AKP kurulsun diye Fazilet kapatıldı! | " /> AKP kurulsun diye Fazilet kapatıldı! | "/>

En Sıcak Konular

AKP kurulsun diye Fazilet kapatıldı!

16 Mayıs 2008 16:29 tsi
AKP kurulsun diye Fazilet kapatıldı! "Fazilet Partisi aslında kapatılmayacaktı. Bunun için bir sebep de yoktu." diyen eski Fazilet Partili milletvekili Mehmet Bekaroğlu AK Parti'ye açılan kapatma davasını değerlendirdi.

Saadet Partisi eski Genel Başkan Yardımcısı ve psikolog Mehmet Bekaroğlu, Balçiçek Pamir'in Habertürk televizyonunda yayınlanan Söz Sende programına konuk oldu. Bekaroğlu, Pamir'le birlikte AKP'ye kapatma davasını değerlendirdi.

Kapatma davası aşamasında partidekiler nasıl bir ruh hali içindedir?
Her gün değişen bir ruh hali. Büyük bir haksızlığa uğramışsınız, bunu hissediyorsunuz, çıkış yolu arıyorsunuz, herkes birşey söylüyor. Panik vardır. Türkiye'de siyaset zor. 1960'tan beri başlıyor bu müdahaleler. İdamlar olmuş, siyasetten yasaklanmışsnız, hapisler yatmışsınız, Türkiye'deki sistemin adının demokrasi olduğuna bakmayın bir vesayet sistemi olmuş. Her gün Çin işkencesi yaşıyor gibi birşey. Kapatılacak mı kapatılmayacak mı? Zor bir beklenti. Oryantasyonunuzu kaybediyorsunuz. Dışarıdan bakıldığında Türkiye'nin siyasi tarihinde çok basit olaylar gibi görünüyor ama birebir yaşamak zor. Hiçbirşey yapamıyorsunuz.

Kabulleniş başlıyor mu?
Elbette. İnsanoğlu böyledir. Sürekli gergin duramaz. Denge ister. Bir süre sonra durumu görüyorsunuz ve o duruma uygun argümanlar, bahaneler geliştiriyorsunuz.

Liderlerin psikolojisi nasıldır? Tayyip Erdoğan nasıl bir psikoloji içindedir. Siz çok yakın yaşadınız o dönemi...
Tek tek şu adamın psikolojisi bunun psikolojisi olarak konuşmak uygun olmaz ama Erbakan ve Erdoğan farklı kişilikler her ne kadar siyasi çizgileri denk gibi görünseler de. Mesela Erbakan Hoca'yı kapatma sürecinde izledim. Çok sakindir, paniğe kapılmamıştır. Sonuçları kabullenmiştir. Onun bir sözü var. "Bir milletin tarihinde bir nokta" demiştir. Biliyor ne yaptığını. Farklı bir psikoloji onunki. Erdoğan'ınki farklı gibi.

Nasıldır Erdoğan'ın psikolojisi?
Tayyip Erdoğan'ı tanıyorum. Gerçekten onun siyasi çizgisine bakarsanız çok çekirdekten genç yaşta siyasete başlamış, büyük engellerle karşılaşmış. Kim ne derse desin bu toplumda çevreden gelenler, dindarlar, Aleviler, Kürtler... Bunlar ötekileştirilmiş toplum kesimleri. Bu kesimlerden geliyor. Mağdur ve mazlumların temsilcisi olarak kendisini kabul ediyor. Büyük mücadeleler verip, tırnaklarıyla geliyor ve herşeyi kendisine göre iyi giderken düdük çalınıyor 'hayır yoksun' diyorlar.

Yani büyük bir öfke mi duyuyor?
Öfke, şok, ne yapacağını bilmemem durumunda. Karmakarışık bir ruh halinde diye düşünüyorum. Tayyip Erdoğan'ı psikiyatrist olarak gözlemişim gibi değil. Genel anlamda söylüyorum bunları.

"CUMHURBAŞKANI SEÇİMLERİ SÜRECİNDE PROBLEM ÇIKTI"

Biz bu filmi gördük diyorsunuz. Şimdi geriye dönelim AKP'nin kapatılma sürecinde tetik düşüren sizce neydi ve 'birşeyler olacak galiba' diye hissetiğiniz dönemler sizin için hangi dönemlerdi?
AKP'yi tetik düşüren ne oldu sorusunda biraz eleştiri yapacağız. Ama şunun da bir altını çizelim. Bu süreci bir siyasetçi olarak asla tasvip etmiyorum. Türkiye'de demokrasi var. Bir seçim yapılmıştır. Millet bir heyeti seçmiştir. Üstelik iki kere seçmiştir. Yapmış olduğu icraatlar test edilmiş. Yargı burada bahanedir.

Yanılmıyorsam siz 28 Şubat'a postmodern darbe buna da yargı darbesi diyorsunuz...

Yargı darbesi bu. 22 Temmuz'daki seçim iptal edilmeye çalışılıyor. Bunu tasvip etmek mümkün değil. Bu Cumhurbaşkanı seçimiyle süreç başladı. İktidar kavgası devam ediyor. Türkiye'de maalesef, Milli görüşle alakalı şeyler sorulabilir ya da muhalefette ele geçirme şeklinde devam ettiği için çok çetin. Ama biz geçen sene Nisan ayında Cumhurbaşkanı seçimi süreci başlayınca problem ortaya çıktı.

Onun öncesindeki e-muhtıranın bir etkisi var mıydı?
Tabii, e-muhtıra Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili. Oylama yapıldı, 367 sayısı bulundu bulunmadı tartışmaları oldu. İşte 'bu kişiyi seçerseniz ben taraf değilim' açıkça muhtıra. Bu yasal bir suç.

Sonrasında bir sürü dedikodu söylendi. Başbakan'ın Genelkurmay Başkanı'yla Dolmabahçe'de yaptığı görüşme. Orada bir sözler verildi ve sözler yerine gelmediği için işin çığrından çıktığı söylendi.
Dediğim AKP aslında güzel bir adım atarak seçim kararı aldı. Seçime gidildi. Dolmabahçe olayları o süreçte oldu. Hatırlarız Dolmabahçe'deki Sayın Genelkurmay Başkanı ve Sayın Başbakan görüşmesi oldu. Hiçbiri basına birşey açıklamadı. 'Benimle ölüme gider' gibi açıklamalar yapıldı. Ama çok da bu konuda spekülasyon yapıldı. Sızdı gibi bilgiler. Yorumlar yapıldı. 22 Temmuz seçimleri için AKP'nin yapmış olduğu listeler bunu gösterdi. Sanıyorum konuşulanlar Ankara'da şunlar oldu: 'Askerin endişeleri giderilecek', 'İstenmeyen isimler Cumhurbaşkanlığı'nda olmaz' Cumhurbaşkanlığı makamı Cumhuriyet'in son kalesidir, olmaz. dendi. Atatürk'ün koltuğuna eşi başörtülü biri çıkamaz dendi. Böyle bir gerilimle başladı. Köşk, başörtüsü, bunlar sembol. Türkiye'de vesayet sistemi var. Siyasete belli bir alan ayrılmış, o alanın ötesine geçildiğinde harekete geçecek mekanizmalar var. Bunlar 1961 Anayasası, 1982 Anayasası'nda açık bir biçimde konulmuş. Cumhurbaşkanı'nın makamı var. İkinci bir meclis gibi çalışıyor. Cumhurbaşkanı'nın büyük yetkileri var. Mahkeme başkanlarını atıyor, savcıları atıyor, kararnameleri imzalıyor. Bu vesayet sistemi, MGK gibi yapılar var. Bu yapı seçilmiş iktidarın alanlarını sınırlıyor. Problem bu. Cumhurbaşkanlığı tartışması buradan kaynaklandı sembolik olarak. Bu da bir iktidar kavgası. Sosyolojik olarak bakılırsa, şehirde olanlar ya da merkezde olanlar daha önce şehire gelenler, sonra gelenler. 1950 dalgasıyla, 1980 Özal dalgasıyla ya da şimdi AKP dalgasıyla neoliberal baskılarla şehire gelenler şehire gelip hemen şehirli olmuyor. Geliyor, okuyor, diploma alıyor, para kazanıyor, yetki sahibi oluyor. Müthiş bir iktidar kavgası. Buradan da laiklik, şeriat, başörtüsü Köşk... Bunlar tamamen sembol. Kavga bana göre iktidar kavgası. Merkezdekiler bir grup 'bu yapının sahibiyiz, yaşam tarzımız var, imkanlarımız vari avantajlarımız bırakamayız' diyor. Milletse rüştünü ispat etmemiş kendi haline bırakılırsa davulcuya zurnacıya kaçabilir o nedenle bütün bu yapılar konulmuş. Türkiye'de askeri darbeler, postmodern müdahaleler var.

"ERDOĞAN İKTİDARDAN GÖNDERİLMEYE ÇALIŞILIYOR"

Sizin siyasetin önünü tıkadığını söylediğiniz bir takım nöbetçi adamlar var partilerde... Ara dönem nöbetçileri. Hatta siz daha ileriye götürüyorsunuz. Akbabalar diyorsunuz. Ve çok içimizi yaralayan bir fotoğraf var. Etiopyalı açlıktan ölen bir çocuk önde ve arkada akbaba bekliyor. Siz Tayyip Erdoğan'ı onlara benzetiyorsunuz ve 'Tayyip Erdoğan o ölen çocuk ve arkada akbabalar bekliyor' diyorsunuz...

Çok da dramatize ediliyor ama kim ne derse desin, Tayyip Erdoğan'ı beğenmiyor olabilirsiniz. Ben beğenmiyorum. Siyasetçi olarak. Hiç oy vermedim, vermeyebilirsiniz. Netice itibariyle kurallar konulmuş, sandığa gidilmiş ve seçilmiş. 4 sene sonra da seçim olacak. Burası demokrasi. Tayyip Erdoğan, demokrasiyle sandıktan gelmiştir, sandıktan gider. Şimdi öyle değil Tayyip Erdoğan kuraldışı biçimde iktidardan gönderilmeye çalışılıyor. Bu sağlıklı birşey değil. Ahlaken sorumlu, siyaseten sorumlu, sağlıksız olay bu.

Siz bunları söylerken böyle demiyorsunuz. Kendi partisindeki siyasetçileri söylüyorsunuz. Asıl tehlikeli olan o galiba...

Olay bu. Tayyip Erdoğan, bir şekilde devre dışı bırakılıyor ama bu arada siyaseti de devre dışı bırakılıyor. Demokrasiyi de, milli iradeyi de devre dışı bırakma var. Ama bu arada her dönem önde görülen ara dönemlerde çıkan isimler var...

SUÇ ORTAĞI OLAN İSİMLER

Ben isimlerden bahsetmek istiyorum. Türk siyasetinde her dönem varolan bu adamlar iddianamelerde isimleri geçer geçmez diyorsunuz. Mesela Cemil Çiçek, Vahit Erdem, Köksal Toptan, Vecdi Gönül gibi isimler var dediniz... Bunlar sizin söylemleriniz.
Bir sürü isimler var. Bunlar sadece bu dönem ortaya çıkmış değiller. Ama benim yaşadığım Refah Partisi, Fazilet Partisi, AKP'de gördüğüm daha evvelki müdahaleler 1970 müdahalesi var. Bir şekilde asker müdahale etsin diye hazırlıklar yapılmıştır. Bu ara dönemde öne çıkan insanlar ortaya çıkmışlardır, teşvik etmişlerdir. Ara dönemde 'ben varım' diye ayağa kalkmıyor bu tip siyasetçiler ara dönemi teşvik ediyorlar, kolaylaştırıyorlar. Bu isimler suç ortağı.

Cemil Çiçek için bir cümlenizi hatırlıyorum. Sözlü savunmayı Cemil Çiçek yapmıştı Fazilet Partisi'nde. O dönemde gazeteci Yavuz Donat'a 'araba haşat' diye bir demeci olmuştu. O ciddi açıdan, bir taraftan partinin sözlü savunmasını yapıyor bir taraftan partiyi eleştiriyor. Bunun gibi şeylerden de bahsediyoruz...
Sadece Cemil Çiçek değil. O zamanlar Erol Akan Hoca da Tayyip Erdoğan da nasıl bakıyorlar, içlerinde olmadığım için bilemiyorum. Bu tip insanlar sistemden müdahale gelince, darbe kapatma davası gibi,  tutunmak için insanları davet ediyorlar.  Fazilet Partisi vitrini böyle bir vitrindir.
1999 seçimlerinden önce bir afiş yapılmış, Nazlı Ilıcaklar, Cemil Çiçekler gibi isimler modern yüz diye öne çıkartılmıştı. Kritik dönemde seçim yapılacaksa diğerleri de bunlara kızmaz deniyor. Meclis seçti elbette. En son Köksal Toptan'ın Meclis Başkanı seçimi yapıldı. Bülent Arınç, kim ne derse desin, fikirlerini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama AKP'yi tırnaklarıyla kuran 4 isimden biri.

SİYASET SİZE ÇARPAR

Kitabınızda Bülent Arınç'la ilgili bir bölüm var. O bölümde diyorsunuz ki "İmaj sıkıntısı yaşıyor parti" ez cümle söylüyorum 'parti içi demokrasi yok', 'askerlerle iyi geçinmeliyiz' gibi maddelerde topluyor. Şimdi bakıyorum Arınç'a bu maddeleri kendi ihlal ederek AKP'nin başını derde soktuğu da ortada...

Siz Türkiye'de demokrasi adına birşey yapmak istiyorsanız, 'askerlerle geçinmedik' demokratik bir tutum değil. Fazilet Partisi'ndeki kurulurken orada AKP kurulmadan önce tartışmalarda bunlar gündeme geliyordu. Burada demokrat bir parti olurken 'askerlerle iyi geçinmedik', askerlerle iyi geçinecek bir parti... Böyle birşey olmaz. Bir siyaset yerli yerinde olur. Askerle iyi geçinme ya da iş dünyasıyla iyi geçinme gibi düşünürseniz siyaset size çarpar. Yaptığınız bir biçimde karşınıza çıkıyor.

Köksal Toptan Meclis Başkanı oldu dediniz...
Köksal Toptan kişisel olarak birşey söylemiyorum. Nasıl bir ortamda Meclis Başkan adayı oluyor? 2003'te olmuyor. Bülent Arınç seçiliyor. Burada bir müdahale olmuş, gerilimler olmuş. Devlet Başkanı'nın eşi başörtülü. Meclis Başkanı'nın eşinin başı örtülü olmasın dendi. Kim var ortada? Köksal Toptan. Yine ara dönem. Türk siyasetinin bir sürü problemi var. Bu insanlar bir problem. Siyasi ilke yok burada. Bir dünya görüşünüz olur, bedel ödersiniz, bir makama gelirisiniz, başarırsınız ya da millet sizi seçmez. Bekliyorsunuz, dengelerle bir yere gelmişsiniz. İşleri zora girdiği zaman ilk, terkeden ya da sorun çıkaran siz oluyorsunuz. Toptan Anayasa Mahkemesi'ne 'kapatılmış gibi' diyorsunuz. AKP'de kapatma kabullenilmiş demek ki. Anayasa Mahkemesi yasa çıkarmaz ki. Bunu yapacak olan siyasetçidir. Partini neden savunmuyorsun? O senin partin. Bülent Arınç'ın söyledikleri bizi bağlamaz diyor. Arın. Meclis kürsüsünde 'laiklik yaşam tarzıdır' deniyor. Toptan da kapatılmasın istikrar bozulur ama kapatılmış gibi olsun diyor.

O dönem Recai Kutan ve Erbakan aradönem siyasetçilerle başa çıkamadı. Erdoğan ne yapacak?
Geçmişteki tecrübelerden yararlanmalı. Kurtulabilir miyim psikolojisi vardır. O sırada kurtulmak için herşeyi denersiniz. Tayyip Erdoğan sistemle uzlaşmaya yatmış gibi görünüyor. Erdoğan, Cemil Çiçek'in açıklamaları gibi, yenilir yutulur gibi değil. Bağlantı sağlayacak gibi görünüyor Cemil Çiçek. Tam demokrasi olsaydı, bütün kesimlere adaletle yaklaşılsaydı kapatma davası açılmazdı.

FAZİLET PARTİSİ KAPATILMASAYDI AKP KURULMAZDI

Fazilet Partisi kapatılmasaydı AKP kurulmaz mıydı?
Fazilet Partisi aslında kapatılmayacaktı. Bunun için bir sebep de yoktu. İktidarda da değildi. Refah Partisi'nin suçlandığı konulara da sahip değildi. Refah Partisi'nin de devamı değildi. Yaptığı birşey yoktu. 'AKP kurulsun diye kapatıldı' söylemleri yazıldı çizildi.

Peki siz buna katılıyor musunuz?
Ben kitabımda da iddiam bu oldu. AKP'yi proje olarak görüyordum. Kemal Derviş'le birlikte alınan kararlar uygulanacak. 11 Eylül'den sonra değişti. Böyle bir ülkeyi ne İsmail Cem yönetebilirdi ne de Kemal Derviş yönetebilirdi. Ancak Tayyip Erdoğan gibi kitleleri kurtaran biri olabilirdi yönetici olarak.

Başbakan'ın danışmanı Ömer Çelik'in cümlesini almışsınız 'stratejik makas değiştirmek' gibi bir cümle var. Yerleşik yaşamın taşeronluğundan uluslararası yaşamın taşeronluğuna geçiş gibi bir cümleniz var...
Böyle bir ortamda siyasi iktidarlar AKP öncesinde hep özellikle sağ partiler milli iradeyi çok yüceltirler.  Yücedir de milli irade. Onlardan reyi alırlar seçimden seçime ama ülkeyi yönetirken güç odaklarına bakarak yönetirler. Bürokrasiye, askere, iş adamlarına bakarlar. AKP içteki güç odaklarına karşı dışarıdaki güç odaklarına dayanarak ülkeyi yönetmeye kalkmıştır. Mesela Avrupa Birliği, Amerika gibi. Bu bir projedir. Ömer Çelik'in dediği de budur. Benim iddiamsa stratejik bir makas değiştirme yapalım ama millete de dayanalım. Zaten Türkiye'nin muhalefeti, bu yerleşik iktidarla başedebilmemizin bir tek yolu var AB olabilir ama bunlarla olmaz sadece. AB tamam ama bununla da olmaz. Sizi iktidara taşıyan insanlara dayanarak değiştirmek istiyorsunuz.

BEKAROĞLU NEDEN AKP'DE DEĞİLDİ?

Siz önemli bir isimsiniz ve saydığınız isimlerle yola çıktınız. Neden AKP'de değildiniz?
İki sebep var. Zaten beraberdik. Kimsenin kimseyi çağırması için bir sebep yoktu. İdeolojik yapacakları sebepler oldu. Proje olduğunu öngörüp söylüyordum. Yüksek sesle söylüyordum. Kişisel ahlaki nedenlerimden dolayı katılmadım. Ben öğretim üyesiydim. Fazilet Partisi kurulduğunda beni davet ettiler. Önce Başkan Danışmanı oldum sonra vekil oldum. Bir ekiple çalışıyorduk. Fazilet'te işler kötü gitti kapandı. AKP göstere göstere geldi. Ben sizi bırakıyorum Fazilet'e demedim. Bu benim mizacıma, ahlakıma uymazdı. Bırakmak olmazdı.

Bir anınız var. Kitabınızdaki belki de tek magazinsel bölüm bu. Dengir Mir Mehmet Fırat'la olan bir anı. Anlatabilir misiniz?
Tam da parti kapatılmış, yeni parti kurulumu aşamasında. Sayın Erdoğan'ın Ankara'da Yıldız'da bürosu var. Orada milletvekilleriyle konuşuyor, onları çağırıyor. Biz önceden tavrımızı ortaya koyduğumuz için biz gitmedik oraya. Dengir Fırat ile birlikte çalışıyorduk siyasi işler başkanlığında. O gitti ve bu partinin iktidara geldiğini dönüşünde söyledi. 'Nereden çıkarıyorsun' dediğimde 'Siyasetin profesyonelleri burada.' cevabını verdi.

Siyasetin O ....'ları... yani...
Evet öyle...

Siyasetin O ....'ları nedir?
Herşeyin farkında olan, nerede ne olacak, nerede ihale dağıtılacak, kim başkan olacak, bunların farkına varan, hem merkezde hem de Anadolu'da çok profesyonel tipler var. Bunlar orada toplanır. Dengir Bey de eski siyasetçilerden biri olarak biliyor. "Herkes büroda toplanmış, bu parti iktidara gidiyor" demişti Dengir Bey.

"ABDÜLLATİF ŞENER AKP'DEN VEKİL TIRTIKLAYACAK BİR İSİM OLARAK GÖRÜLÜYOR"

Bir de ara dönem siyasetçilerini konuşurken bir cümlenizi daha hatırlıyorum. "Halk oyuyla iktidara gelemeyecek insanlar da liderliğe soyunur" diyorsunuz. Abdüllatif Şener'i de eleştiriyorsunuz.
Abdüllatif Şener'i eleştirmem şöyle birşey. Abdüllatif Şener bir ekiple AKP'nin kuruluşunda 4 tane önemli isim var, kim ne derse desin. Bülent Arınç, Abdüllatif Şener, Tayyip Erdoğan gibi. Şener, çok büyük emeği geçmiş birisi.
AKP'den şimdi aday olmadı. Ne yaşadılar anlatmadı. Fakat öyle anlaşılıyor ki, 'ben varım' diye çıkıyor. Niye varsın, neden bugüne kadar yoktun? Kapatılacağından haberdar mıydın? Nasıl bir görev alıyorsun? Kendisi açıklama yapmadı ama satır aralarından anlıyoruz. AKP'den milletvekili tırtıklayacak bir isim olarak görülüyor.

Sizce de liderlik sevdası var mı? Bunu niye soruyorum. Kitabınızda Abdullah Gül'ün bir röportajı var. Diyor ki 'Arınç ve Şener benim için aday olmaktan vazgeçtiler' Demek ki Şener'in o dönemden gelen bir liderlik isteği varmış.
Hem Arınç hem de Şener Fazilet Partisi 2000'deki kongresinden önce Abdullah Gül açıklama yapmadan Genel Başkan Adayı olduklarını açıkladılar. Sonra ortak bir basın toplantısı düzenlediler be 'biz Abdullah Gül'den sonra çekiliyoruz' dediler. Burada Şener'in liderlik isteği çok açık görülen birşey.
Bir rol kapmaya gidiyor ama öyle birşey görüldü ki çıkışlarıyla AKP'nin tabanı Şener'i öbür tarafta görüyor. Yani AKP'yi kapatmaya çalışan, devre dışı bırakan kesimlerle iç içe görülüyor, onlarla işbirliği içinde görülüyor.
Bu durum Abdüllatif Şener'e ancak ve ancak hani 28 Şubat'ta meşhur Şemsiye Partisi vardı ya böyle birşey yapar. Şener gibi yetişmiş insan için hoi birşey değil. Şener'in içini bilemeyiz ama 'kapatılıyor, ben varım' gibi bir görüntü bu.

ERTUĞRUL GÜNAY NASIL AKP'YE GİTTİ?

Ara dönem siyasetçilerinin isimlerine bakarsak parti tabanında onlara nasıl bakılıyor?
Bir tepki var bence. Yani o açıklamaları yaptıktan sonra, AKP tabanını biliyorsunuz birlikte çalıştığımız insanlar, bakanından milletvekiline kadar 'bizim söyleyeceğimizi sen söyledin' diyerek tebrik ettiler.
Büyük bir tepki var, burda bir mağduriyet var. 3. kişilerin mağduriyeti nasıl anladığı da önemli ama algılamaları böyle, bir mağduriyet var. Biz çalıştık, hizmetin odağıyız ve önümüz kesiliyor. 70'den 70'e mağdur edildiklerini düşünüyorlar. Şener'in görüntüsü maalesef bu. Belki şansı olsa bile o şansı öldürebilecek birşey. Abdüllatif Şener bir parti kuracaksa AKP'ye yaptıklarından, orada söylediklerinden farklı olarak ne yapacak ya da ne söyleyecek? Bugüne kadar ne yaptı Abdüllatif Şener? 'Şarabın herşeyini bilirim de tadını bilmem' Başka birşey yok. Ben siyaseti izleyen bir insanım. Aktif değilim ama arşivliyorum. Söylentiler başladı. Özelleştirmelere tepkisi vardı ama neydi çözümün?

Aktif siyasette değilim diyorsunuz ama yarım bir cevap verdiniz. Ertuğrul Günay'la sizin bir çıkışınız olmuştu yanlış hatırlamıyorsam. 'Müslüman sol' Doğru mudur?
Bu kavramı biz hiçbir zaman kullanmadık. Gazetecilerin benzetmesidir bu.

Peki nasıl oldu da Ertuğrul Günay AKP'ye gitti?
Bunu Ertuğrul Günay'a da sormak lazım. Bulursanız sorun. AKP 17 Nisan sürecinde bir teklif getirdi. Biz bunları tartıştık. Ben şiddetle karşıydım ama onlar gittiler. Koca adamı zorla tutamazsınız ki.

"GÜNAY'A AKP'YE GİTMESİ KONUSUNDA ÇOK KARŞI ÇIKTIM"

Ne oldu da bir anda tek başınıza kaldınız?
Günay'la farklı birşey söylüyorduk. Türkiye'de kimlik siyasetleri yapılıyor. Bu kimlik siyasetiyle enerjimizi harcıyoruz. Bunun yerine siyasetin kendi konularına dönmesi gerekiyor. Herkes kendi kimliğiyle, kişiliğiyle olmalı.
Atatürkçülük, din siyaset konusu değil. Bunlar ortak değerler.

Nerede ip koptu?
AKP'den gelen teklif üzerine arkadaşlarımız bilemiyorum tabii. Günay arkadaşım. Şaşırdım karşı da çıktım. Hala Türkiye'de bütün insanların adaletini, ekmeğini savunacak, Türkiye'deki siyaseti kimlik kavgası olmaktan çıkaracak, Atatürkçülüğü dini mezhebi, etnik kökeni siyasetten çıkaracak siyasetçiye ihtiyaç var. Meclis'te kaç tane milliyetçi var. Seçime bakın. Bu memlekette bu ülke nasıl kalkınır gibi şeyler konuşulmadan seçim yaptık.

Ertuğrul Günay'ın AKP'de bakan olması siyasi çizgisini yaraladı mı yoksa önü açık mı?
Yaraladı bence. Ama takdir milletin. Günay Türkiye için bir imkandı. Erdoğan ultra demokrat bir tüzük yapmıştı seçimden önce ama kazandıktan sonra değişti. Günay bu konularda partisinde ciddi mücadele vermiş, parti içi demokrasiyi savunan bir figürdü. Ama gibbi bir padişahın kendisini listeye yazmasına 'evet' dedi ve 'sayın genel başkana minnet borcum, beni ikinci sıraya yazdı' diye açıklama yaptı. Bu da ona yeter.

"ERDOĞAN'IN TARİHE DÜŞTÜĞÜ NOT SAVUNMADA GÖREMEDİK"

Erdoğan'a dönersek. Bir liderin psikolojik durumunu konuştuk. Bundan sonra nasıl davranmalı? Bir taraftan kendi partisinde bekleyen akbabalardan bahsediyoruz, bir taraftan kulislerde kim lider çıksın konuşmaları var. Ne olacak, nasıl davranacak?


İddianameye verilen cevaplardan anlıyoruz ki Erdoğan kapatma davasını kabullenmiş ve sonrası için vaziyet alıyor gibi bir görüntü var. Daha ileri demokrasi olmalı. 'Milletten özür dileyebilir, yanlışlarımız oldu' diyebilir. Bunlar yanlış değil. Diyor ki 'savunma yapmıyoruz, tarihe not düşüyoruz' Nerede o not? Bakıyorsunuz ama bir not bulamıyorsunuz.


Bu savunmada bir demokrasi manifestosu yok. Bir kabulleniş var. Partinin kapatılmasını kabullenmişler. Bundan sonrası için Demirel'in 7 defa gittim 6 defa gelirim cümlesş gibi birşey var.

Erdoğan, kendisini kapatan anti demokratik çevrelere daha çok demokrasi diyeceği yerde uzlaşma yollarını arıyor. Bunlar yorum. Yanlışları gördüm gibi bir uzlaşı arıyor görüntüsü mevcut. Öne çıkanlara bakınca uzlaştırmayı kolaylaştıracak ara dönem siyasetçiler var.


'Bakanları değiştirelim' gibi açıklama yapan bir adamın Hükümet Sözcüsü şaşırtıcı birşey. Sorun yaratan bakanları değiştirelim diyor. Bu bakanın hükümette durması bu bakanın değil Başbakan'ın sorunu.

Çaresizlikte her gelen fikre atlar insan demiştiniz...
Atlıyor burada ve uzlaşmayı gösteren birşey. Refah ve Fazilet Partisi'nde de böyle çıkışlar oldu. Bu en AKP'ye, ne ülkeye ne de demokrasiye ne de Tayyip Erdoğan'a yarayacak.

ERDOĞAN'IN YERİNE ALİ BABACAN MI GELİR?

Kulislerde de bir takım isimler konuşluyor. Erdoğan'dan sonra kimlerin hazırlandığına dair. Ali Babacan'ın ismi konuşuluyor. Katılır mısınız?
Konuşuluyor. Öne çıkan, çabuk yükselen, hiçbir biçimde problem gözükmeyen ne Türkiye'deki sermaye çevreleri açısından ne de uluslararası güçler açısından. Biz hep bu parti kapatmayı, darbeyi konuşuyoruz ama buradaki dış dinamiklerin, uluslararası güçleri konuşmuyoruz. Bu açılardan Ali Babacan böyle bir isim gibi gözüküyor. Böyle bir dönemde Babacan vefayı devraldı herhalde Erdoğan'a karşı.

Bir tarafta da Abdullah Gül faktörü var. Kitapta da yer alıyor. Fazilet Partisi döneminde de çok önemli bir isimdi. Onun AKP'deki konumu nedir?


Çok açık görülüyor ki sayın Gül seçimden sonra ısrar etti. Çok da Başbakan istekli olmadan adaylığını devam ettirdi ve Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi artık devre dışı. Herhalde iddianameye kondu ama bir yasak almaz. Çok garip birşey olur Türkiye için. Olabilir de herşey olabilir, 367 oldu. Bir yasak almaz.


İleri partinin başına geçer diye de konuşuluyor ama bunlar spekülasyon. Bu kadar ileri gidilmez.
Çok kötü manzaralar çıkartıyoruz. Ama krizlerden de fırsat yaratmak gerekiyor. Türkiye bu sefer bu krizden fırsatla çıkabilir. Siyaset kendisini gözden geçirebilir. Ders almış, gerçek demokrat yapılar oluşabilir. Türkiye'nin problemi siyasette. 6-7 senedir iktidardalar. Hangi seçim yasasını değiştirdiler? 



Bu haber 585 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,259 µs