En Sıcak Konular

Kaderin cilvesi mi, demokratlık mı?

12 Mayıs 2008 11:08 tsi
Kaderin cilvesi mi, demokratlık mı? Tarih, 1 Mayıs 2007... Vali, Taksim'de 1 Mayıs'ın kutlanmasına izin vermez ve olaylar çıkar. Orada bir gazeteci polisin "orantısız gücünün" fotoğrafını çeker. Ve Mayıs 2008... Bu fotoğraf ödül alır. Ödülü gazeteciye veren ise, Vali'dir... Koray Düzgö

Koray Düzgören/Yeni Şafak

1 Mayıs fotoğrafına ödül veren demokrat vali!!

Milliyet Gazetesi tarafından düzenlenen '2007 Abdi İpekçi Yılın Gazetecilik Ödül'lerinden biri olan "Haber Fotoğrafı" dalında ödül, Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürlüğü'nden foto muhabiri Erhan Sevenler'e verildi.

Sevenler 1 Mayıs 2007'deki gösterilerde çektiği, "Kontrolsüz Güç" konulu fotoğrafıyla bu ödüle layık görüldü.

Bu fotoğraf, yürek burkan bir görüntü olarak hâlâ belleğimizde...

Polisin uyguladığı 'orantısız güç' sonucunda üstü başı dağılmış ve yere yuvarlanmış bir bayan göstericinin durumunu yansıtan bir fotoğraf.

Buraya kadar bu haberde çok orijinal bir şey yok.

Tabii arkadaşımızı biz de kutluyoruz.

Yalnız haberin devamı var. Doğan Plaza'da yapılan törende Sevenler'e ödülü İstanbul Valisi tarafından verilmiş.

Bu duruma gülsek mi ağlasak mı bilemiyorum.

Aslında gülünesi bir durum. Ama öte yandan da utanç verici bir görüntü.

Valinin pişkinliğine gülüp geçmek belki mümkün olabilirdi.

Vali bey kendi yarattığı bir durumla ilgili olan, hatta bizzat yaratılmasında katkısı olan olaya ilişkin bir fotoğrafa layık görülen ödülü sahibine verirken belki bir yandan da ne kadar hoşgörülü, demokrat olduğunu göstermek istemiş olabilir.

Buna, "Pişkinliğin bu kadarına da pes doğrusu" denilerek gülünüp geçilebilirdi.

Eğer bu fotoğrafın çekilmesine neden olan olayların daha da fecileri bu yılın, 2008'in 1 Mayıs'ında da cereyan etmemiş olsaydı.

Oysa ortaya çıkan tablo aslında yürekler acısı bir durumu belgeliyor. Bu açıdan da utanç verici olması gerekir.

Valimiz, 1 Mayıs'ta hiçbirşey olmamış gibi önceki bir 1 Mayıs'taki olayları belgeleyen bir fotoğrafa ödül veriyor.

Normal olarak, "İnsanın bundan rahatsız olması gerekmez mi?" diye düşünüyorsunuz.

Vali beyin olaylardan sonra yaptığı açıklamalara baktığımızda olup bitenlerden hiçbir rahatsızlık duymadığını anlıyoruz.

Bir ara bu açıklamalardaki tutarsızlıklara bakıp 'polisin aşırı şiddet' uygulamasını haklı çıkarmak için ileriye sürdüğü gerekçelerin nasıl eğreti, nasıl yüzeysel ve nasıl despotizm ve hukuk dışılık koktuğunu göstermek için bir yazı yazmayı düşünmüştüm ama, Başbakan da bu yaklaşımı benimsediğine göre, bunun boşuna bir çaba olacağını görerek vazgeçmiştim.

"İktidar böyle bir validen memnunsa böyle vahim bir olay nedeniyle o valinin değil, onu işbaşına getiren ve işbaşında tutan hükümetin sorumluluğu vardır" diyerek, o valiyi tartışmayı kesmek gerekir.

Valiyi gündeme getirmem, ödül törenindeki gülünesi-ağlanası sahne nedeniyledir.

Yoksa, demokrasi düşüncesinden, vatandaşın sahip olduğu özgürlüklerin korunması gereken en temel değer olduğu düşüncesinden nasibini almamış, meselelere sadece polisiye mantıkla bakan bir validen ne beklenir?

Vali sadece polisin şefi midir?

Mülkiye'de kaymakam olabilmek için onca yıl okudum.

Ama bize hiçbir hocamız kaymakamların, valilerin asıl işlerinin polis şefliği olduğunu söylemedi.

Mülki idare amirlerinin asıl görevlerinin vatandaşların hak ve özgürlüklerini rahatça kullanabilmeleri için yardımcı olmak olarak ifade edildi.

Tabii böyle bir yaklaşım vatandaşın seçimle işbaşına getirdiği içişleri bakanlarında, başbakanlar da bile yok, onların tayin ettiği valiler- de niye olsun?

Ayrıca böyle bir anlayışla görev yapan bir mülki idare amirinden suç işleyen polis görevlilerini cezalandırmasını beklemek de abesle iştigal olarak görülmeli.

Nitekim geçen yıl 1 Mayıs'ta kahvede oturan bir vatandaşı tokatlayan polisin hâlâ bulunmamış olmasını bu anlayışla izah etmek gerekiyor.

Bu yıl ortaya çıkan başka vahşet görüntülerinin sorumluları hakkında da kimse bir şey beklememeli.

1 Mayıs'ta bir gazeteci arkadaşımızın kolunu kıran polislerin, yerde oturan bir bayan göstericiyi hunharca tekmeleyen polisin de bulunamayacağını, bulunsalar bile ciddi bir soruşturmaya, kovuşturmaya tâbi tutulmayacaklarını şimdiden söyleyebiliriz.

Böyle bir anlayışın doğal sonucu bu oluyor.

Bu Başbakan'da bile var. Gerekçe, "Güvenlik güçlerinin morali bozulmasın" olunca, vatandaşın hakları, özgürlükleri, hukuk devleti anlayışı vb. gibi değerlerin lafı mı olur? Burada milli iradenin bile lafı olmuyor.

Böyle bir anlayışın egemen olduğu ülkede bir vali de gider, sebep olduğu olayın fotoğrafını çeken gazeteciye, -üstelik birkaç gün önce ortaya çıkmış yeni vahşet görüntülerine rağmen- düşünmeden ödül verir.

Ne utanır, ne de sıkılır.

Neden sıkılsın? Daima arkasını sıvazlayanlar olduğu sürece...



Bu haber 302 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    18,412 µs