5 ay önceden görmüştü | " /> 5 ay önceden görmüştü | "/>

En Sıcak Konular

İyibilgi bugünü 5 ay önceden görmüştü

16 Haziran 2008 17:11 tsi
İyibilgi bugünü 5 ay önceden görmüştü Yaklaşık beş ay önce İyibilgi'de Etyen Mahçupyan'ın röportajı yayınlanmıştı. Röportajın girişinde "Bakalım at yarışı hobisi olan Mahçupyan’ın 'yargı uzun yıllar Türkiye’nin en sorunlu alanı olacak' tahmini tutacak mı?" demişiz. Anlaşılan

Türkiye’nin en önemli entelektüellerinden AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Etyen Mahçupyan'la hayli derin bir röportaj yaptık. Dizimizin bu ilk bölümünde Mahçupyan'la Ak Parti, yaptığı Alevi açılımı, demokratikleşme süreci ve demokratikleşmeye karşı üretilen hukuk skandallarını konuştuk. 
 
İlhan Döğüş/ iyibilgi.com

“Yargı uzun yıllar Türkiye’de en sorunlu alan olacak”

Her zaman aynı temel meseleler konuşulsa da gündemi Türkiye kadar değişken başka bir ülke yoktur herhalde. Bu yüzden Hayykitap’tan “Bir Demokratın Gündemi” isimli kitabı çıkan Etyen Mahçupyan’ın gündemini yeniden yokladık. Karşımızdaki Mahçupyan olunca, sohbetimiz Ak Parti’den yargıya, Kürt meselesinden Ermeni ve Alevi meselelerine kadar güncel meselelerin yanı sıra; tarih, kimlik, siyaset felsefesi gibi teorik konuları kapsayan geniş bir yelpazede gerçekleşti. Tabi tüm bu konular birbiriyle sıkı bir ilişki içerisinde. “Evrensel kodlara sahip olmayan yargının bir tür ideolojik yürütme haline geldiğini” söyleyen Etyen Mahçupyan, yargının Avrupa’daki anlamını kazanmadanTürkiye’de ileri bir demokrasi ihtimali görmüyor. Bakalım at yarışı hobisi olan Mahçupyan’ın “yargı uzun yıllar Türkiye’nin en sorunlu alanı olacak” tahmini tutacak mı?

Röportajın tamamamı için tıklayınız

"YARGI DEMOKRASİNİN ÖNÜNDE ENGEL"

Bir de 2007 hukuk skandallar yılı oldu. Adeta ortada bir hukuk skandalları makinesi var. 27 Nisan sürecinde de darbeyi ordu değil, yargı yaptı. Devlet demokratikleşmeye direnç gösteren bu hukuk sistemiyle ne kadar yaşayabilir?

Tabi kurumsal yapılar ne kadar zamana uyumsuz, anakronik görünse bile birden bire kurum buharlaşmayacağı ve yerine yeni kurum gelmeyeceği için, çok uzun süre ayakta kalırlar. Bu yargı da birden bire bu hale gelmedi. Aslında son bir iki yüzyılda yumuşak bir geçişle geldiği bir nokta bu. Yargı şuanda ne evrensel kodlara uyabilen bir anlayışa sahip, ne toplumsal değişimi, gelişimi anlama yeteneklerine sahip. Tabi öte yandan homojen bir şey değil. Her türlü yargıç, savcı, avukatın olduğu bir yapı. Bütün bu aksaklıklar içerden de gözüküyor mutlaka.

Bu nasıl aşılacak peki?

Rasyonel bir değişim stratejisinin oluşması gerekiyor. Bir taraftan eğitim kurumlarının reforme edilmesi lazım, öte yandan genel zihniyetin değişmesi lazım. Resmi ideolojiye bağlılık ve bir tür üst öğretmen havası devam ettiği sürece, yargının bir tür ideolojik yürütme haline geldiğini görüyoruz bugün. Dolayısıyla adil olma şansına sahip bir hakemlik kurumu olmaktan çıkıyor. Ama burası bir cumhuriyet olduğuna göre yargı iyi çalışmadığı zaman, aslında sistemin hiçbir tarafının çalışma ihtimali yok. Çünkü adalet dağıtacak bir otorite yok. Ancak bunun yargı yoluyla olması lazım. Ve yargının da çok parçalı bir yapı olmasına rağmen, hem yasama ve yürütme arasında, hem devletle toplum arasında, hem de dünle bugün arasında değişim dinamiklerini kuşatabilmesi lazım. Uzunca yıllar yargının Türkiye’de en sorunlu alan olacağını düşünüyorum. Yargı Avrupa’daki anlamını kazanana kadar da Türkiye’nin bir demokrasi olma ihtimalini görmüyorum.

Tam bu noktada Hrant Dink davasının terörle mücadeleden açılmamasının da bir anlamı var. Bu da aslında devletin terörü sadece kendisine karşı algıladığını da ortaya koyuyor.

Terör zaten epeyce siyasi bir terim ve bütün dünyada da devletler otoriter bakışlarının uzantısı olarak, terörün kendilerinin hoşlanmadıkları taleplerin şiddetle buluştukları noktada tanımlanmasından yana oldular. Ve dolayısıyla kendilerine çok yadırgatıcı gelmeyen eylemleri terörün dışında tutma eğilimi çok yaygın. Türkiye’de de öyle. O yüzden de daha milliyetçi ideolojiden beslenen cinayetlerin münferit vakalar, küçük adli olaylar olarak değerlendirildiğini görüyoruz. Sanki milliyetçilik nedeniyle cinayet işlemek işin doğasında varmış gibi. Aslında kendilerine hakaret ediyor bu insanlar böyle yaparak ama öyle yapıyorlar. Ve de kendilerine benzemeyen kişiler olduklarını düşündükleri insanlar talep yükselttikleri noktada da, o insanları çok kolay suçlayabiliyorlar. Aslında bu da yine biraz önceki soruda olduğu gibi, hukuk anlayışının çok yerleşik olmamasından kaynaklanıyor. Hala ideolojik bir ayıklamanın sonucunda biz haklıyı-haksızı ayırt edebiliyoruz.

***

Röportajın üçüncü bölümünden bir alıntı:

SANAL VATANDAŞLIK- DERİN DEVLET

Hayykitap’tan çıkan “Bir Demokratın Gündemi” kitabınızda, Türkiye’de sanal vatandaşlık olduğundan söz ediyorsunuz. Burada devletin de aslında aynı oranda sanal olduğu anlaşılabilir mi? Derin devlet ve toplumla kurulan ilişki de bundan besleniyor değil mi?

Tabi, devlet sanal bir vatandaşlık yarattığı ölçüde, sanal bir devlet-vatandaş ilişkisi de yaratılıyor. Buna uygun da bir sanal devlet algısı var. Ama esas belirleyici olan sanal devlet değil, hakiki devlet oluyor. Ve arka planda derin devlet dediğimiz yapıda bir sürü karar alınıyor. En azından oranın süzgecinden geçmeyen bazı kararların alınamadığını biliyoruz. Buradaki asimetri devletin elinde yoğunlaşmış olan güç imkanlarından kaynaklanıyor. Yani sanal vatandaş ve sanal devlet çok güçsüz ama ortada bir güç var. O gücü kullanan ise her şeyi sanallaştırıyor. O güce geldiğiniz zaman bunun içinde mafya var, rant mekanizması var, milliyetçilik var. Ve tabiî ki Kemalizm var.

Darbeler öncesi dönemleri gözlemlediğimizde, daha çok bu sanal vatandaşlığın bertaraf olduğu, toplumla siyaset arasındaki makasın kapandığı dönemler olduğunu gözlemliyoruz.

Siyaset yapmasını bilmeyen toplumun birden bire siyasetin içine girip, o siyasetin kurallarını bozması ve o sanal siyasete itiraz etmesiyle ortaya çıkan bir hengâmedir aslında darbe öncesi dönemler. Hiçbir gerçek siyasi parti olmazsa, toplumsal talepler kamusal alana taşınmazsa, bir noktadan sonra şiddetle ve marjinal gruplar olarak ortaya çıkar onlar. Ve Türkiye’de hep öyle oldu. Ve o zaman da darbe oluyor.

www.iyibilgi.com



Bu haber 643 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,458 µs