engel olan kim? | " /> engel olan kim? | "/>

En Sıcak Konular

Demokrasiye engel olan kim?

11 Mayıs 2008 22:03 tsi
Demokrasiye engel olan kim? Türkiye Cumhuriyeti'nde yönetim demokrasi midir? Yönetimlerin gerçekten demokratikleşme projeleri var mı? İsmet Berkan'dan ilginç bir yazı: "Bizim yarım demokrasimiz, bana göre hiç de korunması gereken bir şey değil"

İsmet Berkan/Radikal

Cumhuriyetçi misiniz, demokrat mı?

Bilir misiniz, Türkiye’nin bu popüler sorusunu soran kişinin adı Regis Debray’dır. Adından tahmin edebileceğiniz gibi kendisi Fransız’dır. 1940 doğumludur.

1960’larda Küba’da Havana Üniversitesi’nde felsefe profesörlüğü yapmıştır, Che Guevera’nın arkadaşıdır. Onunla birlikte Bolivya’ya devrim yapmaya gitmiştir. ‘Devrimde Devrim’ adlı kitabı Türkiye’de 68 kuşağını derinden etkileyen kitaplardan biri olmuş, daha sonra ‘Kent’ ve ‘Kır’ gerillası olup eline silah alacak gençler o kitabı yalayıp yutmuştur. 1967’de Bolivya’da yakalanmış, tutuklanmış, hapis yatmıştır ve en azından Türkiye’de 80’li yıllara kadar kendisinden hiç haber alınamamıştır.

Sonra, 80’li yıllarda Regis Debray’ı ansızın Fransa’nın Sosyalist Partili Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın ‘danışmanı’ olarak bulduk. Eski gerilla lideri gitmiş, yerine bir ‘devlet adamı’ gelmişti.
Kendisini 1989 yılı Mayıs ayında İstanbul’da yapılan Uluslararası Basın Enstitüsü genel kurulu toplantısında tanıdım. O toplantıda yaptığı 15-20 dakikalık bir sunumda Marksizm’in neden yanlış olduğunu ve yanıldığını anlatmıştı. Keskin bir dönüştü.

Aynı yıl, Fransız Devrimi’nin 200. yılı münasebetiyle, yanlış hatırlamıyorsam Le Nouvelle Observateur dergisine, ‘Cumhuriyetçi misiniz, demokrat mı’ başlıklı bir makale yazdı, hem Fransız Devrim’ini hem de Amerikan Devrim’ini öven, hem Fransız tarzı ‘cumhuriyet’in faziletlerinden söz eden hem de Anglo-Sakson demokrasisinin faziletlerini anlata anlata bitiremeyen, açıkçası güzel yazılmış bir makaleydi bu.

Fakat ilginçtir, makalenin etkileri Fransa’dan çok Türkiye’de hissedildi. Kaldı ki makalenin tam çevirisi makalenin yazılmasından ancak 9 yıl sonra Türkçede yayımlandığı halde, biz 20 yıldır, durup durup bu makaleye atıfta bulunulduğunu, hatta makalede söz edildiği öne sürülen karşıtlığın, yani cumhuriyetçi-demokrat karşıtlığının (oysa makale böyle bir karşıtlıktan söz etmiyor) Türkiye’yi felakete sürükleyeceğini söyleyenleri bile görüyoruz.

Fransa’da Fransızlar için yazılmış basit bir dergi yazısının Türkiye’yi neden ve nasıl bu kadar meşgul ettiği sorusunun cevabı bizim için önemli. Önemli, çünkü bu cevap bizim demokrasi kavramını nasıl anladığımız veya anlamadığımızla yakından ilişkili.

Türkler, makaleyi okumadan ama başlığından anafikrini ‘kaparak’ dediler ki: Bir cumhuriyet vardır, görece modası geçmiş bir yönetim biçimidir, bir de demokrasi vardır, şimdi en ileri ülkelerde bu uygulanmaktadır.

Oysa böyle bir şey yok. Yoksa, Fransa ‘Cumhuriyeti’ demokrasi değil midir?

* * *

Peki ya Türkiye Cumhuriyeti demokrasi midir? Şu sıralar, ‘kör topal demokrasi’ olduğumuz söyleniyor, engelli vatandaşlarımız için kırıcı bir ifade tarzıyla.

Doğrusu biz bir ‘yarı-demokrasi’yiz. Bırakın felsefi anlamda demokrasiyi içselleştirmiş olmayı, hukuk devletini, eşit vatandaşlık ilkesini falan, daha demokrasinin mekanik yönü olan seçime dayalı temsiliyeti (milletvekili adaylarını lider belirler, ülke çapında yüzde 10 baraj bizim elimizi bağlar vs.) ve demokrasinin olmazsa olmazı olan fren ve denge mekanizmalarıyla hesap verebilirliği (bizde hesap sorması gereken kurum parlamentodur ama bizim hükümetlerimiz parlamento çoğunluğuna dayanır, yani kuvvetler birliği vardır ve hesap vermez) asgari düzeyde bile sağlayamıyoruz. Demokrasi adına tek becerebildiğimiz şey, zaman zaman seçimler yapmak, seçime hile karıştırmamak vs.

Bizim yarım demokrasimiz, bana göre hiç de korunması gereken bir şey değil, ihtiyacımız acilen tam demokrasiye geçmek. Ama şaşırtıcı biçimde, tam demokrasiye geçilmesinin önündeki en büyük engel, tam demokrasiden en fazla çıkarı elde edeceğini sandığınız kurum, parlamentonun ta kendisi. Çünkü o parlamentodan çıkan hükümet, bu yarım demokrasi halinden hiç de şikâyetçi değil. Böyle ülkeyi daha kolay yönettiğine, kapalı kapılar ardında kimi işleri daha kolay gördüğüne inanıyor.

Bunca yıldır elindeki imkânlara rağmen tam demokrasi yolunda adım atmadığı için şu sıralar maruz kalmakta olduğu kapatma davası gibi girişimlere de aslında laf söyleme hakkının çok olmadığını düşünebilirsiniz. Ben öyle düşünmüyorum ama fırsat bu fırsat diye AKP’yi eleştirmeden de edemiyorum: Bir somut demokratikleşme, Türkiye’yi gerçek demokrasi yapma projeniz vardı da biz mi görmezden geldik.



Bu haber 532 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,141 µs