En Sıcak Konular

Çin Seddi'ni halterle aşabilecek miyiz?

27 Nisan 2008 12:40 tsi
Doping haberleri ile sarsılan Türk halteri, 2008 Avrupa Şampiyonası'nda uzun süreli yokluğun mahmurluğunu üzerinden atmakla uğraştı. Dört altın madalyayla kapadığımız şampiyona sonrasında bütün gözler Pekin'e çevrildi.

Bazı sporlar insanlık tarihiyle birlikte başlamıştır. Bu tür sporların tarihleriyle insanlık tarihini ayırmak mümkün olmaz. Halter de böyle sporlardan biridir. Milattan öncesine dair resimlerde kaya kaldıran insan resimleri bulunur. 

Antik Mısır’da ağır çantalar antrenman amaçlı tek elle kaldırılırmış. Yani halterin atası olarak ağırlık kaldırma sporunu gösterebiliriz. Modern anlamda halter ise 1.31 m uzunluğunda bir “bar” ve bu çubuğun iki ucuna asılı belirli kilodaki ağırlığın iki kolla başın üzerine kaldırılması temeline dayalı bir disiplindir.

Avrupa’da mücadeleci halterin tarihi 1800’lü yılların son çeyreğinde başlar. Dünyada bilinen ilk Dünya Halter Şampiyonası, 1891 yılında yapıldı ve turnuvada hiçbir sıklet ayrımı yapılmamıştı. 1896 yılında Atina’da yapılan ilk modern olimpiyatlarda da yer alan halter, atletizm, yüzme, jimnastik, eskrim, güreş, atıcılık gibi sporlarla aynı kategoriye girmeyi başardı. Sonraki iki olimpiyatın sadece birinde yerini alabilen halter, 1920’den sonra olimpiyatlardan hiç çıkmamacasına yerini sağlamlaştırdı.

Türkiye’de halter tarihi

Türkiye, çağdaş halter sporuyla Fransızlar sayesinde tanıştı. Galatasaray Lisesi’nin Fransız öğretmenleri halterin tanınmasını sağlamışlardır. Sonrası yine Frankofon bir akım olarak devam etti. Galatasaray Lisesi’nin beden eğitimi öğretmeni olan Faik Üstünidman, halter denince unutulmaması gereken bir isim. Faik Bey’in ardından özellikle 1903’te kurulan Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü jimnastikçileri, Osman Paşazade Hüseyin Bereket, Ahmet Fetgeri (Aşeni), Mehmet Ali Fetgeri ve Mazhar Kazancı da bu ağırlık sporunun gelişmesine katkıda bulundular. Uluslararası alanda katıldığımız ilk şampiyona 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’ydı ve Paris’e giden iki sporcumuzdan biri; Gülleci Cemal Erçman tüy sıklette 12. oldu.

Yine de Türkiye’de halter, 1956 yılına kadar Güreş Federasyonu’nun bir kolu olarak faaliyetlerini sürdürdü. 1956’da kurulan Türkiye Halter Federasyonu’na ilk müjde 1959 yılında Beyrut’ta düzenlenen Akdeniz Oyunları’nda 75 kiloda yarışan Metin Gürman’dan geldi. Gürman, mücadelede birinci olarak uluslararası alanda altın madalya kazanan ilk Türk haltercisi oldu. Sonrasında bazı başarılar yakalayan Türk sporcular hep oldu; ama Türk halterinin dönüm noktası hiç şüphesiz ki Naim Süleymanoğlu’nun Türkiye’ye ilticası oldu. “Cep Herkülü”, sonrasındaki ilticaların yolunu açtığı gibi yakaladığı başarılarla Türkiye’ye halteri yeniden sevdirdi. Naim Süleymanoğlu’ndan sonra en başarılı haltercimiz, bir diğer Bulgar kökenli sporcu Halil Mutlu oldu. Her iki sporcunun da üç olimpiyat altın madalyası bulunuyor.

Doping ve halter

Halter, olimpiyat oyunlarında atletizmle birlikte adı en çok dopingle anılan spor. Yapılan araştırmalarda şimdiye kadar olimpiyatlarda doping yapan 73 sporcudan 31’i halterci 16’sı atlet. Türkiye’nin halterdeki başarılardan dibe gidiş süreci, Sofya’da düzenlenen Avrupa Halter Şampiyonası’nda başladı. Dizindeki sakatlık nedeniyle şampiyonaya katılamayacağı düşünülen Halil Mutlu sakatlığından çabuk kurtulmak için içinde uyarıcı madde bulunan kortizon aldı ve Sofya’da yarıştı. Ancak rutin doping testlerinde vücudunda anabolik steroid maddesinin bulunduğu anlaşılınca Türk halteri için de çöküş dönemi başladı.

Halil Mutlu’nun şokunu takiben, 2004 Atina Olimpiyatları’na katılacak olan bayan milli halterci Şule Şahbaz’ın oyunlar öncesinde yapılan testlerde dopingli çıkıp kafileden çıkarılmasıyla öncü depremi net olarak hissettik. Ama asıl afet Atina’da 77 kg.da olimpiyat şampiyonu olan Taner Sağır, 56 kg.da bronz alan Sedat Artuç ve 2002 Dünya İkincisi Reyhan Arabacıoğlu’nun 2005 yılında, Dünya Anti Doping Ajansı (WADA)’nın kontrolünden kaçmaları ve yerlerine de dublör sokmalarıyla geldi.

Tüm bu sarsıcı haberler sonrasında Uluslararası Halter Federasyonu IWF, Türkiye’nin tüm uluslararası faaliyetlerini süresiz durdurma kararı aldı. IWF, bu karara gerekçe olarak da 6 Eylül 2005 tarihinde müsabaka dışı doping kontrolünde yapılan kural ihlallerini gösterdi. Daha sonra açıklanan karara göre, aynı yıl içinde birden fazla sporcuda doping çıktığı için Türk Halter Federasyonu 2 yıl boyunca bütün uluslararası müsabakalardan men edildi.

Verilen iki yıllık cezanın tamamlanmasından sonra Türkiye, İtalya’nın Lignano kasabasında düzenlenen 2008 Avrupa Büyükler Halter Şampiyonası’na katıldı. 11 Nisan’da başlayıp 20 Nisan’da tamamlanan şampiyonada sadece 48 kg.da Avrupa şampiyonluğunu Nurcan Taylan’la yakalayan Türkiye, koparma ve silkme altın madalyaları da eklendiğinde turnuvayı dört altın, dokuz gümüş ve üç bronz madalyayla tamamladı. Kariyerinde üç olimpiyat altın madalyası bulunan ve Pekin’de düzenlenecek olimpiyatlar sonrasında kariyerini tamamlayacak olan Halil Mutlu, 56 kg mücadelesinde koparmada altın madalyaya uzanırken silkme ve toplamda gümüş madalyada kaldı. Bu sonuçlar sonrasında Türkiye, olimpiyatlara erkeklerde dört, bayanlarda 2 sporcuyla katılma hakkı kazandı. Ermenistan ve Rusya’nın dörder Avrupa şampiyonu çıkardığı turnuvada, en çok madalya kazanan ülke 29 madalyayla Rusya oldu.

Nasıl ki olimpiyatların Pekin’de yapılması Çin’in, Tibet ve insan hakları sorunlarıyla yüzleşmesini sağlayabilirse en azından bu sorunları ortaya çıkardıysa umarım ki Pekin Olimpiyatları bütün spor dallarının dopingle yüzleşmesine olanak tanır. Dilerim ki her sporcu asıl gücün kendi içinde olduğunun farkına varır. Hedeflere ulaşabilmek için yasaklı maddeye bulaşmak değil onunla savaşabilmenin aslolduğunu kavrar. William Churchill’in de dediği gibi, “uçurtmalar, rüzgâr kuvvetiyle değil, bu kuvvete karşı uçtukları için yükselirler.”

Zaman-Gençlik
 



Bu haber 627 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,695 µs