En Sıcak Konular

Partilerin siyasi taktikleri: Nereye geldik?

2 Mayıs 2008 16:00 tsi
TBMM’de grubu bulanan siyasi partiler, AKP, CHP, MHP ve DTP, 22 Temmuz’dan bugüne gelinen noktada, ‘kendilerine göre’-bir rol-oynadı. Ama geldiğimiz nokta işte bu. Partilerin stratejileri; biri ‘siyaseten’ biri ‘T

Adalet ve Kalkınma Partisi: AKP yani Başbakan Erdoğan, 22 Temmuz gecesi, “kendisinden olmayanlara” gönderdiği “müsterih olun” vaadini tutamadı. Daha doğrusu, derdini anlattıysa da pratikte yerine getiremedi. “Kendisinden olmayanlar” müsterih olmamaya devam etti. Bu vaadin söylenmesi “parti için iyiydi”. Yerine getirilmemesi ise “Türkiye için” iyi olmadı. Ama bu taktiğin tutmamasını salt AKP’nin sorumluluğuna bırakmak doğru değil.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de kendine özgü konjonktürü AKP’nin “kıpırdamasını” zorlaştırdı. Bu basit cümleden sonra gelen tüm süreçlerin toplamı AKP’yi “kapanma tehlikesi” ile yüzyüze getirdi.

Bu açıdan “müsterih kılma” vaadi bir taktik ise, ne AKP için ne de Türkiye için pek iyi olmadı. AKP’nin parti menfaati açısından ikinci hatası ise yine yüzde 47’nin getirdiği yanlış “güç” algılamasının sonucu oldu.

AKP’nin hatta bizzat Erdoğan’ın siyaseten varlığına büyük katkı yapmış Avrupa Birliği ve ülkedeki liberal bakışlara soğuk durması, ihtiyacı bulunduğu zamanlarda (!) arkasındaki gücün kaybolmasına yol açtı. Bu Türkiye’nin iyiliğine oldu diyenler bulunabilirse de AKP için iyi olmadığı açık.

AKP “tali” görünen ama taktik açıdan felaket sayılabilecek hatalar da yaptı. Örneğin İspanya’daki Türban açıklaması öyle bir dönüp dolaştı kı, Milliyetçi Harekat Partisi’nin eline yıkıcı bir kurşun verdi. O kurşun sonunda gelip AKP’yi vurdu.

Ama dediğimiz gibi bu hataları sadece AKP’nin veya Erdoğan’ın üzerine yıkmak, tabloyu tam görememe yanılsamasını getirir. Örneğin türban konusunda yapılan hatanın arkasında, AKP içi dengelerin rolü veya bir başka partinin “sonucunu kestirip kestirmediği henüz bilinmeyen katkısı” yadsınamaz.

İşte bugün AKP, belki Genel Başkanı’nın hatalarından “muaf olarak” bu yanlışların sancısını çekiyor.

Milliyetçi Harekat Partisi: Devlet Bahçeli ve partisinin genel olarak “siyasetin kuralları”na uyduğu söylenebilir. Bu her zaman iki taraflı, yani hem MHP için hem Türkiye için olumlu sonuçlar doğurmasa da, özne MHP olduğunda taktiklerin işe yaradığı varsayılabilir.

MHP’nin 22 Temmuz’a giden ve bu tarihten gelen süreçte belirgin taktikleri ve hataları şöyle bir sıra izliyor. Seçim kampanyası döneminde miting alanına fırlatılan urgan belirgin bir hata olarak görüldü, medya tarafından ağır biçimde eleştirildi.

Ancak Bahçeli partisinin başına geçtiği günden bu yana, Türkiye’nin yaşadığı ve aslında parti tabanının reaksiyon göstermeye hazır olduğu konularda ipi tutmasını hep bildi. Urgan hatasından sonra da benzer bir stratejik hatayı hemen hiç tekrarlamadı.

Bu MHP için iyiydi. Bahçeli bu tutumunu seçimden sonra TBMM’ye de taşıdı ve DTP’lilerle “el sıkıştı”. Uygulama, medyadan büyük destek gördü. Ama parti tabanında aynı homojen alkışları bulup bulmadığı tartışmalı!

Bu taktik hamlenin Türkiye ve MHP için ne kadar iyi olduğu da öyle. MHP içinde bir çok kişi hala bunun nedenini anlamış değil ve dışında da bir çok mahfil tavrı eleştiriyor. Ancak Bahçeli bu karttan memnun olmalı ki-geçtiğimiz 23 Nisan’da görüldüğü üzere-taktiğini sürdürüyor.

İkinci taktik nokta, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, genel kurula girerek-ama Abdullah Gül’e oy vermeyerek-gösterdiği tutum oldu. Bu tutum genel olarak yine medya tarafından alkışlandı. Ancak bir çok kesimden de ciddi eleştiri getirdi. Zira “girmek” Cumhurbaşkanı’nın seçilebilmesini-oy sayısı nedeniyle-sağladı.

Parti için kötü olmadığı gibi muhafazakar seçmen kitlenin sempatisini çekti. Başat taktik eylemlerden biri de elbette türban konusunda oldu. Başbakan’ın İspanya’daki türban açıklamasının üzerine büyük bir süratle ama AKP’ye manevra alanı bırakmayacak biçimde atladı.

Bunun sonucu önce parti için iyi gibi durdu. Hem liberal kesimler hem de muhafazak kesitten destek aldı. Ama bugün gelinen noktada Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkışmışlık hissine katkı yaptı ve çok muhtemelen ilk baştaki sempati oylarını da yitirdi.

Cumhuriyet Halk Partisi: 22 Temmuz’dan TBMM’ye ana muhalefet partisi olarak girmeyi başarsa da, sandıktan ağır kanamalı olarak çıkan CHP’nin Türkiye’nin şu anki pozisyonuna etkisi bundan önce başladı.

Baykal, Merhum Turgut Özal’ın 12 Eylül’de siyaseten yasaklanan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alpaslan Türkeş’in politika yapma hakkını ertemeye ve engellemeye çalışan tavrından, Erdoğan’ın siyasete dönme imkanlarını kısıtlamayarak ders aldığını gösterdi.

Ama bu “izni” vermesinin ardındaki ana gerçek, Tayyip Erdoğan efsanesinin yıpratılarak yok olmasının önünü açmaktı. Türkiye’de bir Erdoğan fenomeni vardı ama iktidarda sadece partisi vardı. Baykal, asıl oyuncunun sahnede olmasının iktidarı yıpratmak için daha uygun ve doğal bir ortam sunacağına inandı.

Yasak yanlış, destek doğru ve demokratikti ama CHP için iyi olmadı. Erdoğan başarılı oldu. 22 Temmuz’a giden ve çıkan yollarda CHP sadece laik hassasiyet üzerinde durdu.

Bu da sadece AKP’ye oy veren geniş kitlenin kemikleşmesini ve büyümesini sağladı. Tepki oyları inanılmaz oranlara fırladı. Bunun etkisi de yine CHP’ye oldu. Hem 22 Temmuz  sonuçlarının gazabına uğradı hem de parti içi dengeleri bozdu.

Deniz Baykal yönetiminin gerçek konsantrasyonunun parti içi dengelere yönelik olduğunun altını çizmek gerekiyor. Baykal Genel Başkanlığı elinde tutmakta siyaset bilimine girecek bir hassasiyet gösterdi ama Türkiye’nin uzlaşması gereken genel mutabakat arayışlarında dengeleri koruyamadı.

CHP gibi Atatürk mirası bir partinin laik hassasiyetlerinin yüksek olması elbette doğaldı ama bu partinin Türkiye’nin tüm kriz noktalarına aynı ilgiyi göstermesini engelledi.

Partinin ve Baykal’ın iktidara yönelik genel taktik anlayışı, tam olarak AKP’nin söylemlerine muhalefet etme ve bunu grup toplantılarında sertçe eleştirme temeline oturtuldu. Ne Türkiye’de ne de dünyada bu tür politik z taktiklerin artık hiç ilgi görmediği gerçeğine körleşildi. CHP hemen hemen hiçbir alternatif politika üretemedi, üretmediği gibi basit siyasi taktikler bile uygulayamadı.

Yine de ana muhalefet konumunun getirdiği kilit özelliği doğal olarak koruyor.

Demokratik Toplum Partisi: DTP, nuh dedi peygamber demedi. Terör örgütüne bakışı 22 Temmuz’dan önce olduğu gibi sonra da devam etti. Kızılsın veya desteklensin kendine uzatılan ellerin hepsini geri çevirdi.

Kısa süre öncesine kadar, baskın AKP politikaları nedeniyle Güneydoğu’daki seçmen kitlesini bile kaybetme noktasına geldi. Şu anda da TBMM’de varlıkları Güneydoğu’nun yaşadığı sıkıntılara bir çözüm getirmekten çok uzak.

Türkiye için bir faydası olmadığı gibi partileri için de bir yarar üretemediler. DTP de kapatılma riski ile yüzyüze. Başından beri ikaz edilen Türkiye’nin partisi olma önerisinin yanından bile geçemediler. Genel Başkanları önce gözaltına alındı sonra askere. Partinin hemen tüm teşkilatları ve milletvekilleri mahkemelik. Esasen ortarda bir taktik de görülmedi.

Konjonktürün yarattığı imkanlarla belki seçildikleri bölgelerden yine seçilecekler. Ama muhtemelen bunun, ne oy veren seçmenlerine ne DTP’ye ne de ülkeye bir yararı olmayacak. DTP bu türden politilakar üretme kapasitesine sahip olamıyor.

Ya sonra?..

Günlük sıkıntıların dışında şu an Türkiye’nin önündeki en önemli eşik, AKP’nin kapatılıp kapatılmayacağı. Bu sorunun yanıtı Türkiye’nin tüm siyasi dinamiklerini kesin biçimde etkileyecek.

Örneğin kapatılma halinde AKP’nin işin doğası gereği sarsılacağı aşikar ama örneğin yasaklanmalarla birlikte ortaya nasıl bir kadro ve lider yapısı çıkacağı, partinin çatlayıp çatlamayacağı, böylesi bir durumda hükümetin ayakta kalıp kalmayacağı çok ciddi konular arasında.

Kapatılmama durumu da öyle. Bu olasılık gerçeklik kazanırsa AKP’nin bambaşka bir dönüşüm yaşayacağı da sezilebilir.

CHP’nin AKP’yi kurtarıp kurtarmayacağı, anayasal değişiklikle kapatmanın zorlaştırılması fikrine destek verip vermeyeceği, AKP’ye “gel” deyip demeyeceği bir başka siyasi taktik konusu. Olabilir de olmayabilir de.

MHP ise buna yatkın görünmüyor. Daha çok parti kapatılmasına karşı çıktığı ama kişisel suçların cezalandırılmasını istediği malum. Bu da aslında AKP için hemen aynı şey. Erdoğan’ın yasaklanması ama AKP’nin ayakta kalması durumu yukarıdaki riskleri yine ortaya çıkaracak.

Bu nedenle CHP biraz daha kilit noktada. AKP’nin Fikret Bila üzerinden konuşan bir siyasetçisi ağzıyla sorduğu da bu aslında. “Bunun için ne istiyorsunuz?” CHP bu soruya nasıl karşılık verilebilir bilinmez ama olasılıklar tükenmiş değil.

CHP önümüzdeki dönemde parti kapatma fikrine sıcak bakabilir. CHP’nin rahatsızlık duyduğu konularda AKP pazarlığa açık olduğunu söyledi. Deniz Baykal bunu değerlendirmek isteyebilir.

Kaldı ki CHP’nin doğal çizgisinin ortakları ile yaşadığı yeni “kalp kırıklıkları” da bu imkanı sağlayabilir. Baykal genel politik beklentileri içinde kendisi için de risk sayılabilecek gelişmeleri engellemek ve tabii demokrasi bağlamında da bu yolu yeğ tutabilir.



Bu haber 1,414 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,765 µs