‘AKP'nin kapatılmaması uygun olur!’ | " /> ‘AKP'nin kapatılmaması uygun olur!’ | "/>

En Sıcak Konular

‘AKP'nin kapatılmaması uygun olur!’

8 Mayıs 2008 17:15 tsi
 ‘AKP'nin kapatılmaması uygun olur!’ Türk Bilderberg'i" Encümen-i Daniş'in Başkanı, Ergenekon gözaltısı sonrasında Kemal Alemdaroğlu'nun gazete ilanıyla teşekkür ettiği Necmettin Karaduman'dan AKP kapatma davasıyla ilgili açıklamalar...

15 günde bir basına kapalı toplanan ve 28 Şubat sürecindeki genelkurmay başkanlarıyla, adı darbe günlüklerine karışan paşaların da üye olduğu Encümen-i Daniş'in başkanı Necmettin Karaduman'a göre, bugün 28 Şubat'taki gibi bir irtica tehlikesi ve AKP'nin kapatılmasını gerektirecek bir durum yok. AKP'nin bir Nakşibendi projesi olarak ANAP'ın devamı olduğu tezlerini doğru bulan ama Özal'ın nerede duracağını bilen bir siyasetçi olduğunu vurgulayan Karaduman, 28 Şubat'ın Encümen-i Daniş raporlarıyla başladığı iddiasını da yalanladı: "Zaman zaman irtica raporları hazırlarız ama 28 Şubat'ta yapmadık. İki senedir de hazırlamıyoruz. Tehlike hissetsek, hemen bugün hazırlarız. Encümen-i Daniş bir rapor hazırlarsa, herkes o konuda artık bir şeyler yapılması gerektiğini bilir."

Encümen-i Daniş, yani "Danışma Kurulu"Üyelerine göre, Türkiye'nin üst düzey görevler yapmış 30 isminden oluşan ve 15 günde bir Moda Kulübü'nde basına kapalı bir araya gelen bir fikir topluluğu Kimilerine göreyse, Türkiye'de derin devletin 'aklı' ve Ergenekon'un beyin takımı; 28 Şubat'ın arkasındaki güçAma hiç şüphesiz, Türkiye'nin 'sırrı' en çok merak edilen topluluğu. 28 Şubat sürecinde genelkurmay başkanlığı yapan emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın, ardından "28 Şubat bin yıl sürer" diyen emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun ve Aytaç Yalman gibi adı darbe söylentilerine karışan bazı emekli paşaların topluluk içindeki ağırlığı; 15 günde bir gerçekleştirdikleri toplantıların çok gizli olması; hazırladıkları raporların 28 Şubat'ı başlattığı iddiası, Encümen-i Daniş'e atfedilen gizemin nedenleri arasındaABD'nin Irak'ı işgali sırasında, 1 Mart 2003'te TBMM'de reddedilen tezkere öncesinde, ABD ile müzakereleri yürüten dönemin müsteşarı Deniz Bölükbaşı'nın ve terörle mücadele koordinatörlüğü görevi boyunca emekli Orgeneral Edip Başer'in Encümen-i Daniş'e sürekli bilgi verdiği biliniyor. Teşbihte hata olmaz; Encümen-i Daniş için "Türk Bilderberg'i" benzetmesini yapsak, yeri!


Encümen-i Daniş'in diğer bazı üyeleriyse eski Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ; 12 Eylül 1980'den sonra başbakan olan Bülent Ulusu; eski dışişleri bakanları Emre Gönensay ve İlter Türkmen; emekli orgeneraller Atilla Ateş, Ahmet Çörekçi, Necdet Öztorun, Süreyya Yüksel, Nahit Özgür, İbrahim Şenocak; eski bakanlar Cahit Aral, Mustafa Aysan, Safa Reisoğlu. Eski Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk; eski başbakanlar Hasan Saka, Nihat Erim ve Suat Hayri Ürgüplü de topluluğun içinde yer almış isimler. İlk olarak 1850'lerde Osmanlı'da sadrazama danışmanlık için kurulan ve Cumhuriyet döneminde dağılan Encümen-i Daniş, 1940'ların sonunda yeniden canlandı ve bugüne kadar geldi. Topluluğun şimdiki başkanı, en yaşlı üye sıfatıyla, Özal döneminin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman.


1983'te ANAP Trabzon Milletvekili olarak Meclis'e giren Karaduman, 12 Eylül sonrası darbe atmosferinden tekrar sivil atmosfere geçiş sürecinde, 1983-1987 yılları arasında TBMM Başkanlığı yaptı. 1991'de aktif siyaseti bıraktı ve İstanbul'a yerleşti. Birazdan okuyacağınız röportajımızda anlattığına göre de, 1993 yılında eski bir bakan arkadaşının davetiyle Encümen-i Daniş'e katıldı ve bir, iki senedir başkanlığını yapıyor. Türk Parlamenterler Birliği İstanbul Şubesi Başkanı da olan Karaduman son günlerde iki önemli olayla gündeme geldi: Encümen-i Daniş'in hükümet ve muhalefete, türban kavgasıyla artan tansiyonu düşürüp uzlaşma çağrısında bulunmasındaki rolüyle ve Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınıp serbest bırakılan İstanbul Üniversitesi'nin eski rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun gazetelere verdiği teşekkür ilanında isminin Süleyman Demirel'in ardından ikinci sırada yer almasıyla! İşte Karaduman'ın hem son gelişmeler, hem bu ilginç teşekkürün sebebi, hem de Encümen-i Daniş'le ilgili sorularımızı yanıtladığı çarpıcı röportajımız.


- Bir yanda Ergenekon soruşturması, öte yanda AKP'ye kapatma davası ve devlet içinde yaşandığı söylenen hesaplaşma. Bu süreç nasıl sonuçlanacak?


Toplumun bir kesimi AKP politikalarına güvensizlik duyuyor. AKP bu güvensizliği hemen giderecek tedbirler almalı. Gerçekler, bunun zorunlu hale geldiğini gösteriyor. Ama bugüne kadar bu önlemler alınmadı. Alsalardı, çekişmeler bu boyuta gelmezdi. Daha fazla gecikmeye mahal bırakılmamalı.


- Nedir o acil tedbirler?


Endişe, iktidarın laikliği zedeleyici, kadrolaşmayı teşvik edici tutumlarına dayanıyor. Bir imaj ve söylem değişikliği yapmalı AKP. Mesela bir adamınız toplum önünde yıpranıyorsa, onu korumakta inat etmemeniz lazım. Akla ilk gelen Milli Eğitim Bakanlığı. Sürekli oradaki laiklik karşıtı uygulamalar gündemde. Ama Milli Eğitim Bakanı, AKP iktidara geldiğinden beri aynı mevkide kalmayı başarmış! Elbette parti içi dengeler önemli ama toplumda eleştiri çok yoğunlaşırsa parti içi dengeler ikinci planda kalır. Söylemler de yumuşatılmalı ve burada hem iktidara hem muhalefete görev düşüyor.


- Belli önlemler alınırsa, kapatma davasında AKP lehine yeni bir tablo oluşur mu?


Aslında hakimler sonraki gelişmelere göre değil, davanın açıldığı güne göre karar verir. Önlerindeki maddi deliller önemli. Ama nihayetinde hakim de bir insan ve dava açılmasının sebeplerini ortadan kaldıracak yumuşak bir iklim oluşursa, bu hakimleri de etkileyecektir.


"AKP kapatılmaz"


- Delilleri düşündüğünüzde, AKP'ye kapatma davasını haklı buluyor musunuz? Sonuç ne olur?


Başsavcı Anayasa'nın kendisine verdiği görevi yapıyor. Dava açmasını bu anlamda yanlış bulmuyorum. Dayanak yaptığı maddi deliller yeterli mi, yetersiz mi, mahkeme karar verecek. Ama Başsavcı'nın davadan önce AKP'ye uyarıda bulunduğunu hatırlarsak, önyargılı olduğunu söylemek doğru değil. Haliyle Başsavcı'ya yönelik eleştirileri ağır buluyorum. Ama kapatma davası açıldı diye, ille de o partinin kapatılacağı ahkâmını kesmek doğru değil! Kanaatim; Anayasa Mahkemesi AKP'yi kapatmaz ve kapatmaması da uygundur! Dünyada ve Türkiye'de gelişen konjonktürün, maddi delillerin dışında etkili bir unsur olacağını düşünüyorum. Lakin, Başbakan'a değil ama partinin bazı önde gelen siyasetçilerine siyaset yasağı uygulanabilir.


"ANAP ve AKP'ye 'Nakşibendi projesi' benzetmesi doğru"


- "Laiklik endişesi" Özal zamanından beri bazı kesimlerce dillendirilen bir endişe. Hatta, AKP'nin aslında bir Nakşibendi projesi olduğu ve bu anlamda ANAP'ın devamı olduğu yorumları da yapıldı. İki partiyi kıyasladığınızda, doğru bir yorum mu bu?


Bu benzetme, siyasi felsefe itibariyle gayet yerinde ve doğru! İki partinin bu felsefesi, birbirini okşar. Bahsedilen felsefe o gün de etkiliydi, bugün daha gelişmiş ve yoğun bir şekilde yine etkili. Ama elbette arada hayli fark var. Özal döneminde böyle büyük buhranlar doğmadı, çünkü Özal nerede duracağını, nerede durmak gerektiğini bilen, ısrar etmeyen zeki bir adamdı. Toplumdan gelen sert tepkileri de yabana atmaz, dikkate alırdı. Atacağı adımın sonuç vermeyeceğini anladığı noktada, geri adım atardı. Bunda zekâsı kadar, çevresiyle istişareleri de etkiliydi. Özal'ın yolu bugün de izlense, daha iyi neticelere varılır.


- AKP'nin tabanına yönelik attığı adımlar, mesela türbana serbestlik gibi, Özal'ın o dönemki yöntemiyle gerçekleştirilebilir miydi?


Daha rahat bile yapılabilirdi. Özal da 1988'de üniversitelerde türbanı serbest bırakmıştı ama o zaman tartışmalar bugünkü gibi kavga boyutuna gelmedi. ANAP için kapatma davası da açılmadı. Anayasa Mahkemesi o zaman türbanı üniversitede serbest bırakan kanunu iptal etmeseydi, türban meselesi çoktan halledilmişti. Bugün türbanlılar üniversiteye giriyor olacaktı ve biz de bunları tartışıyor olmayacaktık. Konu siyasi bir malzeme haline gelmeyecekti. Bugünkü çatışmanın altında yatan sebep, iktidarın sert ve kontrolsüz tutumu.


- O zaman askerlerden bir tepki gelmemiş miydi?


Askerler bu konuda her zaman biraz katıdır. Dolaylı yolla kulağımıza gelen mesajlar oluyordu ama açık bir tepki hiç gelmedi. Mesela bugün olduğu gibi o zaman da türban serbestisini savunuyordum ama bana da bir şey söylenmedi.


Encümen-i Daniş'e girmek için, 30 üyenin de "olur"u şart


- Kemal Alemdaroğlu, Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra gazeteye bir teşekkür ilanı verdi ve ilanda sizin de isminiz vardı. Neydi o teşekkürün sebebi?


Alemdaroğlu'nu yakından tanırım. Hemşerimdir, Trabzonludur. Çok da değerli, yetenekli biridir. Bu toplumun, böyle bir münevvere sahip olmasından dolayı övünç duyacağı bir aydınımız. Gözaltına alınması biz yakın dostlarını çok üzdü ve serbest bırakılınca hemen aradım kendisini. O da teşekkür ilanında adıma yer vermiş.


-Serbest bırakıldıktan sonra hiç yüz yüze görüştünüz mü?


Hayır, telefonuna geçmiş olsun mesajı bıraktım. Bana sorarsanız, Kemal Bey, ona isnat edilen o işlere girmez, kimseye alet olmaz. Aklanacağına şüphem yok.


- Son günlerde, Encümen-i Daniş'in ismi yine duyuluyor. Başkanı mısınız?


Evet. Fethi Çelikbaş başkanlığı bırakınca en yaşlı üye sıfatıyla arkadaşlar bu görevi bana verdi.


- Bir başkanı varsa, bir organizasyon şeması da olmalı


Hayır yok, sadece başkanlık var. Mazisi 1940'ların sonuna uzanan, 50 yıllık bir düşünce kuruluşu. 15 günde bir Moda Kulübü'nde toplanır, memleket meselelerini görüşürüz. Toplantılar basına kapalı. Ne konuştuk, ne kararlar verdik, duyurmayız çünkü politikanın içinde fazla gözükmek istemeyiz. Ama çok önemli gördüğümüz meseleleri, rapor halinde başbakana, cumhurbaşkanına ve Meclis başkanına göndeririz. İçimizde siyaset adamları, eski büyükelçiler, eski genelkurmay başkanları var. 30 kişiyiz. Toplantılara üyelerin katılma zorunluluğu yok ama genelde herkes katılır.


- Neye göre seçildi bu 30 kişi? Her üst düzey siyasetçi ya da asker üye olabiliyor mu?


Kimin üye olacağına, halihazırda üye arkadaşların oy birliğiyle karar veriyoruz. Devlette umur görmüş biri, üye olmak için bize başvurunca, aramızda tartışıyor, sonra oyluyor ve ittifakla bir karar veriyoruz. Topluluktan bir tek kişi bile itiraz ederse üyelik gerçekleşmiyor.


- Bir üyenin, topluluktan çıkarılmasını gerektirecek durumlar oluştu mu hiç?


Yok, olmadı bugüne kadar. Ancak yaş haddinden


- Siz ne zaman ve nasıl katıldınız?


1991'de aktif politikayı bıraktım ve İstanbul'a yerleştim. Topluluk içinde benim de olmamı isteyen bazı arkadaşlar, arayıp davette bulundular. 1993'te girdim. 15 yıldır Encümen-i Daniş içindeyim. İki, üç senedir de başkanıyım.


- En son toplantınızda ne konuşuldu?


O gün Türkiye'nin gündeminde ne ağırlıktaysa o. Mesela geçen hafta, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik durumu konuşacaktık ve hazırlık için bir arkadaşımıza görev vermiştik. 


Ne görevi?


Ne konuşacaksak, uzmanı arkadaştan önceden hazırlanmasını istiyoruz.


- 28 Şubat sürecinde Encümen-i Daniş'in irtica raporları çok tartışılmıştı. Nasıl hazırlanıyor raporlar? Dışardan herhangi bir görevliden yardım alıyor musunuz?


Almıyoruz, tamamen biz hazırlıyoruz. 30 üyenin içinde konunun uzmanı kimse onu görevlendiririz ve raporu hazırlar. Arkadaşlarımızın elinin altında arşivler, dokümanlar, internet var. Rapor hazırlanıyor, Encümen-i Daniş'e geliyor, görüşülüyor, bütün üyeler imzaladıktan sonra da başbakan, cumhurbaşkanı ve TBMM başkanına gönderiliyor. Bazen de konuyla daha ilgili olduğunu düşündüğümüz tek bir makama gönderiyoruz.


"Encümen-i Daniş rapor hazırlarsa, bir şeyler yapılması gerektiği bilinir"


- Topluluğun üzerinde çalıştığı yeni raporlar var mı?


Yok. Bir, iki sene önce Ermeni meselesi üzerine bir rapor hazırladık, cumhurbaşkanına ve Meclis başkanına gönderdik. Bir, iki senedir de kimseye rapor göndermedik.


- Neden? Memlekette önemli gelişmeler olmuyor mu?


Rapor hazırlamamızı gerektirecek düzeyde gelişmeler yok henüz. Çok önemli bir durum olmalı.


- Gönderilen makamlarda nasıl algılanıyor bu raporlar?


Encümen-i Daniş bir konuda rapor hazırlıyorsa, bu ciddiye alınır. Cumhurbaşkanları arayıp teşekkür ediyor. Mesela dış politika üzerine bir rapor gönderdiğimiz Ahmet Necdet Sezer'den teşekkür almıştık. Hangi makama gönderirsek, o konu hakkında artık bir şeyler yapmaları gerektiğini bilirler. Zaten dikkat ederseniz bu tür raporları çok sık kaleme almak istemiyoruz ve bunun bir sebebi var. Herhangi bir konuda rapor düzenleyeceksek, konuya katkımız olmalı.


- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e rapor göndermemeniz bilinçli mi?


Hayır. Henüz Gül'e rapor göndermemizi gerektirecek seviyede bir şeyler olmadığından. Yoksa, şahsıyla ilgili değil. Aksi bir durum doğarsa, hemen bugün rapor göndeririz, hiç şüpheniz olmasın.
"Bugün, 28 Şubat'taki gibi bir irtica tehlikesi yok"


- 28 Şubat'ta rapor hazırlarken


28 Şubat'ta kimseye rapor hazırlamadık ve göndermedik. Grubun içinde askerler de olduğu için bu yakıştırmalar. Zaman zaman irtica raporları hazırladığımız doğru ama 28 Şubat sürecinde yapmadık. Olayların had safhaya, tehlikeli boyutlara vardığını görsek, hemen bugün yine hazırlarız bir rapor.


- Yani 28 Şubat'ta iddia edildiği gibi bir irtica ortamı bugün yok mu?


Evet, bence o noktaya gelinmedi henüz. Toplumda belli kontrol mekanizmaları kurulması düşüncesi ağırlık kazandı. Bu kontrol mekanizmaları parti içlerinde, basında, sivil toplumda kurulabilir. İktidar partisinden de artık bu kontrol mekanizmasına dair sesler yükseliyor. İşte son örneği, Vahit Erdem'in özeleştirileri28 Şubat'tan daha etkin çalışıyor bugün bu kontrol mekanizmaları.


- Encümen-i Daniş, bugün askeri darbe ihtimalini de, dünden az görüyor mu?


Evet. Çoğulcu demokrasiyi savunuyoruz. Darbenin tahmini olmaz ama bugün bir darbe ihtimali görmüyoruz. Türkiye, kendi kontrol mekanizmalarıyla bu işi çözebilecek mertebeye erişti. Askerlerin müdahil olmayacağı bir siyasi yapı kurulmalı, darbe ihtimali de artık zihinlerden çıkmalı. Buna da en büyük katkıyı siyaset adamları yapacak. En katı siyasetçiler bile bir gün bu gerçeği görüp uzlaşma ortamına katkı sağlama durumunda hissedecek kendini.

 Aktüel 




Bu haber 853 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,285 µs