortaya koyabilmesi ve militarizmin gölgesinden kurtulabilmesi için ne yapması gerektiği üzerine konuştuk. Hatemi hoca çok net konuştu.. iyibilgi özel

Meclisin sahip olduğu yetkilerin hepsini kullanabiliyor mu?

Meclisin kullanmadığı bir yetkiden söz edilemez. Daha doğrusu görünüşte belli yetkilerini kullanan bir hükümet ve bir meclis var ama görünüş her zaman gerçeğe tekabül etmiyor…

Geçenlerde SETA’nın TRT1’de düzenlediği enine boyuna programında Fatih Çekirge ‘bugün öyle bir düzen var ki her şey anayasada olduğu gibi işliyor: Başbakan komutanları tayin ediyor, düşmanın kim olduğunu, kime düşman muamelesi yapılacağını, Genel Kurmay Başkanlığı Hükümete soruyor” dedi. Bunlar belki iyi niyetle söylenmişlerdir ama doğru değiller, doğruyu karşılamıyorlar, doğruya tekabül etmiyorlar. Çünkü mesela İttihat ve Terakki devrinde de hiç değilse şeyhülislamı tayin hiç değilse halife sıfatıyla padişahın elindeydi, Sultan Reşad’ın elindeydi. Fakat padişah istediği kişiyi şeyhülislam olarak tayin bile edemiyordu. Padişahın kimi tayin etmesi gerektiği Talat Paşa’dan el altından emir geliyordu.

İşte meclis olsun hükümet olsun anayasanın verdiği yetkileri kullanıyor görünüşü yaratılabilir ama gerçek böyle olmayabilir.

Şu anda acziyet sahibi olan sadece hükümet midir yoksa bir bütün olarak meclis midir?

Meclis de değil hükümet de tam yetki sahibi değil aslında. Zaten “hukuk devleti problemi” buradan doğuyor.

Peki, basiretsizliği gösterenler asıl kimler? Öncelikle kimlerin irade ortaya koyması gerekiyor?

Milletin bilincinin yükselmesi lazım. Millet uyandığı ölçüde bu “görünüşler” doğmaz. Milletin uyanması lazım. Gerçi millet geçen seçimlerde olduğu gibi yavaş yavaş bir yanıklık belirtisi gösterdi. Ama bu da yeterli olmuyor çünkü sadece uyanış yeterli değil demek ki.

Millette baş gösteren bu uyanışı hükümetin yeterince hissedebildiğini ve bunu meclise tam yansıtabildiğini düşünüyor musunuz?

O uyanış yeterli olmadığı için, onun meclise de hükümete de yansıması o kadar oluyor. Yani millet AKP’yi seçiyor ama bunu AKP’yi tam olarak görevlendirme bilincine sahip olmadan yapıyor.

‘Ben hukuk devleti istiyorum’ diyenler demokratik-hukuk devleti bilinciyle oy kullansa ve yüzde 47 de bu isteğe, bu iradeye tekabül etse zaten mesele başka olurdu. Ama durum öyle değil. Onun için “yüzde 47’nin” bir uyanış olduğuna dair belirtiler olsa da yeterli değil.

Şu anda mevcut olan Anayasa’yla bile meclisin militarizmin gölgesinden çıkmış bir şekilde irade ortaya koyması mümkün mü, yoksa Anayasa hakikaten herkesin elini kolunu bağlıyor mu?      

Mümkün değil çünkü bütün olan bitene rağmen Deniz Baykal’ı haklı görenler, Devlet Bahçeli’yi kahraman görenler var, Muhsin Yazıcıoğlu’nu görenler var…

Şayet yüzde 47 bilinçli olsaydı durum başka olurdu. Kaldı ki AKP içindeki bilinçlenme de pek yüksek değil. Bu sebeple de netice böyle oluyor.  Mümkün olduğu kadar milletin uyanışıyla yüzde 20’de olsa bir güç oluşup tam bilinçli bir topluluk olursa çok şeyler olur. Ama bizde o yok işte: Asırların birikiminden kurutulmuyoruz ve idareciler, başa gelenler de kurtulma yönünde bir harekete geçip kendilerini tehlikeye atmaktansa o andaki ikballerini makamlarını korumaya çalışarak suyuna gidiyorlar. Diğer taraftan millet de kendisinin görevlendirdiğini hissettirmediği için bu da prim yapıyor.

Mesela azınlık vakıfları konusunda da böyle oluyor, Hrant cinayeti konusunda da böyle oluyor, azınlık vakıflarına bağlı olarak Heybeliada Ruhban Okulu’nda da böyle oluyor, AB’ye giriş konusunda da böyle oluyor. Yani Türkiye’de bir ortak bilincin gücü yok. Bunun olmaması için de dışarıdan benim “şer ittifakı” dediğim bir uluslar arası oligarşi de istediği şekilde oynayabiliyor.

Ben mesela geçen gün televizyonda şöyle dedim: Eğer AKP İran konusunda mutlak itaat sözü verirse Anayasa Mahkemesi AKP’yi kapatmaz. Ama bu mutlak itaat sözünü vermezse, İran’a yapılacak bir müdahale karşısında kayıtsız şartsız ABD’ye tabi olmazsa o zamanda kapatılır.

Bu yüzden de bugün katıldığım bir toplantıda yaşlı bir hukuk profesörü ‘sen ne demişsin öyle bak, hiç sana yakıştıramadım’ mealinde elime bir kupür tutuşturdu. Hangi gazeteden olduğunu bilmediğim bu gazete kupüründe benim Anayasa Mahkemesi’ne çamur attığım yazıyordu. Halbuki ben Anayasa Mahkemesi bilinçli olarak Amerika’nın güdümünde demiyorum ama bu bilinçsizlikten doğan öyle mekanizmalar harekete geçiriliyor ki hemen ayranı kabarıyor ulusalcıların. AKP’ye karşı bir yönlendirme olunca gürültü yapan azınlık mitinglerde birleşiyor.

Diğer tarafta gereken sükunetli tepki seçimlerde gösterilsin diye ümit ettik ama seçimlerden sonra yine bekledik ve henüz olmadı.

Asıl olan şey Türk olsun Kürt olsun hukuk devletinde birleşmelidir. Bu sayede ortak bilinç meydana geldiğini görebilelim. Bir Alevi-Sünni diye bölünüyor, bir Türk-Kürt diye bölünüyor ve uzlaşmazlık da işte bunlara yol açıyor. Allah sonumuzu hayır etsin….

www.iyibilgi.com özel Erkam Can               

Bu haber 1,095 defa okundu.