En Sıcak Konular

Ahmet Hakan Cumhuriyet’e meydan okudu

28 Mayıs 2008 11:48 tsi
Ahmet Hakan Cumhuriyet’e meydan okudu Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan, “Ak Parti’ye Kur’ana el bastırarak yemin ettiren çarşaflı ve sakallı kişiler var” iddiasında bulunan Cumhuriyet’in yalan yazdığını söyledi. Ve gazeteyi iddiasını ispata çağırdı...

Ahmet Hakan / Hürriyet


BAZILARIMIZ zannediyorlar ki...

AKP’nin seçim başarısı, bir ellerinde Kuran, öbür ellerinde "altın torbası" bulunan çarşaflı kadınlar ile sakallı erkeklerden oluşan "AKP timleri" sayesindedir...

Bu AKP timlerinin kapı kapı dolaşıp ahaliye "Vallahi de billahi de oyumu AKP’ye vereceğim" diye Kuran’a el bastırarak yemin ettirdiklerine dair kesin bir iman söz konusu... Bu bir şehir efsanesi falan da değil...

Koskoca Deniz Baykal bile, seçimden önce bu konuya epey ağırlık vermiş, hatta "Altını alın, yemin de edin ama oyunuzu AKP’ye atmayın. Allah günah yazmaz. Yazarsa da günahı benim boynuma" diyerek efsaneyi gerçek gibi sunmuş, iddiayı olgu haline getirmişti.

Ancak gelin görün ki...

Bu zamana kadar böylesi bir iddiayı kanıtlayacak tek bir tanık bile çıkmamıştı ortaya...

Düşünün: Dolaşılan onca kapıda, "Hop kardeşim! Siz hangi cüretle benim oyumu satın almaya kalkarsınız?" diyen tek bir babayiğit bile çıkmaz mı?

Neyse... Dünkü Cumhuriyet’te yer alan bir habere baktığımda bir tanığın çıktığını fark ettim... Antalyalı Yücel Keleş adlı "tanık" diyor ki: "Kara çarşaflı iki kadınla sakallı bir adam geldi... Tayyip Erdoğan bizi gönderdi dediler... Bana altın vermeye kalktılar... Abdestimin olup olmadığını sordular... Sonra da Kuran’a el bastırarak ’Mart 2009 yerel seçiminde AKP’ye oy vereceğim vallahi billahi’ diye yemin ettirdiler."

* * *

Kuran’a el basarım ki...

Bu tanık, su katılmamış yalancıdır... Yalancı tanıktır... Çünkü iddiasını kanıtlayacak tek bir delil bile sunamamaktadır... Çarşaflılar kimdir, sakallı adam necidir? Hiçbir açıklama yapamamakta, isim verememektedir... Bu zamana kadar neden sustuğunu izah edememektedir... Bu yöntemle Alman Yeşiller Partisi bile rahatlıkla töhmet altında bırakılabilir...

Yine Kuran’a el basarım ki...

AKP’nin seçim başarısını bu gibi nedenlere dayandırarak rahatlamaya çalışmak, önümüzdeki seçimlerin de kaybedileceğinin çok açık göstergesinden başka bir şey değildir...

Nuri Bilge güzellemesi

BU zamana kadar katilinden hırsızına, hortumcusundan vurguncusuna her türlü müptezel adamın karşısına "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye haykıranların çıktığı şu "güzel ve yalnız" memlekette, çok şükür, şimdi Nuri Bilge Ceylan ile gurur duyuyoruz...

O Nuri Bilge Ceylan ki...

Günümüzün en yükselen değeri haline gelen yaygaracılığın kapısından adımını atmamış, bunu yaparken de, "Bakın! Bakın! Nasıl da yaygarasız bir adamım" havasını basmamıştır.

O Nuri Bilge Ceylan ki...

Aşağılık duygusunun etkisiyle, artık neredeyse bir "vahiy" gibi algılanan "Türkiye’ye söversen ödülü kaparsın" tezini yıkmıştır.

O Nuri Bilge Ceylan ki...

İki kıytırık övgü için Hıncal türünden adamlara yalakalık yapmaya tenezzül bile etmemiştir...

O Nuri Bilge Ceylan ki...

Başarılarının ardından "Söz söylenmez sözüm üstüne" diyerek, kurum ve cakadan ibaret üstat ayaklarına yatmamıştır...

O Nuri Bilge Ceylan ki...

"Hazım nedir" bilmezlerin yurdunda hazmı öğretmiştir...

O Nuri Bilge Ceylan ki...

Oğuz Atay "Tutunamayanlar" ile ne yaptıysa, Yusuf Atılgan "Aylak Adam" ile ne yaptıysa... Aynısını yapmıştır...

O Nuri Bilge Ceylan ki...

Taşra denilen yerin bezgin, derinliksiz, tekdüze ve kasvetli yönlerini de, dingin, saf, sahici ve sıcak yönlerini de bütün içtenliği ve hakikiliğiyle, en güzel resimler ve hikáyelerle ortaya dökmüştür.

O Nuri Bilge Ceylan ki...

"Uzak"ta "Kendinin bile ücrasında yaşayanlar" için mükemmel bir şiir yazmıştır... "Kasaba"da geçmişleri bir türlü peşlerini bırakmayan insanların bitmek tükenmek bilmeyen bekleyişlerinin fotoğrafını çekmiştir. "Mayıs Sıkıntısı"nda Türkiye taşrasından "Vişne Bahçesi" kıvamında pastoral bir senfoni çıkarmayı başarmıştır. "İklimler"de "kaypak ilgiler" ile "zarif ihanetler" içindeki şehrin insanının bestesini yapmıştır...

O Nuri Bilge Ceylan ki...

Sinemada "Türk Dörtlüleri" diye selamlayabileceğimiz Zeki Demirkubuz, Reha Erdem ve Semih Kaplanoğlu gibi muhteşem yönetmenlere hem ağalık, hem babalık yapmıştır...



Bu haber 3,379 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,655 µs