En Sıcak Konular

AB ile ilişkiler ‘iç işleri’dir!

17 Mayıs 2008 16:09 tsi
AB ile ilişkiler ‘iç işleri’dir! Hasan Cemal, "AB iç işlerimize karışmasın" şeklindeki tepkilerin demokrasi karşıtı, AKP'nin kapatılmasını onaylayan tepkiler olduğunu söylüyor. Ve ekliyor, AB ile ilişkiler klasik "uluslararası ilişkiler" değildir. Peki AB'li yetkililer gerçekten ne

Hasan Cemal/Milliyet

Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklerken AB yoluyla demokrasi!

Avrupa Birliği’ni günahı kadar sevmeyenler...   AB’nin demokrasi anlayışının Türkiye’yi böleceğine, radikal İslam’ı güçlendireceğine inananlar...
AB demokrasisi yerine Türkiye’nin ikinci sınıf, hatta üçüncü sınıf demokrasiyle idare etmesinden yana olanlar...
Hepsi arada bir ses verir:
“AB iç işlerimize karışmasın!”
“Türkiye sömürge değil!”
“Sömürge valileri defolun!”
AKP’yi kapatma davası yüzünden son zamanlarda yine kulaklarımıza pek sık çalınmaya başladı bu sesler.
Yadırganacak bir halleri yok.
Heyecan da vermiyorlar.
Çoktan alıştık bu seslere.
Ama hâlâ bazı kafalar karışabiliyor. Onun için ara sıra yanıtlamak gerekiyor.
AB’den çıkan eleştirel, sorgulayıcı seslerin artık iç işlerimize karışmak olmadığını, eski deyişle müdahale olmadığını, iç işlerimizin bir parçası olduğunu anlatmak lazım.
Volkan Vural, emekli büyükelçi.
Dışişleri’nin yetiştirdiği çok iyi diplomatlarımızdan biridir. Önemli merkezlerde yaptığı büyükelçiliklerden sonra 2000 yılında, Ecevit koalisyonu döneminde Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’ni kurmuş ve AB uyum reformlarının ilk aşamasında önemli roller oynamıştı.
Halen Doğan Holding’te Başkan danışmanı olarak görev yapan Volkan Vural, Milliyet’te geçen pazartesi günü Devrim Sevimay’ın sorularını yanıtlarken şunları söyledi: “AB temsilcileri niye bu kadar tepkili?”
“Çünkü bu kapatma davası onlar için görülmemiş bir şey. Avrupa’da siyasi parti kapatılıyor ama, birincisi nadiren başvurulan bir yöntem. İkincisi, şu an hayatlarında görmedikleri bir olayla karşı karşıyalar. Parlamentoda temsil edilen dört siyasi partiden ikisi kapatılmak isteniyor. Onlar bunu anlamakta güçlük çekiyorlar ve böyle olması da bence doğal.”
“Yani samimi tepkiler mi?”
“Bence samimiler ve gerçekten yadırgadıkları için tepki veriyorlar. Ama tabii biz hâlâ AB olgusunu tam olarak anlayamadığımızdan meseleyi doğru okuyamıyoruz. Biz AB ile ilişkimizi hâlâ klasik anlamda bir ‘uluslararası’ ilişki zannediyoruz. Yani bir tarafta biz varız, öteki tarafta onlar... Oysa tablo böyle değil. Tabloda, ortak değerler etrafında buluşmaya çalışan bir topluluk var. Bu topluluğun içine Türkiye de dahil, AB de...”
“Eşitler mi?”
“Eşitler. Çünkü bizi eşit hale getiren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir, ‘Kopenhag kriterleri’dir. Dolayısıyla burada bir Avrupa değerinden bahsediyorsak, buna zaten Türkiye de dahil. Ve bu Avrupa değerleri içinde herkes herkesi, ‘Sen bu sözleşmenin şu hükümlerine aykırı davranıyorsun’ diye eleştirme hakkına sahip. Bu aslında aynı camia içindeki insanların birbirlerine, ‘Sen yanlış davranıyorsun!’ deme özgürlüğüdür.
Elbette bizim sokaktaki insanımız henüz bu bakış açısına sahip olmayabilir. Ama Avrupa Birliği mantalitesini çok iyi tanıyan siyasilerimiz ve aydınlarımızın da bunu görmezlikten gelmelerini ‘toplumu yanıltma’ anlamında vahim buluyorum.”
“Laik kesim şuna takılıyor: ‘AB niçin bizdeki laikliği hiç önemsemiyor da bu kadar AKP’ci davranıyor? Yoksa laikliği insanımıza çok mu görüyor?”
“Hayır, bence AB bir öncelik sıralaması yapıyor. Şu an onlar için en güncel konu, birinci tehdit, Türkiye’de partilerin kapatılması konusu. Onlar hep böyle odaklanırlar. Nasıl daha önce 301’e odaklandılar, şimdi de siyasi parti kapatılması konusuna odaklandılar. Emin olun, aynı AB yetkilileri, Türkiye’de laik rejimin ciddi bir şekilde bozulduğunu görsünler, o zaman laiklik ilkesini ön plana çıkarırlar. Ben bundan hiç kuşku duymuyorum.”
“Endişe taşıyan laik kesim de diyor ki, ‘Daha ne olsun?”
“AB de zaten o endişeleri gündemine almıştı. Ta ki AKP’ye kapatma davasının açıldığı 14 Mart’a kadar...”
“Onlar bu davayı bir ‘darbe’ olarak mı görüyorlar?”
“Evet, AKP’nin yolunu kesmek için bir şekilde siyasi bir süreç, biraz zorlama bir süreç olarak görüyorlar. (...) Şöyle bir nokta da var: AB’ye Türkiye’deki laikliği anlatırken, demokrasi dışına çıktığınız zaman başarılı olamazsınız. Oysa bazı aydınlarımız diyorlar ki: ‘Biz bazı tedbirleri almak durumundayız, bizim ülkemiz farklı.’ AB de diyor ki: ‘Sen o zaman AB’ye üye olamazsın; çünkü senin durumun Avrupa kurallarının dışında...”(Milliyet, 12 Mayıs 08, s.16)
Düğüm noktası burada.
AKP’yi kapatma çabası, -ya da darbe süreci- bu noktada düğümleniyor.
Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklerken bu kararın, hiç kuşkusuz, Türkiye’nin AB yolu ve demokrasisiyle ilgili olarak çok önemli bir dönüm noktası olacağını aklımızda tutuyoruz.



Bu haber 251 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,488 µs