Mega-Pentagon | " /> Mega-Pentagon | "/>

En Sıcak Konular

Bush’tan insanlığa kalıcı miras: Mega-Pentagon

2 Haziran 2008 15:37 tsi
Bush’tan insanlığa kalıcı miras: Mega-Pentagon ABD Başkanı, Amerikan tarihinin en tartışmalı dönemine imza attı

Savaş ve çalkantılarla dolu iki başkanlık döneminin ardından görevini sene sonunda bırakmaya hazırlanan Bush, arkasında kalıcı bir miras bırakacak: Gücü ve sınırları tanınmayacak kadar genişlemiş bir Pentagon!

Beyaz Saray'da geçirdiği yedi yıl zarfında ABD tarihinin en tartışmalı dönemlerinden birine imza atan Başkan George W. Bush, kasım ayındaki seçimlerin ardından görevini bırakmaya hazırlanıyor.

Washington'daki siyaset çevreleri ve genel olarak uluslararası toplum Bush sonrası ABD'nin, küresel tansiyonu giderecek yeni ve ılımlı stratejiler geliştirmesini umuyor ancak uzmanlar, Bush'un geride bıraktığı miraslarından birinin etkisinin, daha uzun yıllar boyunca hissedileceğine dikkat çekiyor: Bush'un 'teröre karşı küresel savaş' doktriniyle sınırlarını ve gücü tanınamayacak kadar genişleyen Pentagon!

Dünya Politika Kurumu Silah Ticareti Kaynak Merkezi'nde üst düzey araştırma görevlisi olan olan Frida Berrigan, 11 Eylül sonrası dönemde devasa bir kurum haline gelen Pentagon'un, Beyaz Saray'a gelecek isim kim olursa olsun uzun yıllar etkinliğini koruyacağını belirtti.

Berrigan, savaş karşıtı bir internet sitesinde yayımlanan makalesinde, Pentagon'un Bush yönetimi sırasında geçirdiği kapsamlı dönüşüme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD'nin askeri gücünün nasıl bir rol üstlenceğine ilişkin hararetli tartışmalar yapıldığını hatırlatan Berrigan, 11 Eylül saldırılarının bu tartışmalara kesin olarak son verdiğini kaydetti. Bush yönetiminin derhal halklara, ideolojilere ve en başta 'terörizme' topyekün savaş ilan ettiğini belirten yazar, yine aynı ayda ABD'nin, 60 ülkeyi ve buralardaki 'terörist hareketleri hedef almaya' hazır olduğunun ilan edildiğini kaydetti.

Pentagon'un, enerji kaynaklarına da özel bir ilgi göstermek suretiyle süratle dünya genelinde yeni üsler inşa ettiğini belirten yazar, diğer taraftan yönetimdeki üst düzey yetkililerinin de, yollarına çıkan ulusal ve uluslararası hukuk kurallarını bir kenara atarak Pentagon'u her yere gitmeye, herşeyi yapmaya hazırladığına işaret etti.

2002'de Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'nin, ABD'nin aynı anda iki büyük savaşı yürütebilmesini öngören geleneksel savunma stratejisini devrimsel denebilecek bir şekilde değiştirdiğini belirten Berrigan, bunun yerine '1-4-2-1' olarak tanımlanan yeni bir doktrinin benimsendiğini hatırlattı. Buna göre Pentagon, dört 'kritik' bölgede (Avrupa, Kuzeydoğu Asya, Doğu Asya ve Ortadoğu) caydırıcı bir güce sahip olacak, bu bölgelerden ikisinde iki saldırganı aynı zamanda yenebilecek ve birini ise 'istenilen bir zaman ve yerde kesin olarak bertaraf edebilecekti.

Yeni stratejinin, Mega-Pentagon'a giden süreçte sadece bir başlangıç olduğunu kaydeden Berrigan, henüz son şeklini almayan ancak şimdiden diğer tüm hükümet kurumlarını geride bırakacak hacme ulaşan Pentagon'da genişlemenin yedi yoldan yürüdüğünü belirtti. Berrigan, bunları şöyle sıraladı:

1- BÜTÇEYİ ÇÖKERTEN PENTAGON:

Bush'un Oval Ovis'e geçtiği dönemde 300 milyar dolar olan Pentagon'un bütçesi, neredeyse iki katına çıktı ve bu rakama Bush'un 'savaş harcamaları' dahil değil. Şubat'ta Kongre Bütçe Ofisi, Irak savaşı, Afganistan'da devam eden operasyonlar ve teröre karşı küresel savaşla bağlantılı diğer faaliyetler için 752 milyar dolarlık bütçeyi onayladı. Pentagon, 2009 mali yılı itibarıyla 170 milyar dolara daha ihtiyaç duyulacağını öngörüyor. Ortaya çıkan 922 dolarlık rakam, 2001'den bu yana doğrudan savaş harcamalarının bir tilyon dolar eşiğine geldiğine işaret ediyor.

Savaş harcamaları da eklendiğinde Pentagon'un bütçesi, dünyanın geri kalan kesiminin toplam askeri harcamalarıyla neredeyse aynı seviyeye çıkmış oluyor. Askeri harcamalar federal bütçenin diğer unsurlarını da gölgede bırakıyor. Pentagon'un toplam bütçesi, eğitim, çevre koruma, tarım, enerji, ekonomik kalkınma, barınma yardımı, iş eğitimi gibi bütün harcamaların da üstünde yer alıyor.

Elde ettiği paranın artmasıyla Pentagon'un daha fazla işlev ve rol üstlenmesi ise şaşılacak bir sonuç değil.

2- DİPLOMAT PENTAGON:

Bush yönetimi, tartışma, uzlaşma ve anlaşmalardan hazzetmediğini, tehdit ve güç kullanarak kazanmaya yönelik derin hayranlığını defalarca sergiledi. Dolayısıyla Beyaz Saray'ın dış politika gündeminin giderek artan şekilde ordu tarafından yönlendirilmesinde şaşırtıcı bir yan yok.

Dışişleri Bakanlığı'nın, askeri olmayan dış yardımlar da dahil bütün operasyonlarının 30 katı bütçesiyle çalışan Pentagon, Bakanlığın geleneksel iki mevkiini (diplomasi ve kalkınma) ele geçirerek, Washington'un diplomasi faaliyetlerini, diplomatlar arası olmaktan çıkararak ordular arası eksene taşıyıp yeniden düzenledi.

18. yüzyılın sonundan beri herhangi bir ülkedeki ABD Büyükelçisi, ABD Başkanı'nın şahsi temsilcisi olarak görülmüştür. Ancak Bush döneminde bu model altüst edildi. 2006'da Senatör Richard Lugar tarafından hazırlanan bir rapor, elçiliklerdeki sivil personelin, askeri personel tarafından işgal edilmiş ve azınlığa düşmüş hissetiklerini ortaya koydu. Rapora göre siviller, iş karar almaya geldiğinde kendilerini ikinci sıradaki ekip olarak görüyor. Durumun farkında olan Savunma Bakanı Robert Gates de, kasım ayında, Dışişlerinde sadece 6 bin 600 civarında profesyonel memur bulunduğunu, bunun da bir uçak gemisinin saldırı biriminin personel sayısından az olduğunu söyledi.

Pentagon 'kurumlararası işbirliği' terimiyle sürekli olarak bürokratik imparatorluğunu dile getiriyor. Sözgelimi geçen yıl ABD Güney Komutanlığı (Southcom), yayımladığı bir strateji belgesinde, yoksulluk, suç ve rüşveti Latin Amerika'daki 'hayati güvenlik meseleleri' olarak sıraladı ve komutanlığın, daha önce sivillerin yetki alanına giren bölgesel sorunlarla ilgili faaliyetlerde merkezi rol üstlenmesi talebinde bulundu. Pentagon 2001'den bu yana genel olarak bu çerçevede hareket etti. Ama bir zümrenin, uğraşılması gereken 'tehdidin' tanımını kendi tekeline alırken, personel, kaynaklar ve karar alıcılara erişimde diğerlerini giderek azınlıkta bıraktığı bir durumda 'işbirliğinin' ne anlamı olabilir?

3- SİLAH TÜCCARI PENTAGON:

Pentagon, yapabildiği her yerde silah satışını şişirmek ve tabii gecelekteki muhtemel çatışma ve savaşların da tohumunu atarak, gezegenin başı çeken silah tücarı rolünü Bush'lu yıllarda, saldırgan bir şekilde artırdı.

Kesin verilerin mevcut olduğu son yıl olan 2006 itibarıyla ABD, 14 milyar dolarla dünyadaki silah ticaretinin yarısından fazlasını elinde tutuyor. Bunlar arasında Pakistan'a 5 milyar dolarlık F-16 satışı ve Suudi Arabistan iç güvenlik teşkilatının bütünüyle yenilenmesini öngören 5.8 milyar dolarlık anlaşma dikkat çekiyor. Rakamlar, Bush yönetiminin 2006'daki silah satışının önceki yılın neredeyse iki katına çıktığını gösteriyor.

Pentagon, pazardaki avantajını korumak için yurtdışındaki enerjik kampanyalarına hiç ara vermiyor. Savunma Bakanı Gates'in kırılan omzuna rağmen Şubat ayında, Pentagondaki silah tüccarları için önemli pazarlar olan Hindistan ve Endonezya'ya gitmekten geri kalmaması da bu sebepten.

4- İSTİHBARAT ANALİSTİ VE AJAN PENTAGON:

Pentagon'un istihbarat alanında yayılması hızlı, beceriksiz ve feci bir surette cereyan etti. Pentagon'un istihbarat camiasını nasıl ele geçirdiğini izlemek zorlu bir görev. Zira Pentagon'un, insan kaynaklı istihbarattan dinleme ve uydu takibine kadar çeşitli kaynaklardan elde edilen istihbaratı toplayıp analiz eden düzinelerce birimi var. ABD istihbarat operasyonları etrafındaki gizlilik bu görevi daha da müşkil hale getiriyor. Ancak nihai sonuçlar yeterince açık. Pentagon'un istihbaratı ele geçirmesi, daha az sayıda analistin Arapça, Farsça ve Peştu dilini konuşması ya da emekli general ve amirallerin yönetimin onayladığı kanallardaki şovlarıyla kendini gösterdi.

İstibrahat bütçesi gizli olduğundan bu alanda kuşatıcı bilgiye sahip değiliz. Ancak edinilen bilgilere göre, on yıl önce 26 milyar dolar civarında olan bütçe, 11 Eylül'ün ardından Kongre tarafından büyük ölçüde artırıldı ve 2003 itibarıyla 40 milyar doların üzerine çıktı. 9/11 Komisyonu'nun tesbitleri doğrultusunda istihbarat camiası arasında uyumu sağlamak üzere yürürlüğe konulan reform yasası ve oluşturulan ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü, ordu yanlısı siyasilerin katı mukavemeti nedeniyle asla öngörülen rolü üstlenemedi. Sonuç olarak Pentagon, kilit istihbarat kurumları üzerinde denetim kurarken, araştırmacı gazeteci Tim Shorrock'a göre 2007'de 60 milyar dolardan fazla olan ABD'nin istihbarat harcamalarının da yüzde 80'ine hükmeder hale geldi. "Bütün bu sürecin en büyük bürokratik galibi Pentagon oldu" diyen CIA eski yetkilisi Mel Goodman da bunu teyid ediyor.

5- FELAKET VE YÖNETİMİNDEN SORUMLU PENTAGON:

Washington'daki karar mercilerinin Pentagon'u dünyanın sorun çözücüsü olarak görmeye başlamalarının ardından tuhaf şeyler oluyor. Bush'lu yıllarda Pentagon, hortumlardan kasırgalara, sellerden toplumsal kargaşalara, muhtemel salgınlar, biyolojik ya da kimyasal saldırılara kadar neredeyse bütün felaketlere ilk olarak karşılık verecek resmi kurum haline geldi. Başkan Bush iç savaştan bu yana ilk defa dahili bir komutanlık tesis etti ve görev alanını da, kriz yönetimi, acil durum önlemleri ve halk desteğinin sağlanması dahil olmak üzere, ABD'nin topraklarına, egemenliğine, nüfus ve altyapısına yönelik bütün tehdit ve saldırılara karşı hazırlık yapılması, savunulması, bu tehdit ve saldırılanın önlenmesi ve caydırılması olarak tanımladı.

Geçen altı yıl zarfında Nothcom, yetki alanını genişletmekten başka hemen bütün alanlarda başarısız oldu. Ancak herşeyden önce Pentagon, Northcom'u tesis etmek suretiyle daha önce ulusal ve yerel sivil idarelerin sorumlu olduğu felaket alanlarına güçlü bir şekilde girme imkanı buldu.

6. YURT DIŞINDAKİ İNSANİ YARDIMLARDAN SORUMLU PENTAGON:

Geleneksel olarak ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ve Dışişleri Bakanlığı, yurtdışındaki felaketlere karşılık vermekle görevlendirilmiştir. Ancak Endonezya'da tsunaminin vurduğu sahillerden Maynamar'daki son kasırgaya kadar milli felaketler, Başkan için 'deniz piyadelerini' gönderme fırsatları oldu. Pentagon, insani yardım planlamasını artan ölçüde üzerine almakta ve ABD'nin yurtdışındaki yardım misyonlarından görülmemiş ölçüde geniş pay almaktadır. Kenya'dan Afganstan'a, Filipinlerden Peru'ya kadar, ABD ordusu okullar inşa etmek, klinikler açmak, yol ve köprü yapmak ya da gıda yardımında bulunmak gibi bi zamanlar tamamen sivil makamların sorumlu olduğu görevleri üstlendi. Küresel Kalkınma Merkezi'nin verilerine göre 'resmi kalkınma yardımı'ndan aldığı payı yüzde 6'dan yüzde 22'ye çıkaran Pentagon, bu alanı hem sivil toplumdan hem de sivil birimlerden almakta hızla mesafe katediyor.

Öldürmek üzere eğitilmiş güçleri yardım görevlilerine dönüştürmekteki apaçık tahditlere karşın Pentagon'un insani yarıdm projesi, Saddam Hüseyin'in gizli kasalarından elde edilen paralarla büyük bir destek buldu. Bu paraların bir kısmı, Bağdat'ın düşmesini takip eden aylarda Iraklıların acil ihtiyaçlarının karşılanması ve anlaşmalar için harcanırken, başlangıçta geçici bir uygulamadan ibaret bu program, Acil Durum Mukabele Programı (CERP) adıyla resmi bir hüviyet ve Pentagon bütçesinde bir yer kazandı.

Aslında Pentagon insani yardım faaliyetlerini doğru dürüst yapamamıştır. Sözgelimi Afganistan'da uçaklardan bırakılan gıda paketleri, yine ABD uçaklarından bırakılan misket bombası mühimmatıyla aynı renkteydi. ABD güçleri tarafından inşa edilen okullar ve klinikler, daha kullanıma girmeden vuruldu.

7- KÜRESEL VALİ OLARAK PENTAGON:

Pentagon, Bush'lu yıllarda, herbiri 'genel vali' olarak adlandırılabilecek şeklilde dünyayı askeri komutanlıklar arasında bölüştürdü. 11 Eylül'den önce bile yeryüzünde ABD orudusunun mevcut olmadığı bir yeri tahayyül etmek zordu ama kısa zaman öncesine kadar Afrika kıtası büyük ölçüde bu durumdaydı. Ancak Northcom'un ardından 2008'de resmen kurulan ABD Afrika Komutanlığı (Africom), haritadaki bu boşluğu da doldurdu.

Pentagon'un planlama terimleriyle Africom ilk defa Kıtayı birleştirdi. Bush'un ifadesiyle Africom, Afrika halkına barış ve güvenlik getirilmesine yönelik çabaları takviye etmenin yanında, kalkınma, eğitim, sağlık, demokrasi ve ekonomik büyümeye yönelik ortak hedeflere ulaşılmasını da teşvik edecekti.' Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Theresa Whelan, Africom'un ne Kıtada savaş yürütmeyi kolaylaştırmak ne de Afrika'nın doğal kaynaklarını kaçırmakla ilgili olduğunu ısrala vurguluyor ancak bir konuda şüphe olamaz. O da Pentagon'un küresel yayılımının artması.

Diğer yandan dünya kafi gelmezse kontrol edilecek gökler var. Bush yönetimi 2006'da 'ulusal uzay politikasını' ilan etti. Bu politika, ABD'nin uzay kaynakları üzerinde kontrol kurmasını ve bunu savunmasını öngörürken, uzayın silahlandırılmasına karşı çıkan uluslararası anlaşmaların da ABD'nin haklarını engellememesi çağrısında bulunuyor.

BAŞKANIN KİM OLACAĞI ÖNEMLİ DEĞİL

Saatler 4 Kasım 2008'e doğru geri sayarken, birçok insan Beyaz Saray'da değişim ihtimaline yönelik umut besliyor. Ancak konu Pentagon'a gelince, başkan kim olursa olsun değişme fazla bel bağlamamak gerek.

Bush yönetiminde geçen yedi yılın ardından Pentagon Washington'daki yerini iyice sağlamlaştırdı ve hâlâ saldırgan biçimde genişliyor. Pentagon rakipsiz bir güç haline gelmenin ve bu ülkenin hazinelerine misli olmayan bir erişim imkanına sahip olmanın tadını aldı. Ülkedeki denetim mekanizmalarının dışında kalmayı başaran bir kurum haline geldi.

Star



Bu haber 744 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,804 µs