kendisi mi hazırlıyor? | " /> kendisi mi hazırlıyor? | "/>

En Sıcak Konular

Erdoğan kendi sonunu kendisi mi hazırlıyor?

18 Mayıs 2008 10:36 tsi
Erdoğan kendi sonunu kendisi mi hazırlıyor? Etyen Mahçupyan'dan ilginç iddia: "Erdoğan’ın kendi geleceğini risksiz bir biçimde garantiye alma arzusu, belki de muhafazakar siyasetçi mezarlığına bir yeteneğin daha gömülmesine neden olacak..." Peki AK Parti'nin stratejisi ne olmalı?

Etyen Mahçupyan/gazetem.net

AKP’nin stratejisi

Muhafazakar partilerin devlet karşısındaki tavırları daima istikrarlı bir çizgi izlemiştir. Sol eğilimli siyasi hareketlerin aksine muhafazakar kesim devleti hep potansiyel bir koruyucu ve müttefik olarak algıladı. Bu bakış devletin muhafazakarlara karşı en açık şiddet ve baskıyı uyguladığı dönemlerde bile değişmedi. Onlar için devlet, şimdilik kendilerini anlamayan ama zaman içinde doğru yolu bulacak ve kendilerine sahip çıkacak olan bir ‘baba’ gibiydi. Dolayısıyla ‘çocuklar’ da bir yandan kişiliklerini geliştirmeye, ama aynı anda da babaya saygıda kusur etmemeye azami gayret gösterdiler.

Bir süre önce Başbakan Erdoğan’ın bürokratik baskılara karşı nasıl bir tutum izleneceğine ilişkin olarak söylediği “başımız dik olacak ama diklenmeyeceğiz” sözü AKP’nin de aynı geleneğin takipçisi olduğunu gösteriyordu. Bunun anlamı güçlü olduğunda devletle pazarlık etmek, zayıf olduğunda ise devlete bir uzlaşma şansı vermektir. Söz konusu ‘uzlaşma’ devletin birlikte yaşama konusunda hoşgörülü davranmasını ima eder. Ama daha da derinde devletin sağduyu göstermesine ilişkin kadim bir beklentiyi yansıtır. Çünkü muhafazakar algıya göre devletin baskıcı davranışının nedeni özsel, ilkesel veya sistematik değil, arızidir. Diğer bir deyişle devletin sağduyusu eksik, yani toplumu tanımayan kadroların eline geçmiş olması nedeniyle, geçici bir kopukluk yaşanmaktadır. Bu insanların değişmesi devleti de olması gereken davranış kalıbına çekecektir.

Bu bakışın iki uzantısından söz edebiliriz... Birincisi muhafazakarlara göre devletin kendilerine yaklaşımında görülen ideolojik ayrımcılık eninde sonunda muhakkak değişecek ve toplumla barışık bir devlet mekanizması doğacaktır. İkincisi, devleti iyi ya da kötü yapan şey içindeki insanlar olduğuna göre, bir yandan kadrolaşmak, öte yandan halen var olan bürokratik kadrolarla yakınlaşmak son derece işlevseldir. Çünkü bu süreç muhafazakarları tanımayan devlet bürokrasisinin ‘insanileşmesini’ sağlayacaktır.

Dolayısıyla muhafazakar parti geleneğinin devlet karşısındaki tavrı ‘devlete bir şans vermek’ şeklinde özetlenebilir. Bu şansı güçlü olduğunuzda zorlayabilir, kadro değişiklikleri sayesinde uyumlu bir devlet yaratmaya çalışabilirsiniz. Ancak zayıf olduğunuzda geri çekilmek, alttan almak, çatışmacı davranmamak ve devletin engin bilgeliğine sığınmak gerekecektir.

AKP bugün bu iki pozisyon arasında zigzaglar çizerek kendisine siyasi hareket alanı açmaya, önümüzdeki dönemde çıkacak farklı konjonktürlere şimdiden hazır olmaya çalışıyor. Konu 1 Mayıs olduğunda meseleyi sokak ile devletin karşı karşıya gelmesi olarak yorumlayıp aşırı devletçi bir tutumda ısrar edebiliyor... Diğer taraftan Ergenekon soruşturmasını bir tehdit silahı olarak elinde tutmak için azami gayret sarfediyor... Kapatma davası karşısında ise hem bu davayı siyasi olarak reddeden, hem de yargıya ‘adil’ devlet rolü üstlenme şansı veren bir çizgi izleniyor.

Birçok yorumcu bu stratejinin ardında kendine ve topluma güvenin yattığını ifade etti. Gerilim zamana bırakıldığı takdirde son sözün toplum tarafından söyleneceği ve bunun da henüz genç bir siyasetçi olan Erdoğan’ı yeniden en tepeye çıkarabileceği yorumları yapıldı. Ne var ki AKP’nin davranışı sadece taktiksel değil, stratejik... Yani bu tavrın ardında bir siyasi zorunluluktan ziyade ‘doğru’ bulunan bir anlayış yatmakta. Bu nedenle de ‘devlete bir şans veren’ Erdoğan’ın aynı Erdoğan olarak kalacağı son derece şüpheli. Geçmişte muhafazakar gelenekten gelen partilerin devletle yaşadıkları gerilimli süreçler neredeyse her zaman siyasetin ‘ehlileşmesiyle’ ve devlete biat etmesiyle sonuçlandı.

Bugün Erdoğan’ın elinde tek bir fazladan koz var: AB ile ilişkiler... Bu sürecin sonunda aynı temsil yeteneğinde ve değişimi taşıma kapasitesinde kalabilmesi AB’nin ilkesel duruşunun Türkiye’nin siyasi gündemindeki ağırlığını korumasına bağlı. Ama devletle olacak pazarlık da tam bu noktayı hedefleyecek... Ve Erdoğan’ın kendi geleceğini risksiz bir biçimde garantiye alma arzusu, belki de muhafazakar siyasetçi mezarlığına bir yeteneğin daha gömülmesine neden olacak...



Bu haber 1,347 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,600 µs