En Sıcak Konular

Muhtıraların diline büyüteç tutuldu

25 Haziran 2008 19:00 tsi
Muhtıraların diline büyüteç tutuldu "Genelkurmay Başkanlığı tarafından 27 Nisan 2007 tarihinden bugüne yapılmış olan külli muhtıralardan cüzi bir derleme yapmaya çalıştım. Ve ortaya çıkan manzara şu:" Nezir Akyeşilmen o tabloyu yazdı...

Nezir Akyeşilmen'in Taraf gazetesinde yayınlanan yorumu:

27 Nisan’dan günümüze ‘muhtıraların dili’

Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olma iddiasındaki Türkiye, asker-sivil ilişkileri açısından bütün bu standartları alt üst etme başarısını gösteren bir ülkedir. Demokratik bir ülkede sivil ve demokratik bir denetime tabi olan güvenlik ve savunma sektörü, Türkiye’de tersi yönde bir işlevi üstlenmiş durumdadır. Bu nedenledir ki Türkiye, AB ile üyelik müzakerelerine başlamasına rağmen, Freedom House tarafından yarı özgür bir ülke olarak kabul edilmektedir. Dahası, demokratik bir kulübe üye olmak üzereyken askerin muhtıralar verdiği tek ülke olma özelliği taşımaktadır. Bu özelliğinden dolayıdır ki külli muhtıralar havada uçuşmaktadır. Yani sadece hükümete ve siyasi kişilere değil, sivil şahıslar ve demokrat basına dahi özel muhtıralar yayınlanabilmektedir. Bütün bu standartsızlıktan dolayıdır ki sözde vatandaş gibi inciler ortaya çıkabiliyor, bazı odaklar tarafından asılsız haberler ve Silahlı Kuvvetleri zedelemeye yönelik maksatlı saldırılar yapılıyor(!).

Bütün bunların meydana geldiği laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan ülkemizin Genelkurmay Başkanlığı tarafından 27 Nisan 2007 tarihinden bugüne yapılmış olan külli muhtıralardan cüzi bir derleme yapmaya çalıştım. Ve ortaya çıkan manzara şu: ülkemizde bir yılı aşkındır hep bir muhtıra hali mevcuttur. Modern bir ifadeyle sürdürülebilir bir muhtıra süreci içinde demokrasi oyunu oynuyoruz. İtiraf etmek gerekirse rollerimizi çok iyi oynuyoruz. Demokrasinin teminatı olan siyasi partiler bir şey olmamış gibi toplantılar, mitingler yapıyor, başbakan abdestinden emin güneşin doğmasını bekliyor, ana muhalefette bir “yes-no” muhabbetidir gidiyor derken, en sağlam ses sivil toplumdan geldi: Darbeye karşı 70 milyon adımın ilki 21 Haziran’da İstanbul’da atıldı...

Bu sürdürülebilir muhtıra sürecinde Genelkurmay tarafından yayımlanan kendi ifadeleriyle “basın açıklamaları”, sivil ve masum bir tanımlama ile muhtıralarda kullanılan dil, oldukça dışlayıcı ve taraflıdır. Örneğin, sık sık kullanılan bir “takım çevreler”, “bazı odaklar”, “bazı gruplar”, “bazı basın organları” gibi ifadelerle bir dışlama yapılmakta ve bazıları ötekileştirilerek toplum, kamplara, gruplara, çevre ve odaklara bölünmektedir. Oysa bir kamu kurumu olan Genelkurmay Başkanlığı statüsünden ötürü o “bazı çevre ve grupların” da kurumudur. Bunu kabul edersiniz etmezsiniz ama o bazı çevrelerin de ödediği vergiyle Genelkurmay çalışanları maaşını almakta, o vergilerle alınan makam otolarıyla işten eve ve evden işe gitmekte, o vergilerle alınan lojmanlarda ikamet etmekte, o vergilerle alınan tesislerde pişirilen yemekler yenmekte ve o vergilerle alınan ve işletilen kamplarda tatil yapmaktadır. Bu nedenle, demokrasilerde olmaması gereken muhtıraları geçtik, siyaset öncesi toplumlarda bile olmaması gereken şey, bir kamu kurumunun topluma karşı dışlayıcı bir dil kullanmasıdır.

Meşhur 27 Nisan muhtırasında, muhtıranın “Cumhuriyet’in değerlerinin aşındırılması endişesi” ile verildiği belirtilmiştir. Oysa tarihsel gelişimi itibariyle demokrasi ile özdeşleşen cumhuriyetin değerleri bu tip demokrasi dışı müdahalelerle aşındırılmaktadır. Yani muhtıranın kendisi aslında kendisini kaleme alanların çelişkisini göstermektedir.

Aynı muhtıra, ilahi okuyan çocukların kıyafetleri bahane edilerek, örtünme veya tesettür “çağdışı kıyafet” olarak tanımlanarak halkın, dinî değerlerini dışlamaktan çekinmemiştir. Dinî veya kültürel --halkın ekseriyetle benimsediği ve kullandığı- bir şeyi çağ dışılıkla suçlamak hangi laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinde görülmüştür?

Muhtıralarda öne çıkan başka bir nokta ise Cumhuriyet’in nitelikleri arasında yapılan ayrımcılıktır. Laik, demokratik, sosyal ve hukuk olan Cumhuriyet’in niteliklerinden sadece “asker laikliğin kesin savunucusudur” ibaresini görürsünüz. BM raporlarına göre, sosyal adaletsizliğin zirvede olduğu ülkelerden olmamız, hukukun siyasallaşması, ideolojilere teslim olması ve adaletten uzaklaşması, demokrasiye yönelik çete faaliyetleri ve derin devlet tertipleri karşısında, Genel Kurmay’ın “asker demokrasinin, sosyal devletin veya hukukun” teminatıdır açıklamasını görmedik her nedense.Asker demokrasinin, hukukun ve sosyal adaletin savunucusudur” demek galiba kendilerine çelişkili ve anlamsız geliyor. Ve bu doğru bir saptamadır. Evet, bu tarz bir ifade çelişkilidir ve anlamsızdır. Ama “askerler laikliğin savunucusudur” demek de, en az bu cümle kadar irrasyonel ve çağdaş anlayışla çelişmektedir. Çünkü laiklik demokrasinin doğal bir sonucudur.

“ ‘Ne mutlu Türk’üm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır” anlayışı sadece Türkiye halkının bir kısmını değil, bu anlayışı benimsemeyen bütün insanları düşman ilan etmektedir. Bu anlayış tıpkı, Bush’un “ya bizdensiniz, ya da düşman” gibi Soğuk Savaş zihniyetinin devamıdır. Demokrasilerde ifade özgürlüğü hayati bir haktır. Fakat laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan ülkemizde, bu hak bürokratik bir denetime ve resmî bir ideolojinin insafına bırakılmak istenmektedir.

Muhtıralarda kullanılan dil de oldukça sert, sıradan kelimeler ve anlaşılmayacak derecede suçlayıcıdır. Sanki aceleye getirilmiş ve kontrol etmeye fırsat verilmemiş gibi kaleme alınmıştır. Hudson senaryoları nedeniyle Yasemin Çongar’a verilen özel muhtırada “yalanı yalanla örtme” denmişti. Fakat Çongar’ın belgeleriyle kimin neyle neyi örttüğü gerçeği ortaya çıkmıştı. Derken, son muhtıralarda Genelkurmay, “medeni ilişkilerin” gizli ve amaçlı görüşmeler gibi sunulmasına kızmış ve yayıncı kuruluşu sadece “maksatlı, seviyesiz karalama kampanyaları” yapmakla suçlamamış, aynı zamanda “insafsız, bayağı, saldırgan ve etiksiz”likle etiketlemişti. Fakat kısa bir süre sonra ortaya çıkan lahikalar ismiyle müsemma “bilgi destek planı” sadece ucuz propagandaları değil, medeni ilişkilerin boyutlarını da ortaya çıkarmıştı.

Hakkını vermek lazım, muhtıralarda son zamanlarda bir profesyonellik göze çarpmaktadır. Genelde cuma günü borsa kapandıktan sonra veriliyor. Daha kısa ve öz olmaya gayret ediliyor. Bir de suçlayıcı cümleler çıkarılsa tadından yenmez.

Demokrasi bir kurallar bütünüdür. Herkes kurallara uyduğu sürece bu sistem yararlı olabilir. Aksi takdirde aynı kural Yaşar’a özgürlük Ahmet’e suskunluk getiriyorsa, burada laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletini yeniden düşünmekte yarar var. Kirpiye pamuk demekle, kirpinin iğneleri pamuk ipliğine dönüşmez. Bu nedenle, devlete bu kadar çağdaş ve demokratik sıfatlar takmakla sorun çözülmez. Çözüm sözde değil, özde demokraside...

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.



Bu haber 513 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,884 µs