CHP bu işin de mi 'üstüne yatabileceğini' sanıyor?

1 Haziran 2008 14:17 tsi
Uyutmak, karambole getirmek, zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkmak, yanmaması için kazı çevirmek ve “durumdan vaziyet çıkarmak”, bizde sık başvurulan ilişki-iletişim yöntemlerindendir. Aynen CHP triumvirasının iki cengâverinin yapmaya çalıştıkla

Ali Saydam / Akşam

Hani bizde bazı terimler vardır, karşılıkları özellikle Anglo Sakson ve/veya Latin dillerinde bulunmaz... Örneğin, vefa gibi... Ya da namus gibi, gönül gibi... “Üstüne yatmak” da benzer sözcüklerdendir... Unutturmak, uyutmak, karambole getirmek, orta sahada top çevirmek, zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkmak, yanmaması için kazı çevirmek ve nihayet Başbakan’ın benzetmesiyle, herhangi bir dilde birebir karşılığı olduğunu sanmadığım “durumdan vaziyet çıkarmak”, bizde çok sık başvurulan ilişki ve iletişim yöntemlerindendir...

Aynen şu sıra CHP triumvirasının iki cengâveri Önder Sav ile Mustafa Özyürek’in yapmaya çalıştıkları gibi...

“Bizi devlet dinledi!”... Baktın, Telekom kayıtları senin gazetecinin telefonunu yanıtladığını ve sonra da cep telefonunu kapatmadığını gösteriyor, bu kez de “Telekom kaydı yetmez, Turkcell kayıtlarına da bakalım” diye dilekçe vermece...

O da benzer bir sonuç verirse, başka bir “Kapama” aracı bulmaya çalışmaca. Örneğin, “Cep telefonu kapalıyken, telefonumuzu arayıp çaldırdılar” gibi ‘saflıkla’, ‘cahillik’ arası bir noktada direnmeye çalışmak gibi...

Sav, “Sular akmadı, çalışamadım hocam” da diyebilirdi, mesela... Yadırgamamak lazım...

Ancak bu kez işler vahim... CHP’ye atfedilen “genel beceriksizliğin” ve “ilişki özürlülüğünün” yeni bir örneği ile karşı karşıya olduğumuz izlenimi var herkeste. “Telefonla konuşmayı beceremeyen, memleketi yönetmeye nasıl soyunur?”...

İletişimde bir krizin üstüne yatılmaz... Bazı cahiller konunun gündemden düşmesiyle, herhangi bir iz bırakmamasını birbirine karıştırırlar. Örneğin, Demet Akalın’ın Diyarbakırlıları aşağılayan sözleri her gün temcit pilavı gibi ortaya sürülmez. Kriz yavaş yavaş soğur. Konu gündemden düşer. Ancak... Kamu vicdanında tortu daima kalır... İnsanlar sizi neden sevmediklerini unuturlar, ama sevmezler...

Aferin Baykal’a... AK Parti’yi bir kez daha mağdur duruma düşürmeyi başardı... Haftalardır Baykal’a -sanki önemli bir rakipmiş gibi- gereksiz yere ciddi ciddi saldıran Başbakan, şimdi susup Baykal’ı ve iki yandaşını kamu vicdanına havale ettiğini söylese yeter... Gerisini kamu vicdanı halleder zaten...

Salih Memecan’ın dünkü ‘Seçim sandığı’ karikatüründe Baykal ile Sav’a yazdığı diyalog ne kadar çok şey anlatıyor:

Baykal: Aman dikkat Ampul’e değil, Altıok’a basacaksın mühürü.

Sav: Biliyoruz herhalde.

Baykal: Telefonun tuşlarını da biliyordun...

Bu arada çok önemli bir ‘adabımuaşeret’ kuralının çiğnendiğinin ve buna pek kimsenin aldırmadığının da altını üzülerek çizelim.

Herkesin başına gelmiştir. Biri cebindeki telefona yanlışlıkla basar ve siz aranırsınız. Arayan farkında değildir. Konuşmaları duyarsınız. Hele adınız benim gibi A harfi ile başlıyorsa bu iş sık sık başınıza gelebilir. Adam olan ne yapar bu gibi durumlarda? Karşısındaki farkında olmamasına rağmen dinlemeye devam mı eder; yoksa telefonunu hemen kapatır mı?... Edepli insanlar, karşılarındakileri onların haberi olmadan dinlemezler...
 

Bu haber 563 defa okundu.