Yargı, siyasî muhalefet yapamaz! | " /> Yargı, siyasî muhalefet yapamaz! | "/>

En Sıcak Konular

Ön savunma: Yargı, siyasî muhalefet yapamaz!

7 Mayıs 2008 08:28 tsi
Ön savunma: Yargı, siyasî muhalefet yapamaz! AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ne verdiği 98 sayfalık ön savunmanın detayları belli oldu. İktidar, kapatma davasının devlet ve cumhuriyete olan sadakati tartışmalı hale getirdiğini vurguladı.

Gizli ajandaları ve laikliğe karşı eylemlerinin olmadığının altı çizilirken demokrasilerde iktidarlara yönelik muhalefetin siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, medya ve aydınlar tarafından yapılabileceği, yargı kurumlarının hiçbir zaman siyasi muhalefet aracına dönüştürülmemesi gerektiği ifade ediliyor. Kapatmaya gerekçe gösterilen başörtüsü düzenlemesiyle ilgili de çarpıcı bir tespite yer verildi. Başörtüsü yasağına karşı çıkmanın laiklik ve cumhuriyetçiliğin gereği olarak görülmesi gerektiği kaydedildi: "Gerçek bir cumhuriyet bakış açısı, bir kısım kız öğrencilerin başörtüleri nedeniyle modern eğitim sisteminden dışlanmasını değil, modern eğitim sistemine dahil edilmelerini gerektirir. Başörtülü olarak eğitim sisteminde yer almak laiklik ilkesini güçlendiren bir yaklaşımdır." AK Parti'nin 'savunma' yerine 'cevap' ifadesini kullandığı ön savunma Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasını taşıyor. 35 ekten, toplam 3 klasör evraktan oluşuyor.

Ön savunmada, AK Parti'ye yöneltilen ithamların hiçbiri kabul edilmiyor. İddianamenin hukuki ve siyasi meşruiyetinin olmadığı vurgulanıyor. Savunma şöyle sona eriyor: "Bu nedenlerle, AK Parti'nin kapatılması için açılan davanın reddine karar verilmesi hususunu Anayasa Mahkemesi'nin takdirlerine saygıyla sunarız. "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın, 'laikliğe karşı eylemlerin odağı oldu' yönündeki ithamı savunmada geniş yer tutuyor. AK Parti'nin icraatlarının Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyet hedefine yönelik ve Anayasa çerçevesinde olduğuna işaret ediliyor. Şu değerlendirme dikkat çekiyor: "AK Parti, laikliğe aykırı fiillerin değil, kurulduğundan itibaren yaptığı çalışmalarla ülkemize ve milletimize hizmetin odağı haline gelmiştir. Açıkladığımız ve yaptıklarımız dışında gizli gündemimiz hiçbir zaman olmadı, bundan sonra da olmayacaktır." İddianame için, "Objektiflikten, rasyonellikten uzak, gerçekleri ters yüz eden, değerleri ve kavramları birbirine karıştıran, laikliğe zarar veren, önyargılı bir yaklaşım" tespitleri yapılıyor. Kapatma davasının siyasi ve ekonomik istikrarı tahrip ettiği, ülkeyi fakirleştirdiği, zaman kaybına yol açtığına işaret ediliyor. Davanın milletin ve özellikle devletin bütünlüğüne zarar verdiği üzerinde duruluyor. Öne çıkan eleştirilerden birisi de şu: "Kökten dinci, karşı devrimci, siyasal İslam, ılımlı İslam, aydınlanma felsefesi, küreselleşmenin merkez güçleri ve Büyük Ortadoğu Projesi gibi teorik siyasi tartışmalarda kullanılabilecek kavramların bir iddianamede yer almasının bu davanın hukuki değil siyasi münazaralarla açıldığı yönündeki kuşkuları beslemektedir."

Eski YÖK Başkanı Teziç'ten alıntı yapıldı

AK Parti, eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in TÜSİAD'a 1997 yılında hazırladığı rapora da atıfta bulundu. Teziç, şu görüşü savunmuştu: "İktidar partisi için kapatma mekanizması işletilmesi düşünülemez."

Savunmada, "Tarih ve ona şahitlik eden milletimiz, ülkemizin çağdaş uygarlık mücadelesini engelleyenleri affetmeyecektir." deniliyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kapatma davasına dahil edilmesi de geniş yer tutuyor. Tarafsız cumhurbaşkanının siyasi parti davasına dahil edilemeyeceği hatırlatılarak bu durumun Anayasa'ya aykırı olduğu vurgulanıyor. Cumhurbaşkanı Gül'ün Dışişleri bakanı olduğu dönemde yurtdışındaki Türk liseleri ile ilgilenmesine açıklık getiriliyor. Yurtdışında Türkiye'nin gururu olan bu okullarla ilgili bölüm şöyle: Türk kolejlerine paşa da CHP'li de, MHP'li de gitti. Cumhurbaşkanlarımız (Turgut Özal ve Süleyman Demirel), TBMM başkanlarımız (Mustafa Kalemli ve Hüsamettin Cindoruk), başbakanlarımız (Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit), dışişleri bakanları dahil bakanlarımız (Şerif Ercan, Ahat Andican, Cumhur Ersümer, Necdet Menzir, Refaiddin Şahin, İstemihan Talay, Enis Öksüz vd.), Yargıtay Başkanı'mız Müfit Utku, milletvekillerimiz (Murat Sökmenoğlu, Hasan Korkmazcan, Hayri Kozakçıoğlu, Yıldırım Akbulut, Nevzat Ercan, Masum Türker, Haydar Yılmaz, Lütfullah Kayalar, Onur Öymen vd.) ile diğer devlet adamlarımız (Alparslan Türkeş, Em. Tümgeneral Prof. Dr. Ömer Şarlak, eski Hv.K.K.Org. Halis Burhan vd.) yurtdışı gezilerinde büyükelçilerimizin de refakati ile anılan okulları ziyaret etmiş, destekleyici icraatlarda bulunmuş ve takdirlerini bildirmişlerdir."

AK Parti'nin ön savunmasında şu görüşler yer alıyor:

Milletin değerleri itham edildi

İddianamede partimizin değil, partimize gönül veren milletimizin ve onun temel değerlerinin itham edildiğini düşünüyoruz. Bu iddianamenin konusu sadece AK Parti değil, onun üzerinden millet iradesi ve demokratik siyasettir.

Cumhuriyetin mayasına odaklandık

İddianamede temel sorun, AK Parti'nin siyasi felsefesi ve vizyonunun anlaşılamamış, hatta daha da vahimi yanlış anlaşılmış olmasıdır. İddianamede portresi çizilmeye çalışılan partiyle AK Parti'nin hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. AK Parti, Türkiye'nin geleneksel kültürel değerleri ile "muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma" hedefi arasında bir çelişki değil, uyum olduğunu gösteren politikalar üretmiştir. Bunu yaparken AK Parti'nin sosyolojik gücü ile siyasi perspektifinin ürettiği sinerji, cumhuriyetimizin mayasında bulunan modernleşme hedefine odaklanmıştır.

Laikliği geniş kesimlere benimsettik

Partimiz, son genel seçimlerde 81 ilin biri hariç tümünde milletvekili çıkaran tek partidir. Dolayısıyla AK Parti, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünün teminatıdır. Toplumun tüm kesimleriyle buluşmuş ve toplumsal barışın, ülkenin birlik ve bütünlüğünün teminatı haline gelmiş bir partinin Anayasa'ya aykırı eylemlerin odağı olarak gösterilmesi düşünülemez. AK Parti hükümetleri yasal çerçevede laikliğin kurumsal ve pratik şartlarına saygı göstermenin ötesinde, geniş kitlelerin devletin laik karakterini sahiplenmesine önemli bir katkı sağlamıştır. Laikliğin geniş kitleler tarafından benimsenmesinde, farklı kesimlerin sisteme entegre edilmesinde partimiz, önemli bir misyon icra etmektedir.

Demokrasiye olan güven sarsılıyor

Bu davayla demokrasimiz zarar görmektedir. Meclis demokrasinin kalbi, partiler ise bu kalbe kan taşıyan ana damarlardır. Partilerin kolaylıkla kapatılabilmesi, çoğulcu demokratik siyasetin sorun çözme işlevini yok etmektedir. Milletimizin demokrasiye olan inanç ve güvenini derinden sarsmaktadır.

Millet zarar gördü, istikrar tahrip edildi

Bu davayla ülkemiz ve milletimiz zarar görmektedir. Siyasi ve ekonomik istikrarın tahrip edilmesi ülkenin ve halkın fakirleşmesi, kaybetmesi demektir. Türkiye'ye onlarca yıl kaybettirmeye kimsenin hakkı olmamalıdır.

Bölücüler bu süreçte güç kazanıyor

Devletimizin bütünlüğü zarar görmektedir. Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü zedeleyecek düşünce ve hareketler, bu süreçte güç ve zemin kazanmaya çalışacaktır.

Dava cumhuriyete sadakati tartışmalı hale getirdi

Bu iddianame, cumhuriyetimizin niteliklerinin halkımızca yeterince sahiplenilmediği varsayımına dayanmakta, milletimizin devletine ve cumhuriyetine olan sadakatini tartışmalı hale getirmektedir. Kapatma talebiyle açılan bu davada, amacımız sadece partimizi savunmak değildir. Esasen biz milletimize ve devletimize hizmetten başka savunmayı gerektirecek hiçbir şey yapmadık. Siyaseti her zaman millete hizmetin aracı olarak gördük. Söylem ve eylemlerimiz insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin daima ileri götürülmesine yöneliktir.

Tüm zamanların en ironik davası

Bu dava tüm zamanların en ironik davasıdır. Kuruluşundan itibaren gece gündüz çalışarak Türkiye'yi Avrupa Birliği'nin tam üyesi yapmak için uğraşan, ülkeyi demokratik ve laik bir Avrupa'nın parçası haline getirmek için tüm adımları atan ve atmakta olan bir siyasi hareketi "laiklik aleyhine fiillerin odağı" olmakla suçlamak akla, mantığa ve gerçeğe aykırıdır.

Yargı, siyasi muhalefet yapamaz

Demokrasilerde iktidarlara yönelik muhalefet siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, medya ve aydınlar tarafından yapılabilir. Yargı kurumları ise hiçbir zaman siyasi muhalefetin aracı olarak kullanılamaz, kullanılmamalıdır.

Tansel Çölaşan'a 27 Mayıs göndermesi

27 Mayıs darbesini yücelten, Menderes ve arkadaşlarının idamını "halkın coşkuyla karşıladığını" söyleyenlerin ve bu yolla bugün yeni 27 Mayıslara davetiye çıkaranların bulunduğu bir siyasi ortamda demokrasiye olan inancı cesaretle ve kararlılıkla ifade etmenin hangi mantıkla kınandığını anlamak imkânsızdır. İddianamedeki bu kınama, diğer siyasi imalarla birleşince daha da anlamlı hale gelmektedir. İddianamenin, bir zamanlar Demokrat Parti'ye yöneltilen, "karşı devrimci", "çoğunlukçu" ve "laik cumhuriyete karşı bir rövanş arayışına girişmiş" gibi ithamları bu kez partimize yöneltmesi, söz konusu siyasi kampanyaya bir destek niteliğindedir. Sadece bu bile, iddianamenin hukuki değil tamamen siyasi bir metin olduğunu göstermeye yeterli. Tüm korkutma, tehdit ve sindirme girişimlerine karşı diyoruz ki: Bu topraklarda demokrasinin kökleşmesi, devletimizin güçlenmesi, millet iradesinin yüceltilmesi, insan hakları standardının yükseltilmesi, milletimizin refah, huzur ve özgürlük içerisinde yaşaması için elimizden gelen her şeyi yaptık, yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz.

Kapatma değil ifade özgürlüğü davası

1982 Anayasası'nda yapılan değişikliklerle siyasi partilerin kapatılması zorlaştırıldığı halde, AK Parti'nin kapatılmasının talep edilmesi Anayasa ile temelden çelişmektedir. Nitekim, zorlama bir mantıkla hazırlanan iddianamede, eylemlere dayalı olarak odaklaşmanın gerçekleştiği hiçbir şekilde ortaya konulamamıştır. Partililere ait, her biri tek başına açıkça ifade özgürlüğü kapsamında bulunan düşünce açıklamaları delil olarak sunulmak suretiyle odaklaşma koşulunun sağlandığı izlenimi verilmek istenmektedir. Bu nedenle, dava parti kapatma davası olmaktan ziyade, adeta bir ifade özgürlüğü davası niteliğine bürünmüştür. 'Laikliğe aykırı eylemler' olarak sıralanan hususlar, laikliğe aykırı bir nitelik taşımamaktadır. İddianame ile kurgulanan tez bütünüyle çökmektedir.

Laikliği aksatacak icraatımız olmadı olmayacak

İddianamede partililerin Anayasa'ya aykırı eylemleri olarak nitelendirilen beyan ve faaliyetlerin neredeyse tamamı, aykırılık oluşturmak bir yana, insan haklarına bağlı demokrat bir partinin savunması gereken düşünce ve politikalardan oluşmaktadır. Çağdaş laiklik anlayışı bir yandan devlet düzeninin dinî kurallara dayanmamasını, diğer yandan da devletin, bireylerin sahip olduğu din ve vicdan özgürlüğünü güvenceye almasını gerektirmektedir. İktidarımız süresince laikliğin bu iki temel ayağını aksatacak herhangi bir icraatın içinde olmadık, bundan sonra da olmayacağız.

Vehimle hazırlanmış, kurgusal bir metin gibi

AK Parti hakkında düzenlenen iddianame, hukuki bir metin olmaktan ziyade, ülkenin gerçeklerini ve iktidar partisinin icraatlarını görmezlikten gelerek, korku ve vehimlerden hareketle geleceğe yönelik spekülatif öngörülere yer veren kurgusal bir metin niteliğindedir. Muhalif siyasi partilerin iktidarları yıpratmak için bu tür yollara başvurmaları anlaşılabilir. Ancak, hukuk sanal değerlendirmelere değil, somut gerçekliklere, belge ve bulgulara dayanmak zorundadır.


Kurultay reklamı da savunmaya girdi

 AK Parti, eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eski başbakanlar Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve muhalefet liderleri Deniz Baykal ile Devlet Bahçeli'nin dinî konulardaki ifadelerini hatırlatırken çifte standarda vurgu yaptı. Demirel ve Baykal'ın, dinî kavramları bolca kullandığı konuşmalar aktarıldı. CHP'nin 26 Nisan'daki kurultayından önce reklam panolarında yer alan, "Çekil aradan. Din bizim. Devlet bizim. Millet bizim." şeklindeki ifadelere de dikkat çekildi.
 

zaman



Bu haber 228 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,732 µs