1 Mayıs'çılar! 28 Şubat'ta nerelerdey

2 Mayıs 2008 21:40 tsi
Millet olarak bir an evvel düze çıkmak ve toplumsal huzur ve barışı sağlamak istiyorsak bu çifte standartlardan ve riyakârlıktan kurtulmamız gerekmektedir. Yavuz Selim Kurt yazdı...

Efendim, başlığı okuyup da sakın benim, dün Şişli’de ve Beyoğlu’nun Taksim Meydanı’na çıkan ara ve arka sokaklarında yaşananları ve bu yaşananlar arasında boyalı su, cop ve biber gazı ile zarar gören vatandaşlarımızın durumlarını tasvip ettiğimi düşünmeyin. Bilakis, dün tarihimize kara bir leke olarak geçmelidir. Devlet vatandaşıyla böyle inatlaşmamalıdır. Bu inatlaşma ve gerginlik yakın vadede olmasa da, orta vadede açılan kapatma davası ile başı dertte olan topal AK Partisi Hükümeti’nin ve Sayın Başbakan’ın başını fena halde ağrıtacaktır.

Dünkü olayları tasvip etmemekle birlikte milletimizin sürekli maruz kaldığı bir çifte standardı sizinle paylaşmak istiyorum. Maalesef bazı kavramlar ve olaylar ve bunların devamı olarak da bazı figürler ve zamanlar adeta birilerine rezerve edilmiştir ülkemizde. Mesela Alevi vatandaşlarımızın oyları sadece SOL partilerindir, 1 Mayıs’ı yalnızca SOL düşünceli emekçiler kutlayabilir, milliyetçilik MHP’nin tekelindedir, manevi alan ise Milli Görüş’e tahsis edilmiştir gibi algılar var. Bir kişi biraz dinini diyanetini öğrense hemen ERBAKANCI ya da FETHULLAHÇI olmakla itham edilir. Bir genç zevkle Mehter Marşı dinlese hemen O’nun ÜLKÜCÜ olduğu varsayılır. Sosyal adaletten ve sınıflar arası eşitsizlikten dem vurmaya görün hemen SOLCU damgasını yersiniz. Oysa hiçbir kavram, olay, tarih ve düşünce tek başına bir grubun ya da şahsın malı değildir.

1 MAYIS işçi ve emekçinin bayramı değil mi? O zaman neden sadece SOL ile özdeşleştirilmeye çalışılıyor ki? Bu temel cevapları bulamadığımız takdirde daha bizler çok uzun yıllar 1 Mayıs haberleri yapacağız. Bu ülkede iş hayatında çalışan on milyonlarca işçinin ancak ve ancak % 20’si belki daha azı Sol düşünceye sahipken 1 Mayıs’ın solcuların ipoteğinde olduğunu, onunla ilgili her türlü eylemi de onlara ciro etmemiz gerektiğini bize kimler neden dayatmak istiyor. Türk basınının amiral gemilerini de sol düşünceli yazar ve yöneticiler idare ettikleri için 1 Mayıs 2008’in basındaki yansımaları objektif olamamıştır. Ekranlardan halka yansıtılanın özeti şuydu “Masum emekçiler, ağızlarının tadıyla, güle oynaya İşçi Bayramı’nı kutlamak için Taksim Meydanı’na çıkmak istediler ancak baskıcı ve ceberut iktidar ve merkezi yönetim adeta devlet terörü estirdi ve buna müsaade etmedi”. Ekranlara çıkarılan eski sol tüfekler de bu ifadeleri eveleyip gevelediler. Bu ülkede, 1 Mayıs 1977 kanlı Taksim olaylarından sonra SOL düşünceye sahip siyasi partiler defaten iktidar oldular. Ecevit, Baykal, Erdal İnönü, Karayalçın bu ülkede hükümet ettiler. O zaman da Taksim’de 1 Mayıs Mitingleri yasaklanmıştı. Şimdi tüm bunları yok sayarak yükü sadece AK Partisi’nin ve Başbakan’ın zayıf omuzlarına atmak iyi niyetli bir yaklaşım değildir.

Gelelim yazımızın başlığına. Şimdi 1 Mayıs üzerinden siyaset yapan ve medyacılık oynayan muhterem zevata sesleniyorum satırlarımla. 1998-1999 yıllarında başörtüsü gibi en temel bir hakkın mücadelesini veren masum ve iyi niyetli öğrenciler eylemler yaparken ve biber gazıyla Türkiye’de ilk zehirlenenler olurken nerelerdeydiniz? Masum kızların başları zorla açılırken, dayak yerlerken nerelerdeydiniz? 28 Şubat sonrası Fatih Çarşamba’da cüzzamlı gibi sarıklı, takkeli ve cüppeli vatandaşlarımız toplanırken nerelerdeydiniz? 28 Şubat ve sonrasında en son da geçen yıl 27 Nisan’da anti-demokratik muhtıralar verilirken nerelerdeydiniz? Tam tersine 28 Şubat sırasında bugün bize özgürlük ve hak mücadelesi mavalı okuyan ve ajitasyonu yapan DİSK yöneticileri post-modern darbecilerin şakşakçılığını yapıyordu. Darbe çığırtkanlığında en üst perdeden tiratlar atıyordu! Özgürlük ve demokrasi sadece işinize gelince mi kutsal ve önemli oluyor? O zaman niçin bugünkü gibi genizden konuşarak olayın vahametini ortaya koymadınız da dün birden 1 Mayıs üzerinden hükümete ve onun şahsında ona oy verenlere saldırmak için tek bir yerden kumanda edilircesine aynı ifadelerle harekete geçtiniz? Asla inandırıcı değilsiniz. Ne kadar ajite ederseniz edin halk artık size kanmıyor. Bu çifte standardı yürüttüğünüz takdirde de artık bu toplumda daha fazla tutunamayacaksınız.

Sol düşünceye sahip olan bu çifte standartlı yaklaşımları eleştirdiğim kadar kendisini Sağcı, Milliyetçi ve İslamcı olarak ifade edenleri de eleştiriyorum. Aynı çifte standardı başka olaylarda bu kesimler de fazlasıyla göstermektedir. Mesela 6 Kasım YÖK’ün kuruluş yıldönümüdür. YÖK’ün bilimsel hayatımız için ne anlama geldiğini tekrar uzun uzadıya yazacak değilim. YÖK’ten en fazla zarar gören öğrenciler şu ana kadar İslamcı kesimden olduğu halde her yıl 6 Kasım YÖK protestolarında 1998 yılı hariç onları göremezsiniz. Yine örneğimize dönersek, 1 Mayıs Eylemleri ve Mitinglerinde de milliyetçi mütedeyyin kesimi pek göremezsiniz. Sanki bile isteye bu alanları marjinal ve toplumda tabanı olmayan SOL kesime hibe etmişlerdir. Millet olarak bir an evvel düze çıkmak ve toplumsal huzur ve barışı sağlamak istiyorsak bu çifte standartlardan ve riyakârlıktan kurtulmamız gerekmektedir.

Yavuz Selim Kurt / Boyut Haber
 

Bu haber 1,051 defa okundu.