'kimyası' bozulunca... | " /> 'kimyası' bozulunca... | "/>

En Sıcak Konular

Hükümetin 'kimyası' bozulunca...

26 Nisan 2008 11:57 tsi
Hükümetin 'kimyası' bozulunca... Başbakan Erdoğan'ın 'Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar' sözünü Cengiz Çandar 'hikümetin kimyasının bozulması' ile açıkladı. Tabi kimyanın nasıl bozulduğunu da...

Cengiz Çandar / Referans

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dili çok mu sürçüyor; yoksa "zihniyetinin dışavurumu"yla mı karşı karşıyayız? 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak isteyen sendikalar için söylediği "Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar" sözlerini nasıl yorumlamalı?

Türkiye'nin geleneksel yönetici elitinin Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını "ayak takımı", onların hükümetini "ayakların baş olması" olarak gördüğünü bilmeyen yok. Gerçi, bu, bu şekilde yani Tayyip Erdoğan'ın "işçi sınıfı iması"yla söylediği şekliyle kendisine yönelik olarak kendisinden hazzetmeyen "bürokratik elit" tarafından hiç söylenmedi ama kendisinin öyle görüldüğünü kendisi de biliyor olmalı.

Biliyor olmalı, çünkü çeşitli vesilelerle ve genellikle "anti-demokratik usuller"le iktidarına yüklenildiğinde yaptığı konuşmada "seçkinciliği" vurguladığını ve buna karşı çıktığını biliriz. Öyleyse nasıl olur da "bürokratik elit"in "ayakların baş olması"nın "mücessem ifadesi" olarak gördükleri Tayyip Erdoğan'ın kendisi, böyle bir söz sarf edebilir?
Dil sürçmesi mi, zihniyetinin dışavurumu mu?

Fark etmez. Başbakan, bir "siyasi sıfat" ve "siyasi kimliğe" sahip. Onunla ilgili "psikolojik analiz" yapmak bizlerin işi olamaz. Buna gerek de yoktur. Konuya "siyaseten" yaklaşmak zorundayız ve Tayyip Erdoğan, büyük bir "siyasi kusur" işlemiştir. İşçi sınıfına "ayak takımı" nitelemesi, "elit" tarafından yapılsa bunun bir "ideolojik anlamı" olabilir; ama bu, Tayyip Erdoğan tarafından yapılıyorsa feci bir "siyaset kusuru"na işaret eder. Hele, Başbakan'ın bir ayağı, zaten, "yargı darbesi" nedeniyle çukurdayken...
 
***
Başbakan'a bu kusuru işleten gelişmenin arka planında, malum, 1 Mayıs konusu var. Erdoğan hükümeti, 1 Mayıs'ı "Emek Bayramı" ve "resmi tatil günü" ilan etmek konusunda kendisinden beklenen adımı atamadı. Tüm beklentilere bir "hayal kırıklığı"yla karşılık verdi. "Dağ fare doğurdu" ve Cemil Çiçek, 1 Mayıs'ın "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kabul edildiğini, 1 Mayıs'ın tatil günü olmayacağını, kutlamaların da İstanbul Taksim Meydanı'nda yapılmayacağını açıkladı.

1 Mayıs'ın tatil günü olmamasına bir de "ulvi ekonomik gerekçe" bulundu. 1 Mayıs, tatil olursa günde 2 katrilyon TL açık olurmuş. Bu hesabın gayri safi milli hasıla toplamını 365 gün üzerinden hesaplayarak yapıldığını ve saçma sapan, geçersiz bir hesap olduğunu "ekonomi uzmanları" söylüyor. Üstelik, bugüne dek AKP'ye destek vermiş olanlar.
Niye Taksim'de kutlanamıyor 1 Mayıs? 1977 yılındaki kanlı kutlamadan ötürü mü? O günden bu yana 31 yıl geçti. Kaldı ki, eğer mazideki "kanlı anılar" söz konusu olacaksa Türkiye'nin birçok köşesini kutlama törenlerine kapatmak gerekecek.

Polis Teşkilatı'nın kuruluşunun bilmem kaçıncı yıldönümü törenleri, nice başka kuruluşun törenleri için açılan Taksim Meydanı, niçin sendikalara ve işçi sınıfına açılamasın? Bunun hiçbir geçerli ve kabul edilebilir bir mantığı yok.

Bu tavrı AK Parti tabanının eğilimleriyle de izah etmenin imkânı yok. Yani, 1 Mayıs "Emek Bayramı" olarak ilan edilse ve "resmi tatil günü" olsa AK Parti tabanından Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının göğüsleyemeyeceği tepkiler mi yükselecekti?

Söz konusu değil. Türkiye'de işçi sınıfı mensupları arasında oy dağılımına baksanız, çok muhtemeldir ki, önemli bir oranı 22 Temmuz 2007'de AK Parti'ye oy vermiştir.
Dolayısıyla AKP yönetiminde işçi sınıfına yönelik böyle bir duyarsızlığın, hatta hoyratlığın açıklamasını yapmak daha da zorlaşıyor.

Kapatma davasıyla birlikte -anlaşılır nedenlerle- hükümetin ve parti yönetiminin kimyasının bozulduğu belli oluyor. 22 Temmuz sonuçlarını gereğince okuyamayan, Türkiye'yi kararlılıkla demokratikleşme adımlarına yöneltme ve böyle bir süreci "yönetmek" yerine savrulan yöneticiler, "yargı darbesi"ne maruz kalınca, eşzamanlı olarak "sinirlendiler" ve "paniklediler" ve bu gelişmenin "travmatik etkisi"yle "şaşkınlık"tan sıyrılamayarak zincirleme siyasi hata yapmaya başladılar.

1 Mayıs'a ilişkin olarak Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının oluşturduğu "hayal kırıklığı"nın nedenleri, belki, bu açıdan bakıldığında görülebilir ve anlaşılabilir.
1 Mayıs, dünyadaki 100 küsur ülkede "İşçi Bayramı" ya da "Emek Bayramı" olarak her yıl ve onlarca yıldan bu yana kutlanıyor. Batı demokrasilerinin neredeyse tümünde bu, böyle ve 1 Mayıs, "resmi tatil günü"dür.

Bu siyasi iktidarın eline, Türkiye'yi 1 Mayıs üzerinden de "dünyalılaştırmak" için ve hem de başlarının en sıkışık olduğu bir dönemde, mükemmel bir fırsat geçmişti; bunu akıl almaz bir şekilde heba ettikleri görülüyor.
Yanlışlarını düzeltmeleri için hâlâ önlerinde birkaç gün var.
 
***
Yukarıda değindiğimiz "zincirleme siyasi hatalar"dan bir başkası, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle sergilendi. Başbakan, DTP'nin eski Eş Genel Başkanı ve şu sırada partinin TBMM Grubu Başkanı Ahmet Türk'ün elini sıkma zarafetini göstermedi. Onu, göstere göstere, görmezden geldi.
Niçin?

Başbakan, yine malum sebeplerden ötürü, DTP'yi meşru görmemeye çalışıyor ve bunu davranışlarıyla da vurguluyor.
Ne tuhaf bir paradokstur ki, DTP, tıpkı Başbakan'ın kendi partisi gibi Anayasa Mahkemesi'ne açılmış kapatma davasının konusu. Yani, Başbakan ve partisini de "meşru görmeyenler" var ve üstelik bunlar devletin "kilit konumları"nda oturuyorlar.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin DTP milletvekilleriyle diyaloğa girdiği, onların "protokol"daki yerlerini kolladığı, TBMM'nin "doğum günü" olan bir günde, Başbakan, TBMM çatısı altında grup oluşturabilecek bir seçmen desteğine sahip olan insanları "meşruiyet sınırı dışında" görmek ve göstermek isterse başına getirilmek istenenlerden "şikâyetçi olma hakkı"nı da zayıflatmış olur.

23 Nisan'dan 1 Mayıs'a, bu ülke insanlarına "gergin bayramlar" yaşatmamak bir yönetim sorumluluğudur ve şu dönemde, ne yazık ki, Türkiye'de "birleştirici, hoşgörülü, esnek" ve "başarılı" bir yönetimin hüküm sürdüğünden söz edebilecek durumda bulunmuyoruz...



Bu haber 348 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,962 µs