DTP'de.. | " /> DTP'de.. | "/>

En Sıcak Konular

Şimdi de sıra DTP'de..

13 Haziran 2008 17:03 tsi
Şimdi de sıra DTP'de.. Demokratik Toplum Partisi (DTP), kapatma davasına ilişkin esas hakkındaki savunmasını Anayasa Mahkemesi’ne sundu. PKK ve diğer meselerle ilgili olarak DTP verebileceği en net cevapları vermiş gibi gözüküyor.

DTP’nin avukatlarından Bahri Belen, DTP’yi kapatma isteminin hukuksal olarak olanaklarının bulunmadığını belirtirken, Av. Mebuse Tekay da mahkemenin vereceği kararın barış ve kardeşlik projesinin ilk adımı olacağına inandıklarını kaydetti. DTP, esas hakkındaki savunmasını dün Anayasa Mahkemesi’ne sundu. Saat 11.00 sularında Anayasa Mahkemesi’ne gelen DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Hakkari Bağımsız Milletvekili Hamit Geylani, DTP Eşbaşkan Yardımcısı Nursel Aydoğan ile Avukatlar Bayram Bahri Belen ve Fatma Mebuse Tekay, DTP’nin iki klasörden oluşan ve toplam 175 sayfadan oluşan savunmayı sundu.

HUKUKİ OLARAK KAPATILAMAZ
Çıkışta basın mensuplarına açıklama yapan DTP’nin avukatlarından Avukat Bayram Bahri Belen ayrıntılı bir savunma sunduklarını ve savunmalarında DTP’nin hukuksal olarak kapatılamayacağını belirttiklerini söyledi. Belen, savunmalarında DTP’nin yasal, anayasal, hukuka uygun, demokratik bir parti, yani çağcıl bir parti olduğunu bu ve davanın hiçbir hukuksal temeli olmadığına yer verdiklerini kaydederek, “DTP’nin hem Meclis’te hem de toplumda, Türkiye’de halkın muhalif sesi olan bir parti olduğu söyledik. DTP şiddetten, silahtan, kandan yana bir parti değil, buna karşı bir partidir. Sorunların çözümünün yasal, demokratik yollardan çömülmesi için çalışıyor dedik” diye konuştu.

141 ‘SUÇUN’ 129’U DÜŞÜNCE BEYANI
DTP ile ilgili açılan kapatma davasında 141 eylemin dayanak gösterildiğine dikkat çeken Belen, şu bilgileri verdi: “Bu dayanaklardan 129 tanesi, düşünce açıklama eylemi olduğu söyledik. Bu tablo bile davayı açma noktasındaki dayanağın ifade ve düşünce özgürlüğü, sonuçta demokratik toplumun gereği olan hak ve özgürlüklerin kullanılması olduğunu belirttik. Birçok davanın henüz kesinleşmediği ama buna karşın kesinleşmiş ve mahkeme kararları verilmiş gibi gösterilerek kapatma dayanağı olarak gösterildiğini açıkladık. Yine bu gösterilen 141 eylem ile ilgili soruşturmaların daha dava bile değil, soruşturma aşamasında olduğu, birçok kısmında da maddi hata olduğu, birçok kısmında parti ile ilgili olmayan davaların, bir kısmının da beraat kararı ile sonuçlandığını açıkladık. Sonuçta bazı davalarla ilgili veriler küçük hapis veya para cezalarına çevrilen cezalarının ertelendiğini söyledik.”

KÜRTLERİN SİYASET YAPMASI İSTENMİYOR
“Kürtler ne zaman siyaset yapmak istese önü tıkanıyor” diyen avukatlardan Fatma Mebuse Tekay da yüzde on barajı yetmiyormuş gibi Kürtlerin kurduğu tüm partilerin kapatıldığına dikkat çekti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, DTP hakkında 16 Kasım 2007’de kapatma davası açmıştı. Gerekçede, DTP’nin, ‘’devletin bağımsızlığı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik eylemlerin odağı haline geldiği’’ belirtilmişti.

***

SAVUNMADA NELER VAR

HER PLATFORMADA DTP’NİN KARŞISINA ÇIKAN ABDULLAH ÖCALAN’A NEDEN ‘SAYIN’ DEDİKLERİ VE PKK’YE NEDEN TERÖRİST DEMEDİKMERİ SAVUNMADA CEVAPLANDI…

Sayın’a ve terör’e açıklık

Anayasa Mahkemesi’nde hakkında kapatma davası açılan DTP, esas hakkındaki savunmasını sundu. 175 sayfadan oluşan savunmada, Başsavcılığın bütün suçlamalarına tek tek cevap verilirken, DTP’nin neden PKK’ye ‘terör örgütü’ demediği ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’a neden ‘Sayın’ diye hitap edildiğine ilişkin bilgiler verildi. Savunmada bu iddianame ile verilecek kapatma kararının Kürtlere “Çözümü siyasette aramayın” anlamına geldiği kaydedildi.
DTP Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 16 Kasım 2007 tarihinde hakkında açtığı kapatma davasına ilişkin esas hakkındaki savunmasını tamamladı. Bazı akademisyenlerin desteği ile hukukçulardan oluşan komisyon tarafından hazırlanan 173 sayfalık savunmada, Başsavcılığın iddialarına tek tek yanıt verildi. Daha önce siyasi değerlendirme ağırlıklı bir savunma yapmayı kararlaştıran DTP, güncel gelişmeleri değerlendirerek, savunma stratejisini değiştirdi. Buna göre, hukuki savunmaya ağırlık veren DTP, siyasi savunmayı DTP Eşbaşkanı’nın önümüzdeki günlerde sözlü olarak yapmasını kararlaştırdı.

DAVA AİHS ÇERÇEVESİNDE ELE ALINMALI
Savunmada kapatılma isteğinin gerekçelerine dikkat çekilerek, AB üyelik sürecinde, davanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) çerçevesinde ele alınması gerektiği belirtildi. AİHS açısından örgütlenme özgürlüğüne dikkat çekilen savunmada, bazı Avrupa ülkelerinde, açılan kapatma davalarına ilişkin verilen lehteki kararları ile Türkiye’de daha önce verilen kapatma kararları ile AİHM’nin verdiği iptal kararları anımsatıldı. Savunmada emsal niteliğindeki Türkiye Birleşik Komünist Partisi hakkındaki kapatma kararının bozulmasına ilişkin verilen AİHM kararına da yer verildi.

İMRALI GÖRÜŞMELERİ KAYIT ALTINDA
DTP hakkında açılan kapatma davasında en temel suçlamalardan biri, DTP’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın talimatı ile kurulduğu iddiasıydı. DTP ön savunmada, Öcalan ile avukatları arasında yapılan görüşmelerin DTP’nin dışında geliştiği ve DTP’yi bağlamayacağı belirtilerek, görüşmelerin resmi kayıt altına aldığını ve bu kayıtlara iddianamede yer verilmediği belirtilmişti. Başsavcılık esas hakkındaki görüşünde, 5275 sayılı yasaya göre müvekillerin avukatları ile yaptığı görüşmelerin kayıt altına alınmadığı ve görüşmelerin hakim gözetiminde yapılmadığı savunuldu. DTP ise buna karşılık esas hakkındaki savunmasında, 1997 yılında resmi gazetede yayınlanan Başbakanlık Kriz Merkezi Yönetmenliği çerçevesinde İmralı Cezaevi’nin yönetildiği kararına dikkat çekerek, bunun Anayasa ve AİHS’ne aykırı olduğunu belirtti.

BAŞSAVCI NEDEN KAYITLARI İSTEMİYOR
Başsavcılığın görüşmelerin kayıt altına alındığını inkar etmesinin eleştirildiği savunmada, “Başsavcılığın, varlığını inkar ettiği Başbakanlık Kriz Yönetmeliği ve uygulamalarını bilmediği düşünülemeyeceğine göre, görüşme kayıtlarının istenmesine ilişkin istemimizin reddini talep etmiş olması, Başsavcılığın iddianamesine güvenmediğinin, bir başka deyişle iddianamenin en azından bu maddede yer alan kanıtlar yönünden gerçek dışı ve hayali olaylara dayandığının göstergesidir” denildi. Öcalan’ın görüşmelerinin şiddet içermediği ve şiddete çağrı yapmadığı şeklinde savunulduğu savunmada, “Kaldı ki, bu görüşmeler iddianamede yer aldığı gibi olsa dahi görüşmelerde şiddet ve şiddete çağrı yoktur. Aksine ülkenin birliği içinde Demokratik Cumhuriyet yapılanmalarına ve silahtan arındırılmış barışçıl söylemlere ısrarla vurgular yapıldığı görülmektedir” denilerek, Öcalan’ın bazı görüşme notlarına yer verildi. DTP savunmasında bir çok önemli iddianın sadece gazete haberlerine dayandırılmasını eleştirerek, “İddianamede, ulusal çapta yayın yapan bazı gazetelerin anılan iddialara yönelik yaptığı bazı haberlerin de kaynak olarak gösterildiği görülmektedir. Haberlerde yer alan iddiaların hukuksal olarak kanıt oluşturmayacağı bir yana, yapılan haberlerin gerçekliğinin saptaması da soruşturulması da, geniş olanaklara karşın yetkili organlar tarafından yapılmamıştır” dedi.

HİKMET FİDAN VURULDUĞUNDA DTP YOKTU
Başsavcılığın DTP ile PKK arasındaki ilişkiyi Hikmet Fidan olayı ile açıklamaya çalışmasına yönelik savunma yapan DTP, Hikmet Fidan olayı gerçekleştiğinde DTP’nin kurulmamış olduğuna dikkat çekerek, “Başsavcılığın, DTP’nin kapatılması hakkında düzenlediği iddianame bu maddede yer alan suçlama ile vehim ve hayal boyutunu aşmış, ‘iftira’ noktasına ulaşmıştır.
E-Yargı, Uyap, E-Adliye aşamasında Başsavcının internetten yararlanmadan iddianame düzenlemesi inandırıcı değildir. Ancak Başsavcı aynı internete bizim de ulaşabildiğimizi göz önünde bulundurmamış olmalı ki, bu fütursuz ve ciddiyetsiz suçlamaları kaleme alabilmiştir” savunmasını yaptı. Yine DTP savunmasında, DTP’nin kurucu başkanı Hikmet Fidan cenazesine katıldığı belirtilerek, başsavcının iddialarının gerçek olmadığı kaydedildi.

‘SAYIN’ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAKINDA
Parti yöneticilerinin eylem ve söylemlerinden sorumlu tutulan DTP, savunmasında, suçlamalara tek tek cevap vererek, parti yöneticileri hakkında açılan bir çok davanın sürdüğü, bazı iddialarda, suçlamalara maruz kalan kişilerin isimlerinin dahi yer almadığını belirtti.
DTP’nin kurucu üyesi Hatip Dicle’nin  Abdullah Öcalan’ın direktifleri ile hareket ettiklerine dair bir beyanına iddianamede yer verilmesine karşılık, DTP yaptığı savunmada, söz konusu açıklama hakkında açılan davanın beraat ile sonuçlandığını hatırlattı. Ayrıca DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün  Abdullah Öcalan için “Sayın” demesi de iddianamede kapatılması gerekçesi yapıldı. Buna karşılık DTP, Türk’ün dokunulmazlığa sahip olduğunu hatırlatarak, açıklamanın ifade özgürlüğü çerçevesinde ele alınmasını istedi.
KENAN KIRIKKAYA

***
Herkese Türk demek ayrımcılıktır

Kürt sorunun çözümü için İspanya ve İRA örneğine yer verilen savunmada, “Ulus devletin birleştirici, aynılaştırıcı ideolojisinin gereği olan yurttaşlık kavramının siyasal hakların tanınması ilkesine dayandığını bile görmezden gelerek, Kürtlerin siyasal temsilcilerini parlamentodan çıkartarak, kapatarak, ulus devlet olmanın asgari gereğini bile yerine getirmiyorsak, Kürtleri bir özne olarak tanımak istemiyoruz demektir ki, o zaman silahları nasıl susturacağız” denildi.

» Sayın Başsavcıya göre Anayasa’daki vatandaşlık tanımının değişmesini istemek, bölücülük. Oysa asıl bölücülük yaratan şey, Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı herkesi Türk saymaktır. Bu, bütünleştirici değil ayrımcı bir bakış açısıdır.

»Esasen DTP’ye yöneltilen bölücülük iddiası, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere karşı tekrarlanmış bir iddianın yansımasıdır. Kürtlerin tüm demokratik hak talepleri, hemen her zaman bölücülük suçlamasıyla karşılaşmıştır. Kürtler ne zaman siyaset yapmak istese partileri kapatılmıştır.

»Kapatılan diğer partiler gibi DTP’de Türkiye’nin bölünmesini istediği için değil, Kürt kimliğinin, dilinin ve kültürel hakların tanınmasını istediği, türdeş ulus yaratma politikasına karşı çıktığı için bölücü olmakla suçlanmaktadır.

»Bir insanı, bir halkı onun kendini tanımladığı gibi değil de farklı tanımlamak, onun kendisini dayatıldığı biçimiyle tanımlamasını istemek, şiddetin ta kendisidir. Tanımlamak yerine tanımak, anlamlandırmak yerine anlamaktır doğru olan.

»Eve Dönüş Yasası gerçekten kardeşlik yasası olarak tasarlanmalıdır. TCK’nın 221. maddesinin dağdaki gençleri dönmeye ikna edememesinin temel nedeni, onlara onurlu bir dönüş olanağı vermemesidir.

»Türk kimliği, tüm farklı kimlikleri dışlıyor. Millet, ırk birliğine bağlandığından, sonradan edinilmesi olanaksız bir aidiyet söz konusu. Ötekiler, ya asimile olacak, ya da kendilerini bu milletten saymayacaklar.
»İmparatorluktaki üst kimlik (devletin yurttaşına verdiği kimlik) “Osmanlı” iken, Türkiye Cumhuriyeti’nde “Türk” olarak belirlenmiştir. Bu üst-kimlik, vatandaşı ırk ve hatta dinle tanımlama eğilimindedir. Örneğin “Yurt dışındaki soydaşlarımız” dendiği zaman Türk etnik kökenden olanlar kastedilmektedir. Diğer yandan “Türk” sayılabilmek için ayrıca “Müslüman” olmak gerektiği, gayrimüslim yurttaşlarımıza “Türk” değil “Vatandaş” denmesinden de bellidir. Bu durum, kendini Türk ırkından saymayan diğer alt-kimlikleri yabancılaştırmış ve sorun yaratmıştır. Eğer bu üst-kimlik “Türkiyeli” olsaydı, bu durum ortaya çıkmazdı.

»Türk kimliği anlayışı sorgulanmadan Kürt sorunu çözülemez. Devlet, öncelikle farklılıkları reddeden resmi tarih ve ideolojisini, militer yapısını terk etmeli.

»Kürtler ne yaşar, ne düşünür, ne ister? Sayın Başsavcı bunları bildiğini iddia edebilir mi? Peki bunu bilmeden DTP’lilerin niçin ‘PKK terör örgütüdür’ demediğini ya da niçin ‘Sayın Öcalan’ dediklerini bilebilir mi? Bu dava, sınırları belli, kuşkuya yer bırakmayan, hukuken ne dendiğinin anlaşıldığı bir dava değildir. Bu hukuki değil siyasi bir davadır. 

»Ahmet Türk, tabanımız PKK ile aynı deyince kıyamet koptu. Bugün hemen her Kürt ailesinin dağda bir yakını olmuştur. Tabanının aynı olması olağan. Parti kapatma kararı için önemli olan, tabanının aynı olması ya da ‘PKK terörist bir örgüttür’ denilip denilmemesi değil, DTP’nin şiddete, silaha yaklaşımıdır.

»Aslında neden DTP’nin PKK için ‘terörist’ demesinde ısrar edildiğinin ahlaki, hukuki, vicdani bir açıklaması yoktur. Kara Kuvvetleri Komutanı Harekâtla, imha ile örgütün çözülmediğini beyan etti. İçişleri Bakanlığı döneminde bin köy yaktığını, operasyon yaptığını gururla açıklayan Mehmet Ağar, DYP Genel Başkanı olduğu dönemde “Dağdakilere siyaset yolunu açmak gerekir” dedi.”

»DTP, çocukları dağda olan ailelerin oylarını almıştır kuşkusuz. Peki bu neyi gösterir? Sayın Başsavcının iddia ettiği gibi PKK ile özdeşliği mi, yoksa o ailelerin çocuklarının dağdan indirilmesi için siyasi çözümü bulun diye DTP’ye umut bağladıklarını, oy verdiklerini mi gösterir? Peki böyle bir durumda DTP, kendisine  oy veren milyonlarca insanın çocukları, yakınları dağda iken ‘PKK terör örgütüdür’ nasıl der, niçin desin?

birgün



Bu haber 388 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,793 µs