‘Putin’ Erdoğan’ı da götürür! | " /> ‘Putin’ Erdoğan’ı da götürür! | "/>

En Sıcak Konular

Bush giderayak ‘Putin’ Erdoğan’ı da götürür!

13 Haziran 2008 13:57 tsi
Bush giderayak ‘Putin’ Erdoğan’ı da götürür! Michael Rubin’in bir hafta önce yayınlanan, Erdoğan’ı ‘diktatörlüğe soyunmakla’ suçlayan yazısı, ‘Bay Erdoğan, Bay Putin olmak isteyebilir, ama bu isteğine ne ABD ne de Avrupa’dan destek görecektir..’ diyor. Aziz

Aziz Üstel / Star
 
 Son bir kaç ayda, neo-conservative denen, aşırı muhafazakár/yeniden doğma Hıristiyanlar, Türkiye’den de Tayyip Bey’den de umudu kesti.

Çünkü Tayyip Erdoğan’ı tanıyamadılar..

Onu sür-git, diledikleri gibi ve istedikleri yönde kullanabileceklerini sandılar!

Ilımlı İslam falan gibi saçma sapan yakıştırmalarla Türkiye’deki kutuplaşmaların da bir tür mimarı oldular.

Bu tayfayı tanımak için ta 1950’li yıllara ve Eisenhower’ın Başkanlık günlerine bi dönün hele: ‘ABD ve dünya için en büyük tehlike asker/silah sanayi işbirliğidir (Military-Industrial Complex). ‘Zamanında Mussaddık’ı da götüren bunlardır. Sonraları Türkiye’de yapılan bütün darbelerde bunların parmak izi vardır.

Bush’un rüzgarıyla seçilen kimi aşırı muhafazakár Temsilciler Meclisi üyeleri artık amaçlarını gizlemiyor:

‘Valla Türkiye’ye ihtiyacımız yok.. Gerek Ürdün gerekse de Birleşik Arap Emirlikleri işimizi pekala görüyor..’

Bu söylemlerin nedeni belli:

Erdoğan, İran’ın vurulması için Türkiye’deki üslerin kullanılamayacağını açık ve net bi biçimde söyledi. Dahası İran’la doğalgaz anlaşmasına, İran’da petrol arama girişimlerine, enerji yatırımlarına yeşil ışık yaktı.

Bu neo-con tayfasının ağa babalarından Michael Rubin, Ortadoğu Forum’u adlı dergide ‘Putin Erdoğan’ın Gitme Zamanı Geldi!’ diye açık açık yazdı. Rubin bu yazısında Erdoğan’la ilgili şöyle ahkam kesiyor: ‘Demokrasinin olmazsa olmazı ‘sabır’ yoktur. Böylece de demokrasiden yana bir önder yerine Rus Diktatörü Putin’e benzemekte ve ona heves etmektedir! ‘

Rubin’in yazısını merak edenler internete girip tamamını okuyabilirler. Irak işgalinin mimarlarından, Amerikalılar’ca da ‘bütün zamanların en kötü Savunma Bakanı’ olduğu kabul edilen Donald Rumsfeld’in baş danışmanıydı Rubin. En son 9 Ağustos 2007’de Washington Post gazetesindeki bir yazısında ‘Amerika, Irak’ta başarıya ulaşmak istiyorsa, mutlaka İran’ı yerle bir etmelidir!’ diyen bi yazı yazmıştı. Daha sonra, Mart 2007’de, Haifa’daki İbrani Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada ‘Irak’ta, İran’la ABD’nin çıkarları birbirine taban tabana zıttır’ diyen de gene Michael Rubin’dir.

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’tan kurtulmanın yollarını da gösteren Rubin efendi, ‘suikast düzenlemenin’ bu yollardan biri olduğunu açık açık söyledi. National Review adlı derginin 28 Ağustos 2006 sayısında ‘eğer bir kurşun ya da bomba (Ahmedinejad’ı) ortadan kaldıracaksa, uzun süreli ve kanlı bi savaşa gerek yoktur!’. Ha unutmadan Rubin’in tek hedefi İran değil aynı zamanda Kuzey Kore de... Rubin ve onun yoldaşları Daniella Pletka ve Michael Ledeen gibilerinin, yani Bush / Cheney ikilisinin beynini tokatlayan bu kişilerin derdi, Ortadoğu’yu ABD İmparatorluğu’nun sömürgesi konumuna getirmek. Ama Amerikan halkının çok büyük bir çoğunluğu, Rubin ve yandaşlarına ne destek verir ne de iyi gözle bakar.

Ancak aynı Rubin, Bush’un PKK’ya karşı Türkiye’ye tam destek vermemesini de eleştirmiştir. Çünkü o dönemde, daha Erdoğan’ı İran konusunda ‘kafaya alabileceğinden’ umudu kesmemişti!

Michael Rubin çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı yazılarla, yeni muhafazakárların Türkiye, İran ve Irak’a bakışını anlatıyor. Michael Rubin’in 2003-2004 yıllarında, Irak’taki Koalisyon İşgal Yönetiminde görev aldığını, daha önce Irak Kürdistan Bölgesi diye adlandırdığı, Süleymaniye, Selahaddin ve Dohuk Üniversiteleri’nde hocalık yaptığını da unutmayalım.

Şimdi, dönelim başa: Michael Rubin’in bir hafta önce yayınlanan, Erdoğan’ı ‘diktatörlüğe soyunmakla’ suçlayan yazısı, ‘Bay Erdoğan, Bay Putin olmak isteyebilir, ama bu isteğine ne ABD ne de Avrupa’dan destek görecektir..’ diye bitiyor.

Şimdi, buradan George Bush’un geçen gün Slovenya’da, İran odaklı ABD-AB zirvesinde ‘biz Türkiye’nin AB üyesi olması gerektiğine yürekten inanıyoruz... Ankara’nın gerçekleştirdiği demokratik ve serbest pazar reformlarını da beğeniyle izliyoruz’ lafına bi göz atalım. Bunlar boşa söylenmiş laflar değildir. Ha, Bush yolcudur, ya McCain ya Obama onun koltuğuna oturacaktır, onların söyleyecekleri önemlidir demeyin sakın. ABD dış politikası öyle kolay kolay değişmez. Yani ister Obama ister McCain başkan olsun, sen Türkiye olarak İsrail’i desteklemez, İran’la iş/aş ilişkilerini sürdürür,Türkiye’de ancak ABD ve Avrupa’nın onayladığı reformları yaparsan iş başında kalırsın. Yoksa, Eisenhower’ın 60 yıl önce söylediği Asker/Silah Sanayi İş Birliği harekete geçer!!

Ay afedersiniz...

Harekete geçti bile! 



Bu haber 533 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,323 µs