Medya akademiden ne anlar? | " /> Medya akademiden ne anlar? | "/>

En Sıcak Konular

Medya akademiden ne anlar?

4 Haziran 2008 10:26 tsi
Medya akademiden ne anlar? Şimdilerde Habermas'ın ve Benhabib'in de içinde bulunduğu bir grup akademisyen İstanbul'da çok ciddi tartışmalar ve analizler yapıyor. Ve hepsi de doğrudan Türkiye gündemiyle ilgili. Peki bu tür etkinliklerin somut bir tesiri oluyor mu? Ferda Keskinle

Ferda Keskin hem dünya çapında prestiji olan ciddi bir akademisyen hem de dünyaca ünlü sosyal bilimcilerin ayaklarını Türkiye'ye alıştıran iyi bir organizatör. Kendisi Bilgi Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümünde Felsefe hocalığı yapıyor.  

Bilgi Üniversitesi’nde bu hafta boyu devam edecek olan, içinde Jürgen Habermas ve Şeyla Benhabib gibi dünyaca tanınan teorisyenlerin de bulunduğu bir seminer programı yapılıyor. Bize bu seminerlerin içeriği hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

İstanbul seminerleri her yıl tekrarlanacak bir etkinlik. Dünyanın önde gelen akademik dergilerinde reklamları yapıldı. Katılımcılar içinde dünyanın farklı yerlerinden doktora öğrencileri de dinleyici olarak geldiler. Seminer sonunda da kendilerine sertifika vereceğiz. Dolayısıyla bu kalıcı bir etkinlik. Bu etkinliği yapan iki tane kuruluş var: Bunlardan bir tanesi Bilgi Üniversitesi, diğeri de merkezi Roma’da olan Reset Dialogues on Civilizations die bir vakıf. Bu vakfın kuruluş nedeni de medeniyetler arasında varolduğu iddia edilen çatışmanın bir diyaloga dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğini, bunu politik temellerinin nasıl atılabileceğini hem teorik hem de ampirik olarak araştırmak. Hem Doğudan (İslam Dünyasından) hem de Batı’dan gelen entelektüellerin oturup tartışabilecekleri bir ortama ihtiyaç vardı. Özellikle bunun bir İslam ülkesinde olması daha önemliydi. Onun için İstanbul’da Bilgi Üniversitesi’nde bu etkinliğin yapılması uygun görüldü.
 
Bu seminerlerde masaya yatırılmak istenen temel bir konu var mı?
 
Esas mesele din ve demokrasi ilişkisini irdelemekle ve bunun yanında ‘siyasal ilahiyat geri döndü mü’, ‘dünyanın çeşitli ülkelerinde bir dine dönüş hareketi var gibi gözüküyor bu doğru mu’, ve şayet böyle bir durum varsa bunun siyasetle ilişkisi nedir’, gibi sorular sormakla alakalı. Bu çerçevede, özel-kamusal, din-özgürlük ve ulus-devlet-demokrasi ilişkilerinin analizini yapan sunumlar oluyor.
 
Batı’nın Doğu’yu anlama noktasında çok ciddi perspektif sorunlarının olduğu noktasında akademisyenlerin genelinde ortak bir şikayet söz konusu. Her ne kadar bu şikayetlerin hepsi haklı olmasalar da bu hafta burada sunum yapacak olan Batılı entelektüellerin hepsi de Batı’ya karşı eleştirel bir mesafe alabilmiş ve farklı kültürlerin farklı imkanları beraberinde getirebileceğini hesaba katabilmiş insanlar. Dolayısıyla bu tür insanların bu tür tartışmaları yapmaları çok önemli.
 
Akademinin ayaklarının yere basmadığına dair ciddi bir inanış mevcut. Sizce bu tür seminerler bizlerin siyasal gündemini işgal eden mevzuları masaya yatırma babında akademinin ayaklarının yere basmasını sağlayabilirler mi?
 
Böyle olmasını umut ediyoruz. Fakat akademinin dışına çıkmak o kadar da kolay değil elbette. Ama bizim burada yaptığımız tartışmaları akademinin dışına yansıtırsa medya, Türkiye’de sıkça kısır ve köşeli bir perspektifte yapılan laiklik-cumhuriyet-demokrasi-şeriat tartışmaları da renklenir ve çeşitlenir diye düşünüyorum. Nitekim gazeteler ve televizyonlar da yavaş yavaş gelmeye başladılar. Fakat önemli olan ‘ana-akım’ medyanın da kafasını bu tartışmalara  çevirip kemikleşmiş ön-yargılarından kurtulmaları ve farklı bir biçimde düşünmeyi öğrenmeleridir. Onların da üstlerine düşen sorumluluklar var. yani tek taraflı olarak akademiyi suçlamamak gerekiyor. Çünkü akademi, doğası ve tarihi gereği belli yordamları kullanarak yapıyor tartışmaları. Ve şu anda da kendini dışarıya doğru açıyor. Akademinin dışındakilerin de bu noktada farklı bir kulakla dinlemeyi öğrenmek gibi bir yükümlülüklerinin olduğunu belirtmek gerekiyor.
 
Medyada çok ciddi anti-entelektüalist bir tavrın mevcut olduğu oldukça aşikar. Bu tarz seminerlerin dışında bu tavrı kırmaya yönelik başka bir alternatiften bahsetmemiz mümkün mü?
 
Şu anda gördüğüm kadarıyla başka bir alternatifi yok. Fakat şu da var: Bilgi Üniversitesi gibi üniversitelerden medyaya insanlar yetişiyor. Bu insanlar da bu tür süreçlerin içinden geçerek yetişiyorlar. 80 darbesinin kendine rağmen yaptığı bir şey oldu: Gündelik hayatta politikanın yapılabilme koşullarını ortadan kaldırınca, insanlar bu sefer basmakalıp düşüncelerle sokağa çıkmak yerine düşünmek, daha farklı şeyler okumak, gerektiğinde işin masterını doktorasını yapmak gibi niyetlerle hem yurt içinde hem de yurt dışında epey bir çalıştılar. Artık eskiden olduğu gibi dünyayı yirmi yıl geriden değil günü güne takip ediyoruz. Ve Habermas gibi dünyaca akademisyenler ayağımıza kadar geliyorlar artık. Bence buna tanık olan, bunu yaşayan kuşak medyanın içine girdiğinde bir takım önemli değişiklikler olacağını düşünüyorum.
 
Bir on yıl öncesine kadar Türkiye’deki akademi hem toplumdan hem de dünyadan çok izole bir hayat mı yaşıyordu?
 
Öncelikle oldukça izole olduğunu söyleyebilirim. Benim üniversite öğrencisi olduğum çağda, yurt dışından ünlü bir akademisyenin gelmesi çok seyrek olduğu için büyük olay yaratırdı. Fakat diğer taraftan mevcut politik koşullar nedeniyle insanlar yeni teori geliştiren, kalıpların dışına çıkan akademisyenlere kuşkuyla baktıkları için bu akademisyenlerin konuşmaları çok da verimli olmazdı. Şimdiyse o kalıplar kırıldığı ve küresel iletişim ilerlediği için çok ani bir sıçrama oldu diye düşünüyorum. O anlamda düzenlediğimiz bu tür uluslararası çok yeni bir şey. Dünya felsefe kongresinin, dünyanın en önemli kültürel incelemeler konferansının ve bu haftaki seminerlerin burada yapılması çok önemli diye düşünüyorum. Dünyanın her yerinde çok ciddi bir ilgi ve heyecanla karşılanan düşünürler artık herhangi bir davete gerek kalmadan kendi istekleriyle Türkiye’ye geliyorlar.
 
Şayet Türkiye içinde militarist bir yapının ve bu minvaldeki bir hegemonyanın varlığından söz edeceksek bu durumda mevcut akademinin genel itibariyle bu yapıya iştirak edegeldiğini de teslim etmemiz gerekiyor. Sizce de demokratik mücadeleyle akademinin şekillenişi arasında bir bağ vardır diyebilir miyiz?
 
Bir kere gerçekçi olmak lazım. Akademinin pozitif etkileri olacaksa bu medya üzerinden olacak. Bugün akademisyenlerin kanaat önderliği noktasında belirleyici olduklarını göz ardı etmemiz mümkün. Pek çok televizyon kanalında konuşan insanların çoğu akademisyen. Her ne kadar akademik bir perspektifin toplum içinde iktidar konumuna geçmesi mümkün olmasa da akademi ve medya arasında bir denge ilişkisi tesis edilmelidir. Bunun yolu da bizim düzenlendiğimiz seminerler gibi seminerlerdir diye düşünüyorum.
 
Her ne kadar küresel boyutta gerçekleşen tartışmalar artık burada, İstanbul’da yapılmaya başlamış olsa da, yurt içindeki akademi dahilinde belli bir tartışma eksikliği hala mevcut değil mi? 
 
Evet. Türkiye’deki akademi içinde bu seminerlerdeki başlıkların çok ciddi bir tartışma konu olduklarını söylemek biraz zor. Çünkü Türkiye’deki akademi ortamı henüz kendi ürettiklerini kendisi değerlendirmek istemiyor. Hep Batı’nın standartlarıyla, Batı’nın teorileriyle yapılıyor bu değerlendirmeler. Pek çok insan haklı veya haksız nedenlerle yayını yurt dışında yapmak istiyor. Dolayısıyla sanki Batı okunuyor, Türkiye’de yazılar yazılıyor fakat Batı’dan okunup da Türkiye’de yazılan şeyler Türkiye’de verimli bir şekilde tartışılmıyor. Halbuki tartışılsa, Batı’da mevcut olmayan pek çok kavram ve yaklaşım burada üretebilecek.
 
Peki bu anlamda ne yapmak lazım?

Hem bu tip toplantılara devam etmek hem de daha çok dergi çıkartmak ve bu dergilerde daha disiplinli davranıp her makaleyi yayınlamamak gerekiyor. Bir makale yayınlanmışsa bunun eleştirisini yapmak gerekiyor. Fakat diğer taraftan Türkiye’deki akademik yapı akademisyenlerin düşünce mesaisi yapmalarına, Batı’da olduğu kadar akademik tartışmalara girmelerine izin vermiyor. Akademisyenlerin çok fazla iş yükleri var. Bu konunun da ayrıca halledilmesi gerekiyor.
 
Kurumlar ya da kişiler belli düşünceler göre hareket ediyorlar. Bu düşüncelerse belli söylemlerden besleniyorlar. Söylemlerin inşa edilmesinde de akademinin çok büyük bir rolü var. Dolayısıyla bugün rahatsız olduğumuz kişilerin ya da kurumların siyasetlerini değiştirmek noktasında belli akademik tartışmaları ciddi bir biçimde yapmamız gerekiyor..
 
Tabi. Sadece akademik değil bir bütün olarak söylemler ve söylemsel oluşumların analizini ve tartışmasını yapmak gerekiyor. Belli söylemlere ve söylemlere özgü kavramlara saplanıp kalmış olan tartışmaların dışına çıkmak için farklı söylemlerin daha anlaşılır bir şekilde tartışılması ve bu tartışmanın uzantılarının medya kanalları üzerinden topluma iletilmesi de tek çare.        

www.iyibilgi.com özel Erkam Can



Bu haber 588 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,631 µs