En Sıcak Konular

'ABD'nin İran'a saldırması akıldışı'

19 Haziran 2008 11:27 tsi
'ABD'nin İran'a saldırması akıldışı' İran Dışişleri Bakanlığı Siyaset ve Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Seyid Resul Musevi ile İran politikaları ve son gelişmeler üzerine çarpıcı bir röportaj.

Hakkı Uygur/ Dünya Bülteni

İsterseniz röportaja en sıcak gelişmeyle başlayalım. İran'ın geçen hafta batılı bankalarındaki paralarını çektiği açıklandı. İran kapsamlı yaptırımlardan mı çekiniyor?

BM Güvenlik Konseyinin İran'ın nükleer faaliyetlerinden dolayı adil olmayan yaptırımlar uygulaması İran'ı önleyici tedbir almaya yöneltiyor. İran küresel serbest ticaret sisteminden uzak kalmak istemiyor, aksine tüm ekonomik kuruluşlarda aktif rol oynamak istiyor ve serbest ekonomiyi destekliyor ancak sistem adil olmadığında ve bize böyle bir imkan tanımadığında, İran'ın sistemin olanaklarından yararlanmasına izin vermediğinde bizim de bazı önleyici tedbirler almamız zorunlu hale gelmektedir ve son hareket de bu doğrultudadır.

O halde siz yaptırımların yaygınlaşmasını olası görüyorsunuz, Avrupalı bankalar da size yaptırım uygulayabilir mi?

Bu olasılık her zaman mümkün ve bunun için gerekli tedbirleri almak istiyoruz. Yaptırımlar daha sert hala gelebilir.

Nükleer faaliyetleriniz konusunda yaptırımlar artıyor. Yaptırımlar önce nükleer teknolojiden başladı ardından kitle imha silahlarına ve en son olarak da mali konulara geldi. Ajansın son raporunda bu hususa vurgu yapıldı. Sizce yaptırımlar nereye kadar genişleyebilir ve İran'ın önlemleri ne olabilir?

Sorunuz hususunda öncelikle İran'ın hiçbir zaman kitle imha silahlarına sahip olmadığını belirtmeliyim.

Raporda adı geçen balistik füze teknolojisinden bahsediyorum...

Füzeler kitle imha silahı sayılmıyor.

Ama raporlarda zikredildi...

Biliyorum sorunuzu anlıyorum ama füze bir savunma silahı üstelik uzaya uydu fırlatma amacıyla da kullanılabilir. Kitle imha silahları biyolojik, kimyasal ve nükleer silahlardır ve İran'ın böyle silahları yoktur. Kimyasal saldırılara maruz kaldığının tüm dünya tarafından kabul edildiği Irak savaşı esnasında dahi İran böyle bir silahtan faydalanma yoluna gitmemiştir. İmam Humeyni kitle imha silahlarına izin vermemiştir Ayetullah Hameney nükleer silahların üretiminin, depolanmasının ve kullanılmasının haram olduğuna dair fetva verdi. İran stratejik konseptinde kitle imha silahlarının yeri yoktur. Yapılmak istenen şey adil olmayan biçimde İran'ın barışçı nükleer bilgiye ve teknolojisine erişmesini engellemeye çalışmaktır. Onlar İran ve Türkiye gibi bağımsız ülkelerin kendi çizdikleri sınırları aşmasından korkuyorlar ve bu sınırların aşılmasını istemiyorlar. Başka ülkelerin bu sınırı geçmesini istemiyorlar. İran şu anda bu sınırın tam kenarında. Şu hususu özellikle vurgulamak istiyorum bir müddet önce Bahreyn'de bir konferansa davetliydim ve konferansın başlığı "Arap toplumunun hizmetinde nükleer teknoloji'ydi. Şu anda her gün bir Arap ülkesi nükleer enerjiden faydalanmak için ABD'yle Fransa'yla ve diğer ülkelerle tesis kurma anlaşması imzalıyorlar. Oysa bir yıl öncesine kadar yapılan propaganda fosil yakıtlara sahip ülkelerin nükleer enerjiye gereksinim duymadıkları yönündeydi. Ancak bugün bütün ülkeler bu yolda adım atıyorlar. Petrol rezervleri bizden çok daha fazla olan Arabistan, çok az nüfusa ve coğrafyaya rağmen çok büyük kaynakları olan BAE ve Kuveyt, Bahreyn ve diğerleri. Bu önceki söylemin terk edildiğini gösteriyor. Arap katılımcılarından birisi şahsen bana şöyle dedi: "İran zengin enerji kaynaklarına sahip ülkelerin nükleer teknoloji elde etmesinin önündeki engelleri kaldırdı, tabuları yıktı" İran bunun için bedel ödedi zarara uğradı ama bunu başardı. Şu anda başka bir şey söylüyorlar dün"nükleer enerjiye ihtiyacınız yok" diyenler bugün "teknolojisine sahip olmayın, biz size verelim" diyorlar bence bu bir adım ilerisidir. İran yine direnmeli ve bir adım daha ileri gitmelidir. İran'ın bu direnişi yalnızca kendisi için değil diğer ülkeler için de önemli kazanımlara yol açacaktır. İran direnmenin bedelini ödemekte ancak bütün ülkeler kazanımlardan faydalanmaktadırlar, yine de İran bu bedeli ödemeye razıdır.

O halde siz İran'ın direnme politikasının sonunda başarıya ulaşacağına inanıyorsunuz...

Bu direniş yalnıza İran için değil tüm kalkınmakta olan ülkelere fayda sağlayacaktır.

İran'ın nükleer faaliyetlerini durdurmaya yanaşmaması nedeniyle Bush'un görev süresi sona ermeden önce İran'a saldırı düzenleme emri vereceğine dair tahminler var ancak Ahmedinejad bunun mümkün olmadığını söyledi. Sizce bu yönde çıkan haberler gerçeklik payı taşıyor mu yoksa yalnızca psikolojik savaş amacına mı yönelik?

Bakınız siyaset alanında alınan kararlar ve analizler ya akla ve rasyoneliteye dayanır ya da bir adamın çılgınca davranışlarına. Eğer ABD'nin akıllıca karar alacağını davranacağını varsayarsak ne şartlar böylesi bir saldırıya uygundur, ne ABD'nin saldırmada siyasi çıkarı vardır ne de ABD'nin şu anda böyle bir gücü vardır. ABD bu saldırıyı kolayca sona erdiremez ve işin içinde çıkamaz. Akıllı bir yönetim Afganistan ve Irak'taki sorunların yanı sıra başka bir sorun çıkarmak istemez. Bush'un iktidarının son günlerinde yeni başkanı böylesi zor şartlar altında bırakmak istemesi pek akıllıca olmayacaktır. Ancak Bush'un davranışlarının ve seçimlerinin her zaman akıllıca olmadığını da biliyoruz. Bush bazen ideolojik idealist tavırları öne çıkarmış ve Siyonistlerin çıkarlarına uygun davranmıştır. Bu nedenle biz bu şartlar altında her türlü ihtimali olası bilmeliyiz. Eğer akıl dışı bir karar alacak olurlarsa bu mümkündür ancak son tahlilde bu saldırı akılcı değildir ve ABD'nin zararına olacaktır.

İsrail saldırısı için de aynı şey geçerli mi?

Bakın genel bir şey söyleyeyim. İki ülkeden birisi tarafından gerçekleştirilecek hiç bir saldırı birbirinden bağımsız değildir. Eğer böyle bir şey gerçekleşirse bu ortak bir kararın sonucu olacaktır. Yani İsrail saldırırsa ABD de sorumlu ve ABD saldırırsa İsrail de sorumlu olacaktır.

Buradan ABD başkanlık seçimlerine gelirsek basında Ahmedinejad'ın ve diğer bazı İranlı yetkililerin Obama'nın daha iyi ya da ehveni şer olduğuna dair sözleri yayınlandı.

Hiçbir zaman böyle bir açıklama olmadı...

Ama bizzat kendisi ABD'deki bazı güçlerin Obama'nın başkanlığına izin vermeyeceklerini söyledi.

Olabilir ama daha iyi seçenek olduğunu söylemedi

Yukarıdaki ifadesinden böyle bir anlam çıkarılmaz mı?

Asla böyle bir sonuç çıkarmak doğru olmayacaktır. Sürekli olarak İranlı yetkililer ABD seçimlerinin bu ülkeye ait bir konu olduğunu ve İran'ın bu seçimlerin kendisini ilgilendirdiğini vurguluyorlar ancak eğer yeni seçilecek cumhurbaşkanının İran'ın durumunu ve bölgenin gerçekleri daha iyi anlaması durumunda İran da uygun karşılığı verecektir yine de İranlı yetkililerin hiçbirisi herhangi bir adayla ilgili somut açıklama yapmamıştır.

Bildiğiniz gibi İsrail ve Suriye arasında Türkiye'de barış görüşmeleri yürütülüyor. İran'ın bu konudaki görüşünü alabilir miyiz? İsrail'in Golan'dan çekilmesi durumunda barış mümkün mü? İsrail'in Suriye'yle barış için öne sürdüğü şartları da göz önüne alırsak?

Bir mesele açıklığa kavuşturulmalıdır. Orta Doğudaki kriz İsrail ve Arap ülkeleri arasındaki sorun mudur daha derin bir sorundan mı kaynaklanmaktadır. Bence asıl sorun işgalden kaynaklanmaktadır. Bir grup dışarıdan gelmiş, Filistin'i işgal etmiş ve hala zalimce bunu sürdürmektedirler. İsrail Mısırla barış yaptı Ürdün'le de öyle ama kriz çözümlenmedi ve diğer ülkeler arasındaki anlaşmayla da çözümlenmeyecek. Filistin'in işgali sona ermeden Orta Doğu sorunu çözülmeyecektir. Filistinlilere adil bir çözüm bulunmadan çözüm olmaz. Bunun yanı sıra her bir ülke kendi çıkarları gereği istediği politikaları uygulayabilir. Türkiye'de Orta Doğu'da etkin bir ülke olarak milli ve bölgesel çıkarlarını göz önüne alarak politikalarını uygulamaya çalışmaktadır.

Filistinli gruplar da bu müzakerelere katılırsa sorun çözümlenebilir mi? Oslo da belli anlaşma sağlanmıştı ama sonuç çıkmadı?

Önce Filistinli kim sorusuna cevap verilmeli. İsrail'e göre 5 milyon mülteci Filistinli değil. Eğer bu 5 milyon kişi Filistin'e dönerse tabii ki sorun çözümlenebilir ancak öncelikle bu mülteciler sorunu çözümlenmeli. Meselenin aslı mültecilerin Filistin'e geri dönme hakkıdır ancak bu durumda barış sağlanabilir.

Gündemdeki diğer bir konu Irak ve ABD arasında imzalanması düşünülen güvenlik anlaşması. Bu konuyla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz.

Öncelikle ben şahsen bu anlaşmanın imzalanacağından emin değilim, zira hem Irak halkı hem de Iraklı aydınlar, siyasetçiler ve ulema arasında anlaşmaya yönelik ciddi tepkiler var. Bu nedenle imzalanma olasılığının çok düşük olduğunu düşünüyorum. Anlaşmanın imzalanması Irak için sömürge dönemine dönmek anlamına geliyor. Zira egemenlik yetkilerinin bir kısmını yabancı bir devlete devretmesi, dış politika, ekonomi ve askeri alanlarda bağımsızlığına gölge düşürmesi ve bunların önemli kısmını Amerikalılara devretmesi anlamına geliyor. Bence normal şartlar altında böylesi bir anlaşma imzalanamaz. Bir Iraklının bu anlaşmayı kabul etmesi yalnızca baskı ve tehdit altında mümkün olabilir ki bu durumda da böylesi bir anlaşmanın hukuki bir değeri olmayacaktır. Bu nedenle bence imzalanma olasılığı az ve imzalansa bile uygulanma olasılığı çok düşük. Ancak bu ABD'nin baskılarını azaltacağı anlamına gelmiyor. Sonuçta ABD belli hedeflere ulaşmak için Irak'a girdi ve bu yolda çabalarını sürdürecektir.

Bu anlaşma İran için de tehdit oluşturabilir mi?

Muhakkak ki İran 15 komşusuyla da iyi komşuluk ilişkisine sahip olmak istiyor bunun şartı da bu ülkelerin bağımsız siyasetlere sahip olmasıdır. Şüphesiz bu tür anlaşmalar ülkelerin bağımsızlıklarını tehlike altına atmaktadır. Kesin olarak bağımsızlık ve karar alma gücüne sahip olmayan bir ülkeyle komşu olmak komşuların zararınadır bu nedenle bu tür anlaşmalar hem İran'ın hem de Türkiye başta olmak üzere tüm komşu ülkelerin zararına olacaktır.

Irak'ın işgalinden sonra özellikle askeri alanlarda Türk İran ilişkilerinde bir iyileşme görülüyor geçtiğimiz günlerde kara kuvvetleri komutanı İlker başbuğ İran'la ortak operasyonlar düzenlendiğini belirtti.

Stratejik gerçekler açısından evet açık olarak söylemeliyim bir iyileşme var. Eğer şu anki hükümetin İran'la ilişkileri daha iyiyse bu düşünsel ve ideolojik açıdan değil stratejik gerçekler ve iki ülkenin çıkarları gerektirdiği içindir. Irak'ın işgali iki ülke için de tehdit yaratmıştır. Irak'ın bölünmesi iki ülke için ve bölge için tehdittir o halde işbirliği varsa stratejik ve çıkarlar açısındandır siyasi ya da ideolojik değil.

İran Türkiye ilişkilerinin son 5 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran Türkiye ilişkilerinin bir bölümü kalıcı ilişkilerdir ve gelip giden hükümetlerle ilgisi yoktur, geleneksel tarihi komşuluk ilişkilerdir. Ancak muhakkak ki ülkeleri komşularına öncelik vermesi ilişkilerin gelişmesine neden olur. Yani bir ülke komşusuyla ilişkilerine özel önem verirse komşu ülkeden de benzer tavrı görebilir. Bu nedenle İran Türkiye ilişkilerinin gelişmesi bir seçim değil her iki ülke için zorunluluktur, hangi hükümet gelirse gelsin bu zorunluluğu doğru şekilde dikkate alırsa iki ülkenin de milli çıkarları temin edilir. Bu şekilde genel bir cevap verebilirim. Eğer şimdiki hükümet de olumlu adımlar atarsa Türkiye'nin makro stratejik hedefleri doğrultundadır ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesindedir.

Diğer bir soru da Ermenistan Azerbaycan çatışmasıyla ilgili. İki üç hafta kadar önce bir İran şirketi işgal altındaki dağlık Karabağ'daki haberleşme sistemleriyle ilgili bir anlaşma imzaladı. Azerbaycan'daki hassasiyeti de göz önünde bulundurarak İran Ermenistan ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsanız?

(Musevi bu soruya Azerice cevap vermeyi tercih etti) İlk olarak ben kendim Azeriyim. Bu soruya Azerice cevap vermek istiyorum. Öncelikle böyle bir anlaşmadan ve bu şirketten haberim yok ama İran Ermenistan Azerbaycan savaşında çatışmaların başladığı ilk günden itibaren çatışmaları durdurmaya çalıştı zira iki ülke de İran'dan bunu istedi. İran Ermenistan'ın işgalini kınamış Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü kabul etmiştir ancak İran iki komşusuyla da iyi ilişkiler içinde olmak istiyor ve bu doğrultuda hareket ediyor. Bu siyaset iki ülke tarafından da kabul ediliyor.


Son olarak Şii hilali kavramı son yıllarda çok gündeme geliyor. Bununla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Bakın devrimin olduğu 1979 yılından itibaren bunun bir Şii devrimi olduğunu söylediler ve Sünni bir devrim kurmak istediler, Kissenger'in sözü bu, Taliban bunun için ortaya çıktı. Afganistan'da işbaşına getirdiler. Şii hilali de böyle, şunu kabul ediyorum İran'ın nüfuzu 1979 a nispetle çok arttı, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve bütün dünyada arttı nüfuzu, o zaman Şii inkılabı diyorlardı şimdi de Şii hilali diyorlar. Bir gerçeği vurgulamak lazım İran devrimi yalnızca İran'ın inkılabıdır. Ancak devrim halkına bazı kazanımlar getirdi ve diğer ülkelerde ilgi yarattı. Bu İran'ın diğer ülkeleri siyasi güvenlik açıdan etkilediği anlamına gelmiyor.

Peki ya devrim ihracı?

O yalnızca manevi bir etki, ilham verici bir etki, devrim ihracı yanlış yorumlandı. Bir ülkede darbe yapın demek değil bu, hani nerede İran'ın darbeleri devrimlerini gösterebilir misiniz?

Lübnan'daki durum ne, müdahale edilmedi mi?

Ne olmuş Lübnan'da?

Silahlı bir örgüt kurulmadı mı?

Lübnanlı Şii gençler nüfus açısından en kalabalık grup oldukları halde kendileri en zayıfken, toplumsal siyasi hayatta rolleri yokken bağımsız siyasi fikri hareketleri sonucunda ülkelerinde rol üstlenmişlerse bunu İran'ın müdahalesi mi adlandırmak gerek.

Öyle deniyor...

Bunu söyleyebilirler, nükleer bomba ürettiğimizi de söylüyorlar. İran ABD tarafından tehdit edildiğinde devrimden vazgeçsin diye devrim yapmadı. O zaman 36 milyonduk şimdi 70 milyonuz. Devrim bunun için gerçekleşmedi bir şey daha var geçtiğimiz süre içinde devrimin kazanımları savunuldukça devrim güçlendi. Düşmanlarımız devrimin ilk döneminde stratejik hatalar yaptılar eğer bu hataları yapmasalardı bugün bu kadar büyük sorunlarla karşılaşmazlardı.

Sayın Musevi zaman ayırdığınız ve sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz

dünyabülteni.com



Bu haber 382 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,592 µs