Jandarmadan korkan yazlıkçı | " /> Jandarmadan korkan yazlıkçı | "/>

En Sıcak Konular

Jandarmadan korkan yazlıkçı

18 Haziran 2008 15:51 tsi
Jandarmadan korkan yazlıkçı Jandarmanın bilinçaltımıza nasıl işlediğini ortaya çıkartan Nihal Karaca bürokrasi ve sivil ilişkilerine dair çok çarpıcı tespitlerde bulunuyor. İşte o yazı..

Nihal B. Karaca/Zaman

Hafta sonunu İstanbul'a yakın tatil beldelerinden birinde geçirdim. Dönüş yolunda küçük bir komedi yaşandı. Beldeden çıkmak için kullandığım mutat yol trafiğe kapanmıştı; çıkış için yol ararken İstanbul yönüne doğru konuşlanmış yolun başında 'Jandarma' tabelası gördüm; gayet manasız bir şekilde direksiyonu diğer tarafa kırarak, çıkmaz bir sokağa saplandım. Yalnız değildim. Bütün arabalar aynı hatayı yapıyordu.
Hadi benim durumum belliydi, sistem için sakıncalı addedilmiş milyonlarca kadından biriydim ve zihnim jandarma-asker-bürokrasi -amanın kaçın! arasındaki en kısa devreyi hemence kurabilecek kıvamdaydı ve 'jandarmaya gider' anlamına gelen tabelanın bende algıda seçicilik/algıda eşek tepti etkisi yapıcılık türü bir refleks yaratması normaldi. Şık arabaları içindeki diğer 'tatilci-yazlıkçı'ya n'oluyordu peki?

Aynı şey oluyordu. Hepimiz yolu jandarmadan geçen seçeneği bir lahzada eleyen bir milletin çocuklarıydık. Aynı kısa devrenin benzer versiyonlarını paylaşıyorduk. 'Jandarma'nın tabelası bile direksiyonu en manasız seçeneğe çevirmeye yetiyordu. Söz konusu seçenek bir de manalıysa, cümbür cemaat akılıyordu oraya, sonuç % 47 filan oluyordu işte. Manasız bile olsa milletçe birikilirdi orada, değil mi ki 'diğer' seçenekti o.

Sahi kimdi bu millet? Jandarmadan korkan mangal yürekli yazlıkçı kim? Bugün hukukun altını dinî değerler lehine boşalttığı iddia edilen iradeye teveccüh göstermiş olan bu millet kim? Bu millet gizli gizli İslam devleti kurmayı planlayan bir iradeyi başa getirecek, 'o da olur' diyecek kadar dindar bir millet mi? Cevap olarak bu milletin 'dindar cumhurbaşkanı istiyoruz' propagandasını değil, 'dindar cumhurbaşkanı istemiyorlar' anti propagandasını alkışladığını söylesek yeterli olur mu? Başörtüsünü 'siyasallaştıran' da üzerine abanan profan dayatma değil miydi?

Bu millet diye başlayan cümleleri sevmem. Ama bugün istisna olsun. Bu millet yaratıcısıyla arasındaki bağlardan birine ket vuracaksa, bunu en kötü ihtimalle kendi isteğiyle yapmış olmayı tercih edebilecek bir millet. 'Allah affetsin, beceremedik' demeyi, 'devlet izin vermedi' demekten daha makul, daha kabul edilebilir bulan bir millet. Bu millet cuma namazını kaçıracaksa bunu geyik muhabbetine dalıp unutarak yapmış olmayı tercih eder, patronu/müdürü izin vermediği için değil. İlk durumda kendini affedebiliyor, ikinci durumda mim koymakta... Kendine özgü bir 'özgür irade' anlayışı var, bunu Batılı kodlarla çözmek pek mümkün görünmüyor.

Bu millet hürmet ettiği adamların 'içki içme, günahtır' demesine rağmen içebiliyor. Ama içkinin bir medeniyet göstergesi olarak lanse edilmesini de yutmuyor. Lâ dini olan, nefsi ya da tutkuları tatmine çağıran günahların birçoğuyla arası iyi. Ama bunun açıktan propagandası, ilanı ve modern-Batılı-uygar dünyanın parçası olabilmemizin ön koşulu gibi dikte ettirilmesine de aklı yatmıyor, zihninin arka odalarındaki ama flu ama net bir norm var, gitmese de görmese de o norm hayatta kalmalı. Onu hayatına geçirebilen birilerine, onu anlatanlara, hacılara hocalara ehl-i dine hürmet edişi bundan. Hatta diyebiliriz ki, zıvanadan çıkma konusundaki özgürlüğünü bile toplumun, cemiyetin, mahallenin çivisi durumundaki 'ehl-i din'e borçlu olduğunu düşünüyor. Onlar olmalıdır ki, dönecek bir yeri olsun.

Bu millet şeriat getirecek değil, ama dinin üzerine çöreklenmiş profan dayatmaya 'gıcık' olduğu aşikâr. Onun tercihlerini 'Türkiye muhafazakârlaşıyor. Şeriata gidiyoruz hatta totaliterleşiyoruz, Nazi Almanyası da vaktiyle...' diye uzayan ama aslı astarı olmayan tespitlerle tanımlanmak safdillik. Bu tespitleri yapanların saf olmadığını bildiğimiz için 'bütün mesele bürokratik oligarşinin imtiyaz kıskançlığıdır' diyebiliyoruz zaten. O yüzden milletçe, milletten alınmamış bir yetkiyi sopayla, silahla, yargısal darbelerle kullanmaya kalkışan her türden otoriter göstergede, diğer seçeneğe yöneliyoruz otomatikman. Çıkmaz sokakta birikeceğimizi bilsek de.



Bu haber 671 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,636 µs