En Sıcak Konular

Tuzla Ermeni Çocuk Kampı'ndaki yetimlerin hakkı!

19 Mayıs 2008 11:39 tsi
Tuzla Ermeni Çocuk Kampı'ndaki yetimlerin hakkı! Hrant Dink’e saygıda ve başlattığımız ‘Yüzleşme’ sürecinde samimiysek; Hrant Dink dahil, 1500 yetim Ermeni çocuğun yararlandığı Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı sahiplerine iade etmekle başlayalım. Böylece ‘Kültürümüzde yetim hakk

RAFFİ A. HERMONN'un Açık Görüş ekinde yayınlanan yorumu:

SOVYET Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin yıkılışından sonra, dünyada ‘Mea Culpa’ dönemi başladı. Bunun Hıristiyan kültürünce tercümesi (‘Günahkárım’ sözsel çevirisiyle) ‘Günah çıkarmak’, Müslüman kültürünceyse ‘Tövbe etmek’di...

AB ülkelerindeki televizyon programları, gazete üst ve alt başlıkları, köşe yazarların seçtikleri konular hatta magazin programlarında, bu halet-i ruhiyenin yansıması açıktı.

1991’den sonra, her ama her görüşten insan, cenah ve grubun üzerinden, sanki bir tür ‘şal’, bir ‘perde’ veya bir ‘örtü’ kalkıyordu.

Amerika Birleşik Devletleri ve SSCB süper güçleri (tepedeki) ‘rekabet’inin, toplum piramitlerinde, tabana doğru inildiğinde; ister istemez, 1991’in beklenilenden çok daha hızlı yıkılan Berlin Duvarı’nın şoku, yaşanmaya başlanıyordu.

Yeni düşman konsepti

NATO, artık nasıl kendi varlık nedenini sorgulamaya başlamış, bir anda çırılçıplak hissetmiştiyse kendini; maddi ve manevi etkisinde olan tabandaki katmanları da, aynen kendi varlık nedenlerini sorgulamaya başlıyorlardı.

Tepedekinden tabandakine, onca insan, onca yıl ‘SSCB’ye karşıtlık’ üzerinden nema almışken, birden ‘karşıt oldukları’ unsur yok olunca, şimdi ‘neyin karşıtlığı’ üzerinden hayatlarını idame edeceklerinin şaşkınlığı yaşamaya başladılar.

Ta ki ‘Siyasal İslam!’, ‘İslami terör!’ gibi, tüm dünyaya korku salan, dünün Sovyetler Birliği veya komünizmin yerini alacak, ‘yeni öcü’, 11 Eylül’deki ‘Tanıtım Show’uyla keşfedilene dek, ruhen özgürleşme sürecine giriliyordu.

Neyse ki bu hálá devam ediyor; her şeye rağmen...

İşte bu süreç, (1991 ve 11 Eylül 2002 arası), bahsettiğimiz gibi, duygusal, manevi bir yaklaşımla ‘Mea Culpa’ adıyla başladıysa, bugünkü adı da artık ‘Hesaplaşmak’ oluyor.

Ancak ‘Mea Culpa’ ve ‘Hesaplaşmak’ arası, Avrupa Birliği demokrasilerinde bir başka istasyon daha oldu: ‘Yüzleşmek’...

Musibet yetmiyor

Türkiye treni, çağın demokratikleşme yolunda, daha yeni ‘Yüzleşmek’ durağına doğru yaklaşıyor, durmaya hazırlanıyorken; AB demokrasi treni ‘Yüzleşme’ istasyonundan çoktan ayrılıp, bahsettiğimiz ‘Hesaplaşma’ istasyonuna vardı bile...

Bir de, alimallah trenimizin tökezlemesi, raydan çıkması, devrilmesi en azından ‘imdat!’ frenine asılma sonucu duraksaması ihtimali var ama ‘geç meç yine de yoldayız!’ diyebiliriz.

‘Bir değil, bin nasihatten’ bile ders alamayan; ders alabilmesi, tehlikeyi önceden hissedebilmesi, duyabilmesi, acı tadı tahmin edebilmesi için, ille ‘bir musibetin’ vuku bulmasının şart olduğu toplumlardanız.

Zira Ergenekon Çetesi’nin üzerine gidilebilmesi için; eksik veya noksan 301. maddenin değişebilmesi için; Vakıflar Yasası’nın keza; geçmişteki nice kamburlarımızla yüzleşebilmemiz için, sanki Hrant Dink’in katledilmesi; bunun bir milát olması gerekiyordu.

Konumuz neden bu tip toplumlardan olduğumuz değil. Asıl ‘şu, bu nedenlerle, geç falan kaldık ise de, (bizdeki Yeniçerilerin adımlarına da benzetebileceğimiz, Rus’ların, Lenin’in dediği gibi) ‘Şak priyot i dıva naza!’ yani ‘İki adım ileri, bir adım geri’, evet böyle bile olsa bir ‘yüzleşme’ sürecinde miyiz değil miyiz?’ ona bakmak gerekiyor.

Geçmişle yüzleşmek

Bilgi Üniversitesi’nde, 24 Nisan 1915 tarihi, sessiz sedasız (ama asla gizli, saklı değil; görsel ve yazılı basın, bol, bol görüntüledi, kayda geçirdi olayı) Cumhuriyet tarihinde ilk kez alenen, kitleler karşısında, aynı gün, saygıyla anıldı.

Hatta ‘24 Nisan 1915’te ne oldu?’ diye bir panel bile düzenlendi. Salonda ve soru soranlar arasında ‘24 Nisan 1915’te iddia edilen olaylar olmamıştır!’ görüşünü savunanların da bulunması; onlara da söz verilmesi, görüşlerini ifade etmelerine imkán tanınması, güzel bir örnekti.

İnsan Hakları Derneği (İstanbul) ‘Ayırımcılığa Karşı Mücadele Komisyonu’nun bu anma toplantısı da, yine Hrant Dink’in katledilişinden sonra, ancak mümkün olabildi.

‘Bilgi Üniversitesi’ndeki ‘Ermeni Konferansı’nı karşı örnek olarak veremeyiz; 24 Nisan gibi, simgesel bir tarihin, 1919’dan beri, Cumhuriyet’te ilk kez, yurt dışından tanınmış bir tarihçiyle (Prof. Ara Sarafyan), bir toplantıyla anılmasının ‘Ermeni Konferansı’ndan çok daha başka bir anlamı vardı.

Hrant da orada büyüdü

Madem buraya yani yüzleşme durağına geldik, daha az sorunlu, daha açık, bariz, berrak, sarih, yakın tarihe ait bir yanlışın düzeltilmesi gerektiğini ifade edebiliriz. Hrant Dink gibi 1500 öğrencinin yetiştiği, resmi Cumhuriyet tapularıyla, İstanbul’daki Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’na -analarından em(eme)dikleri süt gibi helál- ait olan ‘Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nın ivedilikle, asıl sahiplerine iade edilmesi gerekiyor.

Mesele özetle şu: Tuzla Ermeni Çocuk Kampı, İstanbul’un tanınmış Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı Başkanı (Getronagan Lisesi’nden Yetişenler Derneği Koro’sunda, birlikte Haydn’tan tutun da ‘Sari Gyalin’ şarkılarını, şef Garo Arman yönetiminde, Şan Tiyatrosu’nda, yıllarca konserlerde birlikte söylediğimiz, korist ağabeyimiz), Hrant Küçükgüzelyan’ın girişimiyle, 1962’de yetim çocukları için yaz kampı olarak özel şahıstan satın alınıp inşa ediliyor.

Bu arsa, Ermeni Protestan Kilisesi ve Mektebi Vakfı adına tapuda kaydediliyor. 1979 yılına kadar, Hrant Dink dahil, 1500 yetim Ermeni çocuğu bu okuldan yararlanıyor. Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1979’da açtığı davada, Yargıtay Hukuk Dairesi 16 Ocak 1983 tarihli nihai kararıyla, tapu iptal (!) ediliyor; ilk sahibine, ücretsiz (!) iade ediliyor. Vakfa da beş kuruş ödenmiyor(!). Yetim hakkı yenip, gaspediliyor.

Uzatmaya gerek yok; Hrant Dink’e saygıda ve başlattığımız ‘Yüzleşme’ sürecinde samimiysek; işe Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı sahiplerine iade etmekle başlayalım... Üstelik ‘Kültürümüzde yetim hakkı yemek yoktur!’ dediğimizde yüzümüz kızarmaz...



Bu haber 701 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,772 µs