d’accord! Ortadoğu’yu biz sana getiririz! | " /> d’accord! Ortadoğu’yu biz sana getiririz! | "/>

En Sıcak Konular

d’accord! Ortadoğu’yu biz sana getiririz!

29 Mayıs 2008 15:08 tsi
d’accord! Ortadoğu’yu biz sana getiririz! Sarkozy, ‘nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkeyi Avrupalı görmem’ diyerek, Türkiye’yi AB’de dini yüzünden istemediğini açıkça ilan etti. Aslında kızmaya gerek yok. İlk defa bir Avrupalı (!) doğruyu yüzümüze söyledi. Ama Türk kiba

Haberin detaylarına hiç girmiyoruz. Tamamını “Dünyanın Haberi” bölümümüzde izleyebilirsiniz.

Ama meselenin özünü tekrarlayalım; “Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bir Polonya gazetesine verdiği demeçte, laik olsa da Türkiye’nin nüfusunun Müslüman çoğunluklu olması yüzünden Avrupalı sayılamayacağı iddiasında bulundu.”

Ne denli ireti edici olsa da Sarkozy’e teşekkür etmek gerekiyor. Bir Avrupalı nihayet “derdini” açıkça söyledi. Bu cümlelerin üzerine Türkiye’den gelecek reaksiyonları tahmin etmek de zor değil.

Ama biz bunu yapmayalım. Paris neden böyle konuşuyor, söyleyene mi söyletene mi bakmak lazım onu irdeleyelim.

Fransa, Almanya ve İngiltere ile birlikte AB’nin en güçlü üyesi. ABD’de Cumhuriyetçiler’in iktidarda olduğu sekiz yılın ilk döneminde, Almanya ve Fransa dışlandılar.

Irak Savaşı öncesi ve sırasında ise Washington ile bu ülkelerin ilişkisi neredeyse kavgaya dönüştü. O dönemde Başkan Bush’un “old countries” (yaşlı, dinazor ülkeler) sözü anımsanmalı.

Bu dönemde Fransa baş aktörlüğünü ABD’nin yaptığı küresel oyundan iteklendi. Elbette belli ağırlığını korudu ama örneğin bir İngiltere olamadı.

Irak Savaşı’nın ertesinde ABD’nin Ortadoğu dengelerini menfi etkileyen politikaları, Amerikan iç politik dinamikleri tarafından, “ülke yalnızlaştırılıyor, hiçbir yerde itibarımıs kalmadı, müttefiklerimizi yitiriyoruz” ağır eleştirilerine uğramaya başlayınca, ikinci dönem Beyaz Saray’ı yüzünü daha çok Avrupa’ya ve NATO’ya dönmeye başladı.

Bunun sonucu olarak, tıpkı Türkiye örneğinde olduğu gibi Fransa ile de ilişkileri yeniden düzelmeye başladı. Doğrusu Fransa da bu konuda elinden geleni yapmaya başladı ve örneğin hayli süre önce ayrıldığı NATO’nun askeri kanadına dönmek istedi.

Bu ABD’ye uzatılan bir barış dalıydı. Fransa aynı zamanda Kuzey Afrika ülkeleri üzerindeki eski ilgisini de bilemeye başladı. Sarkozy’nin göreve gelmesinden kısa süre sonra yaptığı Mısır, Sudan ziyaretleri eski bağları güçlendirdi.

Mısır, ABD’nin bölgedeki en güvendiği oyuncusuyken, Sudan da global aktörlerin menfaat çatışması yaşadığı bir alandı. Her iki ülkede de radikal İslamcılar iktidarı tehtid ediyor.

Fransa bununla da kalmadı. AB’nin tek Müslüman aday ülkesi Türkiye’yi de açık biçimde dışlamaya başladı. Hatta bu konuda öylesine ileri gitti ki, Ankara’ya bir tür yedek oyunculuk formülü sunan “Akdeniz Birliği”ni de gündeme getirdi.

Ancak hala işletilmeye çalıştığı bu formül pek ilgi görmedi. Öte yandan konjonktürel olarak Fransa’nın Türkiye’ye soğuk tavrını AB’nin her zaman uyguladığı “iyi polis-kötü polis” oyununun bir parçası olarak gören yorumlara da rastlandı.

Ama bu örnekte tam doğru durmuyor. Gerçi AB yöneticileri ve hatta Almanya (!) Sarkozy’nin kafaya fazla takılmaması gerektiğini söyleyerek bu ipucunu desteklediler ama gerçekte Fransa farklı bir oyunu kurgular gözüküyor.

Fransa-Türkiye son dönem ilişkilerinin önemli ayaklarından biri ihaleler ve uluslar arası projelerle ilgili. Türkiye, Sarkozy’nin bu tavırlarından sonra bu ülkeyi büyük çaplı ihalelerinden dışlamaya başladı.

Özellikle çaplı askeri alımlarda ve büyük müteahhitlik hizmetlerinde Paris itildi. Ama bunlar da görmezden gelinebilir. Nabucco Projesi olmasaydı.

Rusya’ya karşı Avrupa için alternatif bir enerji yolu olan Nabucco Projesi neredeyse tüm Avrupa, ABD, Irak, Avrasya ülkeleri tarafından destekleniyor. Ama Fransa bundan memnun değil.

Memnuniyetsizliğinin sebebi ise bu yolun yapımında pay sahibi olamaması. Bu kadar büyük, stratejik güç sağlayan ve milyarlarca dolarlık projeden nasiplenememek Fransa’yı belli ki sinirlendirmiş durumda.

Hatta bu konuda Nabucco’nun bir ayağı olan Macaristan’ı araya soktuğu biliniyor. Kısa süre önce Türkiye’yi ziyaret eden Avusturya Cumhurbaşkanı’nın bu projede “hemen birşeyler yapma” arzusu anımsandığında, Berlin’in de Fransa’yı sıkıştırdığı varsayılabilir.

Tüm bunlara rağmen denklemde bir eksiklik bulunuyor. Tam ölçüsü bilinmemekle birlikte Fransa-ABD-Mısır yakınlaşması Ortadoğu’ya ilişkin bir denge sunuyor. Ancak bu dengenin bir üyesi de Türkiye.

Son olarak Suriye-İsrail uzlaşısında aktif rol oynayan Ankara, ABD’ye de ne denli kritik bir oyuncu olduğunu, üstelik Tel Aviv’i de yanına alarak gösterdi.

Hele Beyaz Saray’ın en hassas damarı olan İran, Şii, Sünni, Suudi Arabistan portföyündeki yeri söz konusu olduğunda Washington’un kımıldaması zor.

Ancak örneğin Kahire de bu oyunun bir parçası. O da yine İsrail üzerinde Hamas meselesinde çözüm arayıcılardan. Dışarıdan bakıldığında bu bölgesel denklemde Fransa ile Türkiye sanki aynı kulvarda görünüyor.

Denklemin eksik tarafı bu işte. Çünkü Türkiye’yi şu veya bu nedenle AB’den dışlayan Fransa’nın, Avrupa, Ortadoğu, ABD’den zılgıt yemesi içten bile değil.

Sebebi çok basit. Bunu de tek cümleyle alıntılayalım. Graham Fuller’in “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabında, efsanevi Zbigniew Brzezinski bakın ne diyor;

“Avrupa tarafından reddedilen bir Türkiye, Ortadoğu problemini Avrupa’ya taşıyacaktır. Bu isabetli analiz, gerçekten büyük hatta acil jeopolitik öneme haizdir!”

Bu halde Sarkozy’nin son çıkışına verilecek en güzel yanıt şu olabilir; “Sen bizi istemiyorsan, biz sana Ortadoğu’yu getiririz!”



Bu haber 879 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,165 µs