En Sıcak Konular

Mahkeme yasal boşluktan kendine yeni görev çıkardı!

9 Haziran 2008 08:53 tsi
Mahkeme yasal boşluktan kendine yeni görev çıkardı! Siyaset bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu: "Mahkeme, türban kararıyla anayasanın değiştirilemez maddelerinin denetimini yaptı. Ama anayasa ve uygulamada bunu kimin yapacağı belli değil. Mahkeme bu boşluğu kendi kendine doldurdu"...

Ecevit Kılıç / Sabah

Anayasa Mahkemesi'nin türban düzenlemesini iptal etmesi büyük bir tartışmayı başlattı; yargı siyasallaştı mı? Mahkemenin değişikliği içerik olarak incelemesi görev alanına giriyor mu? Bu kararla Meclis'in iradesi yok mu sayıldı? Çözüm ne? Bu karar AKP'nin kapatma davasını nasıl etkiler? Tüm bu soruları Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi, siyaset bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu'na sorduk. Siyasi partiler, siyasal tutum ve eğilimler, siyaset kültürü üzerine çalışmalarıyla tanınan Kalaycıoğlu, uzun süre Işık Üniversitesi Rektörlüğü görevini de yürüttü.

* Anayasa Mahkemesi'nin türban değişikliğini iptal eden kararı siyasi mi?
Mahkeme, siyasal aktör haline gelmiştir. Kararının içeriği de siyasi nitelikte. Aslında mahkeme, siyasal rejimin hukuk çerçevesinde korunması işlevini görüyor. Bir anlamda bunun denetimini yapıyor. Bu denetimde zaman zaman siyasi çizginin nerede başladığı, nerede bittiği kaybediliyor.

* Bu kararla çizgi kaybedilmiş durumda mı?
Evet. Anayasa Mahkemesi, kararında yeni bir noktaya vurgu yapıyor. Gerekçeli karar çıktığında bunu daha net göreceğiz. Mahkeme, burada anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilmesi hakkında tekliflerin dahi verilmeyeceğini düzenleyen dördüncü maddeye atıfta bulundu. Bu kararla bu maddelerin değiştirilememesi denetimini yaptı. Bunu da kendi denetiminin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak kararı verdi.

* Bu denetim mahkemenin görevi mi?
Anayasa'nın 148. maddesinde bu görev olarak yer almıyor. Eğer "Mahkeme Anayasa'nın 148. maddesinde konulmuş olan 184 imza, iki kere oylama, 300 küsur oydan ibaret bir denetim yapacaktır" dediğimiz zaman dördüncü maddenin denetimini yapamayacak demektir. Sorun da burada başlıyor.

* Nedir o?
Dördüncü maddenin kapsamına giren birtakım girişimlerin varlığını saptama görevi kimindir? Yasamanın mı? Meclis Başkanı mı yapacak? Özel bir komisyon mu kurulacak? Ya da her anayasa değişikliği referanduma mı götürülecek? Bu da bir alternatif. Kimin bakacağını mutlaka söylememiz lazım.

* Anayasa'da bunun yanıtı yok mu?
Tamamen boşluk. Bunun nasıl yapılacağı Anayasa'da hiçbir şekilde belirtilmemiş. Bütün Anayasa denetimi hukuken anayasa yargısına bırakılmış, sonra bu yargı denetiminin anayasa değişikliklerinde sorun olabileceği düşünülerek sadece şekille sınırlandırılmış. Bununla da yetinilmeyerek şeklin ne olduğu da tanımlanmış. Kimin denetleyeceği ise Anayasa'nın yanı sıra anayasa uygulamalarında da yok. Bunun bir teorisi yok, kuralı yok. Sadece boşluk var.

* Mahkeme, yasal boşluktan yararlanarak kendisine görev mi çıkardı?
Siyasette boşluk olmuyor. Anayasa Mahkemesi, bu boşluğu kendi kendine doldurdu. Dedi ki; "Bunlar dördüncü maddenin kapsamına giriyor. Madde dört, benim şekil incelememin bir parçasıdır. Çünkü anayasa uygunluğunu başka türlü inceleme şansım yok. Dolayısıyla madde dört açısından her anayasa değişikliğine bakarım."

Çözüm için özgürlükçü yeni anayasa şart

* Çözüm ne?
Yeni bir Anayasa. Ve türbanı bireysel hak olarak görebilecek bir anlayış geliştirmek. Türbanla ilgili düzenleme artık Anayasa'ya konulamaz. Anayasa'da genel bir ilke olacak ve genel ilkeyle bireysel tercih ve haklara sınır çizilmemesini, daraltılmamasını temin etmeye çalışacaksınız. Başka formül yok. Fazla kabul görmemekle birlikte yargı kararını vermiştir. "Bu standarda göre yaşayacaksınız" diyor. Yeni ve özgürlükçü bir anayasa şart. Çözüm için siyasetçiler ve siyasi kuvvetler arasında uzlaşma çabası olmalı. Herkesin kendinden bir şeyler vermesi şart. DSP'yi, CHP'yi de katmak lazım.

* Ama CHP'nin bu konudaki tavrı ortada...
Zor ama her kesimin katılımı şart. Bizim geniş bir tartışmadan geçen anayasaya ihtiyacımız var. 1924 Anayasası en kabul görendir. Çünkü muhalefet de vardı. Celal Bayar, Atatürk'ün son başbakanıydı. Bayar, anayasa hazırlama sürecinde muhalefet lideri olarak çıktı. 1961 ise CHP ve askerin anayasasıydı. "Biz bu anayasayı kabul etmiyoruz" diyen bir Adalet Partisi tarafından yönetildik. Anayasa'nın meşruluğunu tartışıyor ama seçmenden en fazla oyu alıyor. Bu bir paradoks. 1982 Anayasası ise doğrudan askerindi. Bu kez CHP bile yoktu. Hiç kimse benimsemiyor, bütün partiler değiştirmek istiyor. Ki onlarca defa değiştirdik ama yine de hazmedememiş durumdayız. Yine değiştirelim diyorsunuz ama bu kez de "AKP'nin anayasası olacak" deniliyor. Dedikleri anda meşruiyet sorunu ortaya çıkıyor. Bu da demokrasi çalışmayacak demektir. Şu anda birkaç anayasa metni var. TÜSİAD'ın rahmetli Bülent Tanör'e hazırlattığı taslak üzerinde bir miktar daha çalışıldı. TOBB, bir taslak hazırlattı. Barolar Birliği bir anayasa sundu. AKP'nin Ergun Özbudun ve arkadaşlarına hazırlattığı ama sonradan kabul etmediği metin var. CHP de bir taslak sunsun. Bunları tartışalım. Sonra belli noktalar üzerinde uzlaşma ve ayrışmaların olduğunu göreceğiz.

CHP'nin stratejisi gerginlik üzerine

 * Yeni yasayı Kurucu Meclis mi yapsın?
Hukuk açısından Kurucu Meclis'in olmasının faydası var. Çünkü iradeye dayanıyor. Tabii Kurucu Meclis'in şöyle bir problemi var; Fransız İhtilali'nden beri bunlar ihtilal meclisi oluyor genellikle. Şimdi demokratik kurucu meclis nasıl olur, onu bilmiyorum. Ama temel itibariyle anayasa hazırlama komisyonu kurulabilir, Meclis içinden ve dışından bir uzmanlar heyeti oluşturulabilir. Heyetin, alacağı kararlarla ilgili bir metin üzerinde anlaşılırsa Meclis'e getirilebilir. Metin üzerindeki uzlaşmazlık bir, iki maddeye indirilebilir ve bunlar oylanabilir. Böylece kimse "Bu benim anayasam değil" diyemez.

* Türban kararının, kapatma davasına etkisi ne olur?
Kararı, aynı 11 kişi verecek. Türbanla ilgili argümanları kapatma davasının tehditleri olarak inceleme olasılığı yükseldi. Ama sonuç olarak dosyayı inceleyecekler. İddianame üzerinde çalışacaklar, iddianamedeki iddiaları kabul veya reddedecektir. İkincisi, iddianame sadece türbandan ibaret değil. Burada bir şey ekleyeyim; CHP zamanında "Ben türban sorununu çözerim" demişti. Nasıl çözeceklerini merak ediyorum. Bir formül getirsinler o zaman. Değişiklik mi yoksa bir yöntem üslubu mu öneriyorlar? Onların da ortaya çıkması lazım. CHP zaten bu tür gergin ortamların kendilerine yarayacağını düşünerek hareket ediyor. CHP'nin stratejisi gerginlik üzerine. Bu gerginlikle birlikte halka "Bunların gizli gündemi var" düşüncesini yaymaya çalışmakta. AKP, bu noktalarda son bir yıldır hem CHP'ye hem de MHP'ye fırsat veriyor. Özellikle AB reformlarını gönülsüz şekilde götürüyor. Oysa 2002-2007 arasındaki performansı toplumun her kesimini kucaklıyordu.

Türban yargıya düşmeden de çözülebilirdi

* Değişiklik yapılan 10. ve 42. maddelerin iptali doğru bir karar mı?
Mahkeme, burada siyasi bir adım atmıştır. Çünkü metnin içinde anayasaya aykırılık yok. Pozitif hukukun kalıpları içinde kalmamış. Mahkeme önlerine getirilen 10. ve 42. maddelerdeki yazılı değişiklikleri sınırları içinde değerlendirme yapmamış, medyada, gerekçede, Meclis görüşmelerinde, yasa yayınlanır yayınlanmaz YÖK Başkanlığı'ndan üniversitelere gönderilen türban yazısını da kararın içine almıştır. Değişikliği siyasal çevresiyle birlikte, değişikliğe yol açan siyasal koşullarla birlikte değerlendirmiştir. Yani burada bir adım daha atıyor; "Bunu uygulayacak olan YÖK, bu değişiklikten türbanı anlıyorsa ben de türbanı anlarım" diyor. Değişikliği türban olarak anladığı anda geçmiş kararlarına gidiyor. Zaten o kararların dışına kolay kolay çıkamaz. Çıkarsa bir kararıyla laikliğe aykırı bulmuş olacak, bir kararıyla aykırı bulmamış olacak. O daha büyük keşmekeşlik yaratacak.

* Bu karar siyasetin, Meclis'in devre dışı kalması değil mi?
Şüphesiz. Şu an hukuken yapılacak fazla bir şey kalmadı. Mahkemelere başvurduğunuz zaman artık ne çıkacağı belirgin. Bir kere bu işin buraya gelmemesi gerekiyordu. Bu sorunun bu noktaya gelmesini siyaset erbabının başarısızlığı olarak görmek lazım. Onların kendilerine "Biz niye işi buraya getirdik?" diye sormaları gerekir. Yargıya gelmeden bu sorun çözülmeliydi.

* Nasıl çözülebilirdi?
Turgut Özal'ın başbakanlığı zamanında yapıldığı gibi. Özal, o zamanki muhalefet partisi SHP ile birlikte bunun laiklikle ilgili bir sorun olmadığı noktasına çekildi. Türban bireysel bir tercih haline getirilebilir. Bununla ilgili özel kamu düzenlemesi yapmaksızın, türbanlı öğrencilerin üniversitelere girmesi sağlanabilirdi. Ama iş buradan çıkartılıp dini bazı görüntülerin hukuk uygulaması çerçevesine alınması talepleriyle yola çıkıldığı zaman yanlış olur. Bu rejim bunu kabul etmez. Bunun mümkün olmadığı 1980'lerin başında mahkemelerde verilen kararlarla ortada. Bu nedenle mahkemenin kararı yeni değil. Burada sorun türbanın İslamcılık cereyanına bağlanması. Serbest kalması AKP'nin üniversitelerde hareket alanının hukuken tescil edilmesi olarak görülüyor. Bu şekilde görüldüğü için fazla bir yere gidemeyeceğimiz anlaşıldı. Dolayısıyla buradan çıkması lazım bu işin.

 



Bu haber 237 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,441 µs