En Sıcak Konular

Küresel frikik: Türkiye duran topa vurur mu?

23 Haziran 2008 14:38 tsi
Futbol basit bir oyun. Ama ‘arkası’ var. Turnuva, galibiyetler sonrası ekranları dolduran ‘yorumcuların’ ötesinde, uluslararası dengeler özelinde de ‘ciddi’ mesajlar verdi! Türkiye’nin galibiyetleri herkesin ̵

Futbol futboldur ve siyaset karıştırılması iyi sayılmaz. Doğrudur. Tabii futbol açısından. İç ve dış siyaset açısından ise böyle bir zorunluluk yok. Esasen müzik de öyledir ve Eurovision şarkı yarışmalarına politika karıştırıldığına kim itiraz edebilir?

Konu üzerine girizgah analizimiz “tüm” medya üzerine olsun. Türk Milli Takımı’nın bu ve benzer galibiyetleri sonrası, okur ve izler kamuoyunun yüksek ilgi gösterdiği haberlerin başında, “dünyanın ne dediği” geliyor.

Bu anlaşılabilir bir şey ve sosyolojik-psikolojik boyutlarına girecek değiliz. Ama “vaka” bu. Televizyon kanallarında ve gazetelerde en çok rağbet gören, ertesi gün dostlarla paylaşılan haberler, “onların” ne dediği ile ilgili.

İtiraz noktamız ise şu; Bu haberler genellikle Avrupa ülkelerinin basını üzerinden aktarılıyor ve yüzde 90 oranında da yine bu ülkelerin maç sonuçlarını nasıl gördükleri söyleniyor.

“İstisna” olarak bu sefer eklenebilir ki, Amerikan ESPN kanalı da bu sefer Türk basını tarafından okura yansıtıldı. Öte taraftan bazı Arap kanallarının maçı nasıl anlattığı da yansıdı.

Fakat burada da günah çıkarmaya ihtiyaç var. Çünkü bu görüntülerin verilmesinin ana nedeni, maçın heyecanlı anlarının Arapça’da biraz komik durması. Yoksa, Avrupalı yorumcuların söylediklerini vermek gibi bir ihtiyaç burada görülmüyor.

Yani özetle denebilir ki, Milli maç zaferlerine yapancıların ne dedeği büyük oranda Avrupa ağzıyla yapılıyor.

3’üncü dünya ne diyor biliyor musunuz?

Bu aktarımlar içindeki en eksik noktalardan birisi, hatta üzücü olanı Türki Cumhuriyetler ve Avrasya ülkelerinin, Türk Milli Takımı’nın maçlarına gösterdikleri reaksiyonun çok ama çok sınırlı tutulması.

Oysa bu coğrafyadaki ülkelerin bir çoğu “en az bizim kadar” bu maçlara ilgi gösteriyorlar, galibiyetlere seviniyorlar ve hiç üşenmeden “sabaha” kadar da kutluyorlar. Milli maçları Avrupadakiler gibi “yorumlamıyorlar”, tersine “taraf(tar)lar!”

Açık biçimde başından sonuna kadar Türkiye’yi dsetekliyorlar ve galibiyetleri de “üzerlerine alıyorlar”, “bizleştiriyorlar”! Bu çok hoş ve muhakkak Türkiye’de karşılık bulması gereken “siyasi” de bir durum.

Bir kaçını sayalım. Tabii ki Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Pakistan, Afganistan, Gürcistan’ın bir bölümü, Irak, Suriye, İran sair. Bu çizgiyi uzattığınız da Çin’in bir bölümü bile ayağa kalkıyor.

Bu doğu tarafı. Daha aşağı da ineceğiz ama bir de Balkanlar var. Makedonya,  Arnavutluk, Bosna ve hatta Macaristan, Bulgaristan, Yunanistan gibi ülkelerin yine belli bölgelerinde Türkiye taraftarı kitleler ve basın organları zaferin ardından yürüdü.

Elbette şimdiye kadar saydığımız ülkeler de Türkiye lehine seslerin ve zafer çığlıkları atılmasının özel nedenleri var. Kimiyle tarihi, kimiyle dini, kimiyle kan bağımız olan bu ülkeler aynı zamanda Türklerin de yaşadığı yerler.

Ama söylediğimiz bu değil. Bunun arkasında bir başka politik sutre var. O sutre bir tür “sesini duyurma, varlığını haykırma ama daha çok itiraz” duruşu içeriyor. Bu duruşu da açık biçimde Türkiye üzerinden gösteriyor.

Biraz daha somutlaştıralım. Örneğin İngiltere’nin, İtalya’nın Almanya’nın hemen tüm gazetelerinin zaferlere ne dediği neredeyse tek tek yazıldı. Hatta Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni zaferin manşetini Bild Gazetesi’nin Yayın Yönetmeni’nden istediğini yazdı.

Spesifik dengeler, toplumların ittifakı!

Peki İran gazeteleri ne dedi? Gerçekten istisnai bir-iki cümle yer bulmuş olabilir. Doğrusu biz rastlamadık. İran’ı da özel bir nedenle dile getirmiyoruz. Bu ülkede 20 milyonun üzerinde Azeri Türkü yaşıyor. Onların nasıl sevindiğini görmek istemez misiniz?

Bir başka somut örnek. Sabah Gazetesi’nde Erdal Şafak 23 Haziran tarihli yazısında gözlerden kesinlikle kaçacak minik bir paragraf açmış, paylaşalım: “Çağımızda futbol hem ulusların güçlerini hem de ülkelerin ittifakını ve halkların kardeşliğini yansıtan ayna işlevi görüyor. Yoksa, niye tek Rus vatandaşının bile yaşamadığı semtimizde Rusya’nın zaferini kutlayan uzun konvoylar oluşsun ve Türk Milli Takımı’nın zafer gecelerini aratmayan coşku yaşansın ki?”

Çok iyi bir soru değil mi? Neden? Peki eski Sovyet’ten yadigar ülkelerde Türk zaferleri nasıl kutlandı? Bu ülkelerde Türkiye’nin galibiyetlerine ne reaksiyon verildi? Bizatihi Rusya’da maç sonuçları nasıl görüldü?

Çoğaltalım… Yine Sabah’ta Ömer Taşpınar Beyrut’tan yazdığı köşesinin notuna ayrı bir not düşmüş: “Türkiye’nin futbol zaferi Lübnan halkını coşturdu. Bu durum galiba ‘stratejik derinliğimizin’ sadece dış politika ile sınırlı olmadığını açıkça gösteriyor!”

Peki Lübnan veya bölgedeki tüm ülkelerin Türkiye’nin başarılarını nasıl alkışladıklarını tam okuma fırsatı bulabildiniz mi?

Ana düşünceyi kaybetmeyelim. Burada ortaya çıkarılması, anlaşılması gereken tüm bu noktalarda Türkiye’nin galibiyetlerine gösterilen sevinç değil. Tüm bu ülkelerin ve bölgelerin insanları Türkiye üzerinden dünyaya bir şey söylüyor. “Biz orada yokuz ama bizim yerimize biri var orada!”

Bu bir tür politik-stratejik vekalet sayılabilir mi?

Bu ilginç soruyu mümkün olduğunca açık yanıtlayan cümle ilginç bir simadan gelmiş durumda. Avrupa Parlamentosu milletvekili olan ve Turizm alanında bir ekol sayılan Vural Öger meseleyi tek cümleye indirerek çözüyor; “Üçüncü dünya Türkiye’yi tutuyor!”

Aslında daha eklenecek bir şey kalmıyor ama bir iki cümlesine daha dikkat lazım; “Bindiğim taksinin Afrikalı şoförü bile bana Türkiye’nin zaferinden bahsediyor. (Sormuyor! Anlatıyor!)

Peki bir çoğu futbola hayli düşkün Afrika ülkelerinde maçlar nasıl izlendi? Cevabı yok. Oysa Türkiye önümüzdeki iki yılı Afrika’ya özel gösterilecek zaman olarak belirlemişti ve İstanbul’da tüm Afrika ülkelerinin liderlerinin katılacağı büyük bir Afrika toplantısı yapılıyordu!

Son analiz şu olsun-ki bu oldukça değişik bir bakış açısı. İyibilgi bundan uzun sayılmayacak bir süre önce Fransız Devlet Başkanı Sorkozy’nin dünyaca ünlü akıl hocası Attali’nin ilginç öngörüsü üzerine bir analiz yayınlamıştı.

Attali, önümüzdeki dönemde 4 ülkenin küresel bir öne çıkış ve stratejik güç yaratacağını söylüyordu. Bu ülkeler Fransa, Almanya, Türkiye ve Rusya. Bu teşhis tutar mı henüz bilmiyoruz ama Avrupa Kupası’nda yüzde 75 tuttu! Yarı finalde bu ülkeler var!



Bu haber 1,284 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,138 µs