Şahin: Türk yargısı önemli sınavda!

4 Mayıs 2008 10:13 tsi
Adalet Bakanı Şahin, AK Parti’nin kapatılmasına ilişkin süreci değerlendirirken, Türk yargısının önemli bir sınavda olduğunu belirtti. Şahin, Türkiye'nin gündemindeki konulara ilişkin önemli açıklamalarda da bulundu. İşte Bakan Şahin'in açıklamal

Adalet Bakanı Şahin, AK Parti’nin kapatılmasına ilişkin süreci değerlendirirken, 'Yargı bu dava sebebiyle çok ciddi bir sınavdadır. Tüm dünyanın gözü Anayasa Mahkemesi’nde. Yüksek yargı organımızın mensuplarının Türkiye’yi ileriye doğru götürecek bir perspektifle konuyu ele alacağını düşünüyorum' dedi.
 

Türkiye'nin üçüncü dünya ülkesi olmadığını söyleyen Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, "AB standartlarında artık şiddeti teşvik etmeyen ve terörle bağlantısı olmayan siyasi partilerin kapatılması mümkün değildir" dedi. Şahin, Türkiye'nin gündemindeki konulara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Şahin şunları söyledi:

3. DÜNYA ÜLKESİ DEĞİLİZ:

Türkiye AB ile müzakere yürüten bir ülkedir. Biz AB mevzuatını ülkemize taşımaya çalışıyoruz ve AB kurumlarının üyesiyiz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni yıllar önce imzalamışız, 1990'lı yıllarda da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yetkisini tanımışız. Ayrıca biz Venedik Siyasi Kriterleri dediğimiz, konseydeki deklarasyonu da imzalamış bir ülkeyiz. AB standartlarında artık şiddeti teşvik etmeyen ve terörle bağlantısı olmayan siyasi partilerin kapatılması mümkün değildir. Türkiye bir üçüncü dünya ülkesi değil.

SÖZLEŞMELER YANSITMALI:

Yüksek yargı organlarımız da artık hem Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmeleri hem yetkisini kabul ettiği mahkemelerin içtihatlarını kararlarına yansıtmak durumundadır. AK Parti Venedik Kriterleri bağlamında kapatılma iddiasıyla suçlanabilecek bir parti değildir. O partinin bir mensubu olarak şunu söyleyeyim ki, AK Parti kapatılma davası açılmayı hak etmiş bir parti değildir. Ben AK Parti'nin böyle bir davayı hak ettiği kanaatinde değilim. Türkiye de böyle bir davayı hak etmemiştir. Hakkında dava açtığınız parti 5.5 yıldır Türkiye'de tek başına iktidar olan, Türkiye'nin içte ve dışta sorumluluğunu üstlenmiş olan bir partidir.

ÖZGÜRLÜKLER VE YARGIÇLAR:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, bizim partimizle ilgili bir iddiada bulunmuştur. Bu iddiaya karşı savunmaları değerlendirerek, bir karar verecek olan Anayasa Mahkemesi'dir. Yüksek yargı organımızın mensuplarının da Türkiye'yi geriye doğru değil, ileriye doğru götürecek bir perspektifle konuyu değerlendireceklerini düşünüyorum. Çağdaş dünyada özgürlüklerin, yargıçlar eliyle ve onların kararlarıyla geliştiğinin çok çarpıcı örnekleri vardır. Yargı organlarımızın özgürlüklerin gelişmesine kararlarıyla katkı sağlayabileceğini düşünüyorum.

CİDDİ BİR SINAV:

Ben yasama organı bir değişiklik yapmadan bile yargıçların uluslararası hukuki düzenlemeleri doğrudan kararlarına yansıtabileceklerini düşünüyorum. O bakımdan her şeyi parlamentodan beklemeyelim. Türk yargısı bu dava sebebiyle çok ciddi bir sınavdadır. Ben Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı alacak 11 asil üyesinin Türk hukukunu ve Türk yargısını dünyada takdirle anılan bir yargı olarak gösterebileceğini düşünüyorum. Biz sorumluluk duygusuyla hareket ederek bu sürecin çağdaş standartlar ölçüsünde sonuçlanması beklentisi içerisindeyiz. Bu sürecin sonucunda Türkiye'de demokrasinin daha da güçleneceği ve Türkiye'deki siyasetin özgürlük alanının daha da genişleyeceğini düşünüyor ve bekliyoruz.

SÜREÇ SONUÇLANMALI:

Bir ülkede siyasi istikrar varsa ekonomik istikrar olur. Siyasi belirsizlik ekonomiyi son derece olumsuz etkiler. Bundan Türkiye'nin kaybı oluyor, Türk insanın kaybı oluyor. Biz içine girdiğimiz bu sürecin bir an önce sonuçlanmasını ve Türkiye'nin biran önce normal bir zeminde demokrasisini daha da güçlendirmiş olarak yoluna devam etmesini arzu ediyoruz.

301 DEĞiŞiKLiĞi RAHATLATIR

301. maddede yapılan değişiklik daha çok basın yayın organlarının ve onların temsilcisi durumundaki kuruluşların talepleri doğrultusunda yasalaştı. Çünkü, 301. maddeden dolayı hakkında dava açılan kişilerin çok önemli bir bölümü gazeteci, yazar, aydın. Bu değişiklikle ifade özgürlüğü açısından geçmişte yaşanan sorunlar tamamen ortadan kalkar diyemem ancak önemli ölçüde bir rahatlama getireceğini düşünüyorum. Herkes kurumların saygınlığını ortadan kaldırıcı söz ve beyanlardan uzak durmaya gayret etmelidir. Sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın her ülkesinde kişilerin ve kurumların saygınlığını koruyan ceza hükümleri vardır. Değişiklikle biz Türklüğümüzü filan kaybetmiş olmayız. Bir millet kendi kültürünü ve kendi değerlerini korur. Ona sahip çıkarak korur.

MUHALEFETTEKi iKTiDAR SEVDASI

1950 yılından itibaren iktidara gelen merkez sağ veya merkez partilerinin, özellikle tek başına gelenler hakkında söylenenler şimdi AK Parti hakkında söyleniyor. Türkiye'de halkın oyu ile iktidar olamayanların kendileri muhalefette de olsa ‘Türkiye'yi biz yönetiriz. Bizim dediğimizin dışında bir şeye razı olmayız' anlayışı devam ediyor.

BU ANLAYIŞ İFLAS ETTİ

CHP, Türkiye'de muhalefetteki iktidar sevdasından vazgeçmedikçe Türkiye normalleşemeyecektir. ‘Ben muhalefette de olsam iktidar benim' anlayışı Türkiye'ye zaman kaybettiriyor. Ben bu anlayışın artık Türkiye'de taraftar bulmadığını, iflas ettiğini, sonunun geldiğini düşünüyorum. Laiklik Türkiye'de anayasada gerekçesinde ne şekilde yazıyorsa o şekilde uygulanmalıdır. Dinin siyasi amaçlar için kullanılmaması, herhangi bir dinin kurallarının devlet kuralı olmaması anlamındadır.

DEVLETİN DİNİ OLMAZ

Din ve devlet işlerinin ayrı olmasını ifade eden bir ilkedir. Ama, aynı zamanda bu inanç özgürlüğünün de teminatıdır. Laik ülkelerde insanlar bir dine inanabilirler, inanmayabilirler, herkesin kendi dininde özgür olduğu bir rejimin adıdır. Devletler laik olur. İnsanlar da devletin laiklik karakterine sahip olması gerektiğine inanırlar. Ama, kendileri laik olmazlar. Laik demek, dinler karşısında tarafsız olmak demektir. Herhangi bir dine sahip olmamak demektir. Bireyler için böyle bir şey düşünülebilir mi? Bireylerin dini olabilir, ama devletin dini olmaz.

bugün
 

Bu haber 568 defa okundu.