Peki kim bu düşmanlar?

3 Haziran 2008 18:01 tsi
Genelkurmay Başkanlığı'nın hazırladığı "gayr-i nizami harekat planında" düşman tanımı oldukça geniş ve açık tutulmuş. Ahmet Altan da bunu sorguluyor: Ekonomik işgal nedir? Kim bizi siyasi işgal edecek? Altan'ın ezber bozan yazısı...

Ahmet Altan/Taraf

Kim bu düşmanlar...

Trafik kurallarının hepsinin bir nedeni vardır ve her biri yaşanmış kazaların sonucunda ortaya çıkmıştır.
Amaç, kazaların tekrarını önlemektir.
Çünkü her kaza, yapılan bir hatanın sonucudur.
Devletlerin işleyişlerini belirleyen evrensel kurallar da tıpkı trafik kuralları gibidir.
Toplumsal kazaları önlemeyi amaçlar.
Bütün gelişmiş ülkelerde orduların parlamentonun denetiminde olması boşuna değildir.
Halk iradesi tarafından denetlenmeyen bir silahlı güç kaza çıkarır çünkü.
Nasıl kazalar çıkardığını en iyi bilen ülkelerden biri de biziz.
Üç darbe, bilmem kaç muhtıra gördük.
Her seferinde yaşadığımız “kazalarla” toplum altüst oldu.
Ama biz bunları önleyecek “kuralı” bir türlü koyamadık.
O yüzden de sürekli sorun yaşıyoruz.
Genelkurmay, Gayri Nizami Harp Dairesi’nin, halk arasındaki ismiyle kontrgerillanın, görev alanını genişletmeyi hedefleyen bir çalışma sürdürüyor.
Bu, ürkütücü bir çalışma.
Çünkü, neredeyse herkes “düşman” kavramının içine giriyor.
Türkiye’nin birçok bölgesinde örgütlenen “kontrgerilla”nın hedefleri belirlenirken “askerî” endişelerden epey uzaklaşılmış gibi görünüyor.
Kontrgerilla, mesela, “ekonomik işgal”e karşı da mücadele edecek.
Birincisi, “ekonomik işgal” ne demek?
Didim’de İngilizler’in topluca ev alması ekonomik bir işgal sayılır mı?
Yoksa, “yabancıların” banka alması mı “ekonomik işgal”?
Burada fabrika kurması mı?
Nedir “ekonomik işgal” denilen şey?
Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun bankası yabancılara satılmıştı, bu “ekonomik işgal”in bir parçası mıdır?
Avrupa Birliği ya da IMF ile ilişkilerimiz “ekonomik işgal” olarak kabul edilebilir mi?
Eğer ordu, IMF’yi “ekonomik işgalci” olarak görmeye karar verirse ne olacak?
Ayrıca, “ekonomik işgal”e karşı “gerilla” savaşı nasıl yürütülecek?
Yabancılara ait yerler mi bombalanacak?
Yabancıların fabrikalarıyla evleri havaya mı uçurulacak?
Peki, bizim Türk işadamlarının başka ülkelerdeki yatırımlarına da “yabancıların” aynı tepkiyi göstermesini mi bekleyeceğiz?
Ekonomik bir olayda gerilla savaşının nasıl yapılacağını bilebilen kimse var mı?
Peki, bundan da ürkütücüsü, “siyasi işgal” ne demek?
Kim bir ülkeyi “siyaseten” işgal edebilir?
Yabancı bir güç mü?
Yabancı güç bir ülkeyi nasıl siyasi bir işgal altına alacak?
“Siyasi işgal”in tanımı ne?
Avrupa Birliği’ne üye olmak “siyasi işgal”e uğramak anlamına gelir mi?
Yoksa...
“Siyasi işgal” kavramı yabancılar için kullanılmıyor mu?
Ordunun hoşlanmadığı siyasi bir parti çok fazla oy alarak iktidara gelirse, ordu bunu “siyasi işgal” sayacak mı?
Sayar mı?
Bu ülkenin hükümeti “siyasi işgalci” kabul edilebilir mi ordu tarafından?
Kabul edilirse ne olur?
Kontrgerilla hükümete karşı faaliyete mi geçer?
Herhalde, bu çalışmayı sürdüren Genelkurmay’ın bu sorulara cevapları vardır.
“Ekonomik işgal”, “siyasi işgal” derken kimleri kastettiklerini biliyorlardır.
Ya da “psikolojik işgal”in anlamı kafalarında nettir.
Ordunun görüşlerini paylaşmayan medya, ülkeyi “psikolojik işgal” altına almış sayılır mı?
Bu son çalışma, epeyce belirsiz kavramlarıyla ordunun istediği herkesi “düşman” tanımının içine sokmasına izin verebilecek bir yapıya sahip.
Bu kadar önemli bir gelişmeden parlamentonun da hükümetin de bilgisinin olmaması, haber bizim gazetede çıktıktan sonra bile ağızlarını açmamaları ise işin başka bir vahim yanı.
Böyle bir hazırlığı durduracak ya da bu kavramların ne olduğunu soracak siyasi bir otorite gözükmüyor ortalıkta.
Herkesin hayatını etkileyecek bir gelişme yaşanıyor ama kimsenin sesi çıkmıyor.
Bu tür hazırlıklar “kaza” çıkarır.
Çünkü bu hazırlık “kural” dışı.
Araba yanlış yola, yanlış biçimde sapıyor.
Bence son anı beklemeden onu durdurmak gerekir.
Kuralları uygulamak için kazayı beklemenin anlamı yok.
Kurallar, kazayı daha olmadan önlemek için çünkü.

Bu haber 798 defa okundu.