Amerika ‘dinleyenleri’ yakaladı mı?

9 Haziran 2008 14:35 tsi
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün aracının izlenmesi ve dinlenmesi iddiası şu an savcılık tarafından soruşturuluyor. Hukuki sonucu elbette zaman içinde görülecek. Ancak yeni iddialar, daha doğrusu yenilir yutulur olmayan yeni iddialar i

Esasen ne Paksüt ne de CHP Genel Sekreteri Sav’ın dinlendiği iddiaları tek örnek değil. Gerçi Sav’ın dinlenmesinin daha ziyade Sav’ın teknik bilgisi ile ilgili olduğu anlaşılmış durumda ama, daha önceki olaylar, yani özellikle yasaklı youtube üzerinden bazı devlet görevlilerinin konuşmalarının yayınlanmış olması da listeye eklenmeli.

Son durum bu iken, ortaya atılan yeni bir iddia “dinleme/izleme skandalları”na farklı bir boyut getirmiş görünüyor.

İyibilgi de iddianın farklı ama belki de daha önemli bir kulvarına dikkat çekecek. Ama önce yeni iddiaya bakalım. İddianın sahibi “yine” VERSO’nun sahibi Erhan Göksel.

Yine dememizin nedenini de anımsatalım. Göksel, Başkanvekili Paksüt’ün dinlendiği iddialarını takiben, bu faaliyetin özel ve ileri teknoloji barındıran aletler eliyle yapıldığını, bu cihazların baz istasyonlar üzerinden havadaki sinyalleri yakaladığını söylemiş, yihe bu aletlerin örtülü ödenek eliyle alındığı, bir çok üst düzey yöneticinin habersiz olduğu, 15 adet Genelkurmay Başkanlığı’na ve 2 adet de Emniyet teşkilatında bulunduğunu iddia etmişti.

Dün akşam Flash TV’de yayınlanan Gerçek Gelecek programında ise bu iddialarını daha da ileri götürdü. Bu yeni iddiaya göre, izleme ve dinleme yapanlar belirlenmişti. Çünkü, bu teknik cihazların üreticisi olan firma aynı zamanda araçların içinde kendilerine de bilgi veren, sinyaller gönderen donanım koymuştu.

Haliyle, kimin nerede ne zaman izleme dinleme yaptığı, hatta hangi numaraları takip ettiği biliniyordu. Bu düşüncenin devamı olarak kimlerin bu işi yaptığı da artık biliniyordu.

Göksel aynı programda bu kişilerin liste halinde bilindiğini ve belki bir gece toptan toplanabileceğini de iddia etti.

Şimdi buraya kadar mesele yok. Bunlar birer önemli iddia ve yanlışı doğrusu bilinmiyor. Zamanla ortaya çıkacak. Fakat dikkate değer oldukları aşikar.

Kaldı ki meselenin bir de üretici firmanın bulunduğu “ülke” boyutu bulunuyor. O ülkenin bu gelişmelerdeki rolü nedir, müspet-menfi katkısı var mıdır bunlar konuşulmuş değil. Biliniyor da değil.

İyibilgi’nin sorusuna/katkısına gelince. Bu aletlerin varlığı reddedilmiş değil. Demek bu cihazlar kullanılıyor. Kullanılması da çok normal. Devletin ulaşabileceği tüm teknik ekipmanla “milli güvenlik”le ilgili meseleleri izlemesi tartışılmaz. Kaldı ki, bu aletlerin başındaki insanların kötü amaçla kullanmaları da-eğer öyle ise-bu eyleme halel getirmez.

Fakat burada atlanan nokta şu. İddialar o kadar çarpıcı ki, kimse diğer ucunun nereye gittiğine bakmıyor. Söylenenler doğruysa, Türkiye’nin kritik görevler ve açık biçimde milli güvenlik amaçlarıyla kullandığı bu araçlar ve ekipman başka ülkeler, en azından üretici ülke tarafından izlenebiliyor!

Ve bu izlemenin ölçüsü hakkında hiçbir fikre sahip değiliz. Haliyle ortadaki durum, Türkiye’deki izleme/dinleme iddialarından, skandallarından daha vahim. Türkiye, milli güvenlikle ilgili istihbarat çalışmaları yapıyor, bu istihbarat çalışmaları da bir başka ülkenin istihbarat faaliyeti olarak ve “maliyetsiz” biçimde ortaya geliyor.

Peki bu durum alanlar, kullananlar, teknik ekip ve uzmanlar tarafından bilinmiyor mu? Hep söylüyoruz, iddialar doğruysa, bugün itibariyle artık başka bir “istihbarat” meselesiyle karşı karşıya olduğumuz görülüyor.

Bu haber 2,645 defa okundu.