En Sıcak Konular

27 Mayıs 'Darbelerin babayasası mı?'

23 Mayıs 2008 10:28 tsi
27 Mayıs 'Darbelerin babayasası mı?' 
27 Mayıs 1960 darbesi ve 1961 Anayasası üzerinden neredeyse 50 yıl geçti ama mirası hâlâ tartışmalı! Bu Tarih, 1981'e kadar "anayasa ve Hürriyet" Bayramı olarak kutlandı

'En Demokratik Anayasa Mı' Yoksa 'Darbelerin Babayasası Mı?' 

Cumhuriyet tarihinin ilk darbesi 27 Mayıs hem 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat'ın büyükbabası olmakla eleştiriliyor hem de Cumhuriyet'in en özgürlükçü anayasasını getirmekle de övülüyor! Anayasa hukukçularına ve yargı mensuplarına göre, bu anayasanın hiç de "özgürlükçü" ve "demokratik" olmayan önemli özellikleri de vardı! En eleştirilen yanıysa Milli Güvenlik Kurulu'nun anayasal kurum haline getirilerek askeri bürokrasinin yürütme içinde bağımsız kılınması ve özgürlüklerin, toplumun kendini bir özne olarak kurması amacıyla verilmemesi! İşte yasama, yargı ve yürütme arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesini sağlamakla övülen 1961 Anayasası'nın eksikleri ve fazlalıkları…

27 Mayıs 1960 sabahı saat 04.36'da, Kurmay Albay Alparslan Türkeş, Ankara Radyosu'nda "Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) memleketin idaresini ele almıştır" derken yeni bir dönem başlıyordu. 1 Haziran 1960'a dek 17'si hariç tüm Demokrat Parti (DP) milletvekilleri tutuklandı. Tutuklananlar arasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ve bazı generaller de vardı. Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki bu ilk askeri müdahale TSK'nın emir-komuta zinciri içinde gerçekleşmemişti. O günden itibaren uzun süre gündemde olacak olan Milli Birlik Komitesi (MBK) yönetime el koymuş ve Genelkurmay Başkanlığı'na da Cemal Gürsel getirilmişti. Aynı gün, Prof. Sıddık Sami Onar'ın başkanlığında bir komisyonun yeni bir anayasa hazırlayacağı açıklandı.


Türkiye'yi 27 Mayıs 1960'a götüren süreç neydi? Sosyal, ekonomik ve siyasal nedenlerin iç içe geçtiği bir dönemin darbeye neden olduğu söylenebilir! Öncelikle DP'nin ekonomi politikaları sonucu oluşan tablo belli kesimleri rahatsız etmeye başlamıştı: Liberalleşme, özel sermaye birikiminin oluşması, devlet ve dış yardımlarla özel tekellerin oluşması, dış borçlanmanın artması, tarımda modernleşme, vs2002'de vefat eden anayasa hukukçusu Prof. Bülent Tanör "İki Anayasa: 1961 - 1982" adlı kitabında, bu rahatsız kesimleri şöyle tanımlıyordu: "DP'nin liberal ve anti-sosyal politikalarının asıl yükünü çeken, bunlara karşı en erken tepki gösterebilme olanağına sahip olan, kentli orta sınıflardı."


Plansız ekonomi politikaları sonucu oluşan enflasyon, ekonomik kriz ve durgunluk, 1957 sonrasında, Adnan Menderes'i daha popülist siyasetler izlemeye zorladı. Hatta ünlü tarihçi Feroz Ahmad, Menderes'in bu dönemde siyasi amaçlar için dini kullanmaya başladığını belirtir. Ayrıca ordudaki subay kesiminin gelirlerinin aynen memurlar, kentli orta sınıf gibi çok düşük kalması, geçim güçlüğü çekmeleri de rahatsızlıkta önemli bir etkendi.


Yine Ahmad'a göre, bu sosyal ve ekonomik güçlük ortamında DP daha da sertleşerek demokrasiyi ve hukuku saymayan faaliyetlerde bulunuyordu. Amaç muhalefeti bastırmaktı. 1954 seçiminden önce Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) mallarına el kondu, Millet Partisi kapatıldı. Radyoda partilere seçim konuşması yapma yasağı getirildi. 1957'de muhalefetin seçimde işbirliği yapması yasaklandı. İçtüzük değişikliğiyle, mecliste muhalefetin soru ve gensoru yoluyla denetimde bulunması engellendi. Üniversite özerkliğine, iktidarla hemfikir olmayan profesörlere yaptırım uygulandı. Basına kısıtlama getirildi. Parti liderleri tutuklandı. İktidar partisine oy vermeyen iller ilçe, ilçeler bucak yapıldı. Son olarak DP; CHP'nin yıkıcı faaliyetlerini soruşturmak üzere bir Tahkikat Encümeni kurdurdu. Bu olay, bir ay sürecek öğrenci gösterilerine neden oldu. Ardından da 27 Mayıs darbesi gerçekleşti.


Askerler gerekçe olarak amacın kardeş kavgasını önlemek ve adil seçimlere gitmek olduğunu açıklamıştı. Ama 27 Mayıs askeri bir darbe de olsa, hemen akabinde hazırlanan 1961 Anayasası geniş kesimlerce gelmiş geçmiş en "özgür" anayasa olarak kabul edildi. Örneğin tarihçi Feroz Ahmad, bir grup akademisyenin oluşturduğu komisyonun bu anayasayı hazırlamasının 27 Mayıs'ın niteliğini tamamen değiştirerek, onu bir hükümet darbesinden kurumsal bir devrime dönüştürdüğünü ifade eder "Modern Türkiye'nin Oluşumu" kitabında


Dünyanın üç, dört güzel anayasasından biri!


Sivil iktidarı silah gücüyle görevden alıp bir Kurucu Meclis oluşturan askerlerin öncülüğüyle hazırlatılan 1961 Anayasası gerçekten "özgürlükçü" müydü? Anayasa Mahkemesi eski başkanlarından Yekta Güngör Özden bu soruyu yanıtlarken şunları söylüyor:
"1961 Anayasası Türkiye Cumhuriyeti'nin de 1924'tekinden sonra ikinci anayasasıdır. Eski dille milli iradeyi siyasal iktidarla bir tutan, Meclis egemenliğini parti egemenliğine karıştıran DP iktidarına karşı gerçekleştirilen TSK'nın 27 Mayıs 1960 harekâtı Türk ulusuna büyük bir armağan olarak 1961 Anayasası'nı getirdi. Kanımca, dünyanın üç, dört güzel anayasasından biriydi. Halkımızın gelecekte çekeceği sıkıntıları önlemek ve o güne kadar çekilenleri unutturmak, Türkiye'yi bir tür demokrasiyi yeniden rayına oturtarak kollamak ve kalkındırmak amacıyla gündeme getirilen, Tanzimatçı görüşü dışlayan, Atatürkçü görüşe de -bana göre- en yakın, en özgürlükçü, en ulusal anayasaydı. Çünkü ekonomik ve siyasal nedenlerle bozulan toplumsal dengeyi yeniden kurmayı amaç edinmişti."


Özden'in bu şekilde ifade ettiği 1961 Anayasası'nın en önemli yanı öncelikle siyasi hayata anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığını getirmesiydi ve "Anayasa" ifadesi o tarihten itibaren, belki de bir daha hiç çıkmamak üzere kamuoyunun gündemine girdi. Prof. Tanör'e göre, 27 Mayıs'ın ilk gündem maddesi de, demokrasinin kurumsallaşmasını sağlayacak bir anayasaydı ve meclisin üstünlüğünden anayasanın üstünlüğüne geçildi. İkinci olarak devlet iktidarı bölüştürüldü, karşılıklı fren ve dengeler oluşturuldu. Millet Meclisi ve Senato gibi iki organla yasamanın bile ikiye bölünmesi de buna bir işaretti. Millet Meclisi her dört yılda bir nispi temsil sistemine göre seçilen 450 üyeden, Senato ise doğrudan çoğunluk oyuyla seçilen ve üçte biri her iki yılda bir yenilenen 150 üyeden oluşuyordu. Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Özden'in 1961 Anayasası'nda eleştirilebilecek bir yön olarak saydığı tek konuysa, MBK'yi oluşturan, ihtilal yapan subayların "tabii senatör" sayılarak hayat boyu senatör olmaları.


1961 Anayasası'nda yargı daha bağımsızdı


Anayasa Mahkemesi'nin eski başkanlarından Mustafa Bumin ise 1961 Anayasası'nı yargıya verilen yer konusunda şu sözlerle değerlendiriyor: "1961 Anayasası, 1982 Anayasası'yla mukayese edildiğinde, temel hak ve özgürlükler konusunda daha geniş, radikal, daha liberal düzenlemeler öngörüyordu. 1982 Anayasası'na göre, 1961 Anayasası yargı mensuplarını daha teminatlı ve daha bağımsız kılmış idi. Bütünü itibariyle 1982 Anayasası'na göre daha çağdaş, daha liberaldi. Sonraki dönemlerde özellikle de yargı ve yargı mensuplarıyla ilgili kısımlarda onu aradık. O zamanlar Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu bugünküne nazaran çok daha bağımsızdı. Daha az etkileniyor veya hiç etkilenmiyordu. Şimdiki düzenleme genel olarak 1961 Anayasası'nın gerisinde kaldı."
1961 Anayasası'nın en önemli özelliklerinden biri de düşünce, ifade, örgütlenme ve yayın özgürlüklerini güvence altına almasıydı. 1961 Anayasası özgürlüklerin korunmasına hatta derinleştirilmesine de imkân veriyordu. Anayasayla verilen özgürlüklerin sınırlandırılmasını güçleştiriyor ve yine anayasal şartlara bağlıyordu. Özetle 1961 Anayasası ile kuvvetli bir temel hak ve özgürlükler rejimi geldi.


Üçüncü baş, askeri bürokrasi!


Prof. Tanör'e göre anayasada, devlet, toplum ve birey ilişkilerinde asıl duyarlılık ve endişe, ikincilerin korunması alanındaydı. Sonuçta 1961 Anayasası "devlet"i kutsal sayan 1982 Anayasası'na göre, insan ve bireyi yüce bir değer sayıyordu. Bu anayasanın bir diğer özgürleştirici özelliği de TRT ve üniversiteler gibi kamu kuruluşlarını devlet hiyerarşisinden kurtararak özerkleştirmesiydi.
27 Mayıs kimine göre "askeri müdahale", kimine göre "devrim", kimine göre "ihtilal", kimine göre de "darbeydi". Ama hangi sözcükle tanımlanırsa tanımlansın halkın değil, askerlerin girişimiyle sivil iktidara son verilerek hazırlanan anayasa ne denli özgürlükçü olabilirdi? Bu sorulara cevap ararken, 1961 Anayasası'nı hazırlayan Komisyon'un başındaki Prof. Sıddık Sami Onar'ın 30 Mayıs günü, 27 Mayıs'ta ordunun yönetime el koyuşunu, askeri bir darbe olarak değil, bozulmuş bir siyasal iktidarın yerine meşru bir iktidarın getirilme yolu olarak tanımladığını hatırlamakta fayda var. Bu şekilde yola çıkan Komisyon, daha sonra sık sık tartışılan ve Türkiye siyasi hayatına damgasını vuran kurumların oluşturulmasına da ön ayak oldu. Öncelikle gelecekteki pek çok hükümet için rahatsızlık yaratan Anayasa Mahkemesi'nin kurulmasıyla yasaların anayasaya uygunluğunun denetlenmesi ve keyfi uygulamaların önlenmesi hedeflenmişti. Bir diğer konu ise, Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) konumunun anayasallaşmasıydı. 27 Mayıs müdahalesini gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi'nin üyelerini Senato'ya ömür boyu üye yapan düzenleme; askeri yargı ve Askeri Yargıtay'ın anayasal düzeye yükseltilip anayasa kurumu haline getirilmesi sonucunda askeri bürokrasi yürütme aygıtı içinde ayrıcalıklı bir yere gelmişti. Prof. Tanör'ün ifadesiyle "parlamenter rejimde iki başlı olan yürütme, bu anayasayla sanki üç başlı hale gelmişti ve üçüncü baş askeri bürokrasiydi!"

Aktüel



Bu haber 588 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,137 µs