Ergenekoncular Vietnam'a da el atmış

14 Mayıs 2008 13:52 tsi
“Ergenekon çetesi üzerine yazdığı kitaplarla gündemden düşmeyen Zihni Çakır ilginç iddialarda bulunmaya devam ediyor. Çakır Ergenekoncuların Vietnam sandıklarını da açtıklarını da iddia ediyor

MKE'nin aynı seri numaralı 2 silah ürettiğini söyleyen Çakır, bunlardan birinin 'Vietnam Sandıkları' adı verilen gizli sandıklarda bulunduğunu, Ergenekoncuların bu sandıkları açtığını savunuyor.

Daha Ergenekon adı sokağa inmemişken ve bir iki gazetecinin not defterine düşülmüş küçük küçük notlarken; insanlar bu adı ağızlarına almadan önce etraflarını süzme ihtiyaçları hissederken ve hatta Ergenekon operasyonları bile daha başlamamışken, "Ergenekon’un Çöküşü 1 ve 2 adlı iki kitap kaleme alarak örgüt hakkında çok çarpıcı bilgiler veren gazeteci-yazar Zihni Çakır, üçüncü kitabı "Kod Adı Darbe"yi çıkardı. Diğer iki kitabında olduğu gibi son kitabında da Ergenekon Terör Örgütü’nün faaliyet ve bağlantılarına ilişkin ciddi bilgi ve belgeler yayınlayan Çakır, bu kitabı ile de Türkiye’nin gündemini sarsacağa benziyor.

Örgütün yapısına baktığımızda marjinal sağ, sol, ülkücüler ve emekli askerlerle bunların oluşturduğu kurumlar var. Bu örgütün belli bir ideolojisi yok mu? Ya da bu mozaiği nasıl okumalıyız?
Bu örgüt ideolojik altyapısını kaybetmiş grupları bir araya getirerek örgütleniyor. Dolayısıyla belli bir ideolojisi yok. Yukarıda saydığınız grupların geçmişte söyledikleri bugün geçerliliğini kaybettiği için bunları aynı çatı altında birleştirip, devletin koruyuculuğuna soyunduruyorlar. Burada illa da bir ideoloji arayacak olursanız ben bu ideolojiyi Baasçı, anti parlamenter bir ideoloji olarak tanımlayabilirim. Çünkü bu gruplar çok partili parlamenter sistemin kendileri için bir karşı devrim olduğu düşüncesini hiç kaybetmemişler. İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek gibi insanların yıllardır tek amacı tek partili bir yönetim şeklidir.

Bu çok çeşitlilik, daha çok kitleye ulaşmak için kullanılan bir yöntem olabilir mi?

Kesinlikle. Siz her ne kadar gizli bir yapılanma olsanız da bazı eylemlerinizin toplum tarafından kabul görmesi için mutlaka toplumun tüm katmanlarına yayılmak zorundasınız. Bakın bugün karşımıza çıkan Ergenekon yapılanmasının tanımlamasını 28 Şubat sürecinde oluşan Batı Çalışma Konseptinin raporlarında görebilirsiniz. Bu raporlarda "Türkiye’deki irticai faaliyetlerin önünün kesilebilmesi için toplumun bütün kesimlerine inilebilmesi ve toplumun tüm kesimlerinde örgütlenebilmesi gerekir" der. Hatta bu örgütlenmelerin çok belli edilmeden silahlı kuvvetler tarafından da desteklenmesi istenir. Dolayısıyla bu örgütlenmenin yani Ergenekon’un yapısına baktığımızda bunun 28 Şubat’taki, 12 Mart’taki, 27 Mayıs’taki zihniyetle aynı olduğunu anlayabiliriz. Ergenekon üyelerinin silahlı kuvvetlerin en üst makamlarına başvurarak Kuvva-yı Milliye tarzı yapılarla örgütlenmek istemelerindeki temel amaç da budur.

RUSYA ERGENEKON’U SAHİPLENİYOR

Uluslararası Avrasya Hareketi Lideri ve Rus Devlet Başkan Putin’in danışmanlarından Alexander Dugin’in "Ergenekon operasyonu Türkiye’deki Moskova yanlılarına bir gözdağı ve Rusya’ya yönelik bir tehdittir" sözünden ne anlamalıyız?

Dugin’in bu açıklaması aslında Türkiye’deki Ergenekon gerçeğinin tarifi anlamında önemli bir delildir. Dugin bu açıklaması ile Ergenekon yapılanmasının Moskova’nın çıkarlarına çalışan bir yapı olduğunu itiraf etmiştir. Ergenekon’un ulusalcılık adı altında yürüttüğü veya izlediği politikalar Türkiye’nin AB’den koparılıp Rusya’nın içerisinde bulunduğu, yeni bir kutuba yönlendirilme çabalarıdır. Dugin’in dolayısıyla da Rusya’nın Ergenekon yapılanmasını sahiplenmesi ve Ergenekon’a yönelik yapılan tüm karşı girişimlerin Rusya’ya karşı girişilen bir operasyon olarak algılanmasının nedeni budur.

Operasyonlardan hemen sonra Rusya’da Fethullah Gülen’in okullarının kapatılması ile Ergenekon operasyonunun bir bağlantısı var mı?

Türkiye’de bazı medya grupları ile belli siyasi partiler bu operasyonun bir cemaat tarafından yönlendirildiği iddiasını ortaya attılar. Belki bununla ilgili güçlü doneler de olabilir. Cemaat bağlantısı olduğunu iddia ettikleri birtakım emniyet mensupları bu operasyonlarda görev almış olabilir. Eğer bu bir tepki ise, demek ki Rusya, Ergenekon yapılanmasının kendi politikalarına hizmet edeceğine o kadar inanmış ki, operasyonlarda görev alan emniyet mensuplarının cemaat bağlantılarından yola çıkarak bu cemaatin Rusya’daki faaliyetlerine engel olmaya çalışıyor.

TSK’NIN ENVANTERİNDE OLMAYAN TEK CEPHANELİK

Yine emekli binbaşının evinde çok sayıda MKE yapımı patlayıcı ve silah çıkıyor. Elindeki tüm mühimmatı her yıl düzenli olarak sayan Silahlı Kuvvetlerin bu kadar silahın kayıp olduğunun farkına varmaması mümkün mü?

Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterinde çıkmayacak tek cephanelik, 1950’lerden sonra NATO bünyesine girip, Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kurulan ve daha sonra Özel Harp Dairesi, bugün ise Özel Kuvvetler Komutanlığı adını alan birlik için Türkiye’nin yanılmıyorsam 52 bölgesinde oluşturulan gizli cephaneliklerdir. TSK’nın envanterlerinde görünmese de TSK’nın malıdır bunlar. Ülkemizin işgal edilme tehlikesinde özel olarak eğitilmiş birimler bu cephanelerle bir direniş başlatır.

Bu depolarda neler var?

Silah, muhimmat, yiyecek vardır. Bugün örgütte çıkan silahlar TSK’nın envanter kayıtlarında hâlâ var görünüyorsa kendi kaynaklarıma dayanarak söylüyorum örneğin Kara Kuvvetleri için MKE tarafından üretilen silahlar aynı seri numarası ile iki tane üretilerek Vietnam Sandıkları diye tabir edilen bu gizli cephaneliklerde muhafaza ediliyor. Eğer herkes “benim kayıtlarım tam” diyorsa ortada bir gerçek vardır o da örgütün bu sandıkları açıp buradaki silahları kullandığıdır.

GENELKURMAY BAŞKANI BİLE HEDEFTİ!

Emekli bir binbaşının evinde Kanas marka suikast silahı ve çok sayıda patlayıcı ile Genelkurmay Başkanı’nın yol güzergahının krokisine rastlanıyor. Tüm bunlar ışığında eğer bu operasyonlar yapılmasaydı ülkede çok sarsıcı suikastlar işlenecekti diyebilir miyiz?

Örgütün hedeflerinde ve hazırladıkları raporlarda bu tarz suikastlardan kaçınmayacaklarından kendileri bahsediyor. Genelkurmay Başkanı’nın güvenlik zaafiyetlerini gösteren ve Ergenekoncuların evlerinden çıkan belgeler adli emanette durmaktadır. Bununla ne hedefleniyor? Bugünkü siyasal İslâmcıların hareket faaliyetlerini yükselttikleri, hükümetin onlara moral destek verdiği tezini güçlendirecek suikastlar tertip edilmek isteniyor. Yargıtay binasının krokisinin, oradaki güvenlik zaafiyetlerinin tek tek tespit edildiği ve bu eylemin AK Parti aleyhine açılmış dava ile eşzamanlı olarak icra edilerek suikastları belli kesimlerin üzerine yıkıp, toplumda kaos yaratma amacı içinde oldukları net bir şekilde ortaya çıkıyor.

Türkiye’de bir Genelkurmay Başkanı’na suikast düzenlenirse bunun etkileri ne olur?

Direkt olarak askeri müdahalenin önünü açacak bir girişimin başlangıcı olurdu. Burada amaçlanan da budur. Genelkurmay Başkanı’na yapılacak bir suikastın ardından insanların tutup da "ya bu saldırıları kim yapmış olabilir" şeklinde düşüneceklerini sanmıyorum. Aksine aynı saatte siyasi iktidarı alaşağı edecek bir askeri darbenin geleceğini hepimiz biliyoruz.

Vakit
 

Bu haber 1,126 defa okundu.