68 gerçeği diye bir şey yok! | " /> 68 gerçeği diye bir şey yok! | "/>

En Sıcak Konular

Göktürk: 68 gerçeği diye bir şey yok!

11 Mayıs 2008 14:11 tsi
Göktürk: 68 gerçeği diye bir şey yok! 68 gerçeği diye bir şey yok. Herkesin, bugün kendi bulunduğu noktadan baktığında gördüğü farklı bir 68 hikayesi var yalnızca... Gülay Göktürk'ten 68 hikayeleri...

Gülay Göktürk / Bugün

68 Hikayeleri

Bundan on yıl önce yine bu günlerde, '68 hikayelerinin yine bütün medyayı sardığı 30. yılı anma günlerinde iki yazı yazmışım Yeni Yüzyıl'da. Okudum ve eskimediklerini gördüm. Siz de okuyun istedim.

Günlerdir, "Dünyayı yeniden kurmak isteyen gençlerin öyküsü" nü dinliyorum gazete sayfalarında, TV ekranlarında... 30. yılına girerken, "68'liler" efsanesi, her zamandan daha efsanevi bir üslupla yeniden ve yeniden üretiliyor. Anlatıldıkça büyüyor; büyüdükçe ayakları daha çok yerden kesiliyor; Battal Gazi ya da Hamza Pehlivan tefrikalarına dönüşüyor. Artık çok iyi biliyorum ki, "gerçeği" aramak için vakit çok geç... 68 gerçeği diye bir şey yok. Herkesin, bugün kendi bulunduğu noktadan baktığında gördüğü farklı bir 68 hikayesi var yalnızca... 68'in sıradan bir militanı için o yıllar, hayatından belki de ilk kez adam yerine konduğu, ailesine başkaldırmanın tadını tattığı, koca koca rektörlerin ve politikacıların kendisini muhatap saymasının gururunu yaşadığı yılların hikayesidir.

O yıllarda belki de ilk kez, yeni bir kimlik edinmiş, kendi içindeki hoşnutsuzluğu bu kimliğin içine dökmüş, bir grup aidiyetinin koruyucu duvarları arasında muhalif olmanın rahatlığını hissetmiştir. 68'in kimi gençlik liderleri ise o yıllarda kendilerini birer Che Guavera gibi hissetmiş, yakacakları bir kıvılcımla bütün Türkiye'nin tutuşacağını hayal etmiştir. Onların hikayeleri Bolivya Dağları'nda anlatılan kahramanlık menkıbeleriyle büyük benzerlik gösterir. Sonu da en az onun kadar kahramanca ve onun kadar trajiktir.

Oysa 68'in bazı teorisyenlerinin ve liderleri için 1968'de olup bitenler, 27 Mayıs geleneğinin sürdürülmesinden başka bir şey değildir. Onlar size o yılların hikayesini, Türkiye'nin makus talihini değiştirecek "sol" bir cunta fırsatının gün farkıyla kaybedilişinin; bu tarihi fırsatı yaratmak için fitili ateşlenen gençlerin acı kırımının öyküsü olarak anlatacaklardır.

Aynı yıllar, 68'in TİP'lisi için; seçimle işbaşına gelme hayallerinin çöktüğü; bu çöküş psikolojisi içinde sosyalist hareketin sınıf temelinden kopartılıp çıkmaz bir maceraya sürüklendiği ihanet yıllarıdır. Bu ihanettir ki, "işçi sınıfı partisinin" Sovyet tipi bir devrim yapıp, sosyalist dünyayla bütünleşme hayallerini suya düşürmüştür. Bu hikayelerin hepsi, "68'li yıllar" gerçeğinin bir parçasıdır. Çünkü hepsi aynı anda ve iç içe yaşanmış; sonunda herkes 68'i, körün fili tarif ettiği gibi, kendi tuttuğu yerden tarif etmeye başlamıştır. Peki o zaman o çok sözü edilen "68 Geleneği"ni ya da "68 Ruhu" nu tarif ederken hangi hikayeyi esas alacağız? O geleneği ya da ruhu kimin hikayesinden devşirip bugünlere taşıyacağız?

"Dünyayı değiştirmek istiyorum; hemen şimdi" Son yıllarda, gerek Türkiye, gerekse dünyadaki 68'liler arasında, "68 Ruhu" nu bu sloganla özetleme konusunda konsensus sağlanmış gibi görünüyor. "Gerçeği bulmak" gibi olmayacak bir hayalin peşinde koşmaktan vazgeçtiğime göre, gayet pragmatik bir biçimde düşünmeye çalışıyorum:

Acaba, bu slogan 68'den bugünlere taşıyabileceğimiz olumlu bir gelenek olabilir mi? Türkiye'de yaşanan 68'i pek yavan ve fazla politik bulanların, çocuklarına daha şiirsel, daha isyankar bir hikaye anlatma kaygısı içinde, Batı'dan devşirdikleri ve artık kendilerininmiş gibi hatırladıkları bu ünlü slogan bugünün gençlerinin yolunu açabilir mi? Bütün o farklı hikayeleri bir kenara itip; yanlışları, ihanetleri naiflikleri unutup "68 geleneği" denilen şeyi; bu temel slogana indirgesek; o günleri yaşayan bizler; aslında o sloganı o yıllarda hiç kullanmadığımızı kimselere söylememe konusunda aramızda masum bir suç ortaklığı kursak; o yıllardan bugünlere doğru bir mesaj taşımış olur muyuz? Ben kendi payıma, eğer doğruluğuna ve faydasına inansaydım, bu beyaz yalana suç ortaklığı etmekte bir an bile tereddüt etmezdim. İşin kötüsü, buna da inanmıyorum...

 



Bu haber 804 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,310 µs