Sovyet Rusya'da da böyleydi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de katıldığı Bilkent’teki mezuniyet töreni, tam bir ilkokul müsameresine döndü.

Ellerine Atatürk posterleri almış ‘bir kısım’ taze mezunlar, hep beraber tribünlerden sahneye doğru kollarını kaldırıp posterlerini Abdullah Gül’e karşı bir ‘kalkan’ gibi tuttular.

Evet, tam bir ilkokul müsameresi gibiydi. Bir tek şiir okumaları eksik kalmıştı… 

Ama bu tür görüntüler karşısında kesinlikle şaşırmamak gerekiyor.

***
Komünist Rusya’da, ana sınıfındaki küçücük çocuklara, içinde Lenin resimlerinin bulunduğu boyama kitapları verildiğini öğrendim zaman kanım donmuştu. ‘Nasıl olabilir böyle bir şey?’ diye kendi kendime hayıflanmıştım.

Daha ana sınıfındayken bile Lenin resimlerini boyayan bir çocuğun ilerde bir yetişkin olduğu zaman Lenin’e karşı eleştirel bir mesafe tesis edebileceğini tahayyül etmenin imkansız olduğunu kabullenmek çok ağır gelmişti.

Hâlbuki Lenin de bütün günahları ve sevaplarıyla tam bir insandı. Takdiri de tenkidi sonuna kadar hak ediyordu. Fakat bunun için evvela Lenin’in anlaşılması, anlaşılması için de insanların düşünmesi, düşünmeleri için de eğitilmeleri gerekliydi. Düşünmeye sevk edecek olan bir eğitiminse dogmalardan ve ikonlardan uzak olması kesinlikle kaçınılmazdı.

Lenin’in ta boyama kitaplarına kadar girdiği bir siyasi düzenden Lenin’i fikri düzeyde müdafaa edebilecek bireyler değil ancak Lenin resimleri çizen, şiirleri okuyan, posterleri taşıyan müsamereciler yetişebilirdi.

En azından ben öyle düşünüyordum…           

Sonra bir anda aklıma ilkokulda çizdiğim, arkasından güneş parlayan TBMM, gökyüzünden çocuklara bakan Atatürk resimleri, müsamerelerde okuduğum Atatürk şiirleri, 10 Kasımlarda önlüğümün üzerine iliştirdiğim ufak Atatürk posterleri geldi. Kendime yabancılaştım…

***
Bugün artık üniversitedeki insanların niçin hala ilkokul öğrencisi refleksleri taşımakta ısrar ettiklerini sorgulamaktan vazgeçtim (sadece tespit, tescil, teşhir ediyorum o kadar). Zira biraz totolojik kaçıyor. Hem öğrencilerin ilkokulda çok ciddi bir ideolojik gensorudan geçtiklerini söylemek hem de bu öğrencilerin üniversitede neden ilkokul refleksleri sergilediklerini sormak, çok da anlamlı gözükmüyor.

Şayet aksi bir durum olsaydı, yani Bilkent’teki öğrenciler, Atatürk posterleri sallamak yerine Atatürk’ün icraatlarını Frankfurt Okulu’na, Foucault’ya, Zizek’e, Lacan’a cevap verecek şekilde müdafaa edecekleri makaleler, kitaplar yazmış, bu minvalde konferanslar, münazaralar tertip etmiş olsalardı, işte o zaman sorgulamak gerekirdi ‘nereden çıktı bu öğrenciler diye’..    

www.iyibilgi.com analiz Erkam Can