Sulh Masası: AKP yüzde 38 | " /> Sulh Masası: AKP yüzde 38 | "/>

En Sıcak Konular

Sulh Masası: AKP yüzde 38

25 Nisan 2008 13:34 tsi
Sulh Masası: AKP yüzde 38 Esasen Vahit Erdem bu bakışıyla “dengeler”den bahsediyor. Denge, uzlaşı demek. O anlama geliyor. Denge kurulunca Türkiye rahatlıyor, enerji ve sinerji kaybı olmuyor, krizler bitiyor. Erdem’in kimliği ipucu oluyor.

Bugün AKP Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem bazı değerlendirmelerde bulundu. Denebilir ki, bir yerel gazeteden alıntılanan bu söyleşinin Hürriyet’in manşetine taşınması gerçekten haklı sebepler taşıyor.

Çünkü Erdem’in kişiliği, kariyeri, siyasi tarihi, hem parti içindeki hem de kamuoyu tarafından bu veriler üzerinden algılanış biçimi, biraz sonra irdeleyeceğimiz önemli tespitleri yapmaya en elverişli kişilik olduğunu gösteriyor.

Vahit Erdem'in "basit" özgeçmişi bile söylediklerinin neden dikkatli okunması gerektiğini gösteriyor. TIKLAYINIZ.

Yani “seçilmesi” boşuna değil. Baştan şunu söyleyelim, Vahit Erdem aslında tüm “kriz konuları”nı söylüyor, söylüyor ama çözüm de getiriyor. Bu çok önemli. Fakat daha önemlisi de var.

Erdem’in söyledikleri aslında bir süredir Türkiye’de herkesin söylediği şeyler. Sadece pratiği yoktu. Şimdi olduğu anlaşılıyor. AKP’nin tabanın da bu iz üzerinde olduğunu rahatlıkla dillendirebiliriz.

AKP üst yönetimi içinde de bu fikirde çok insan var. Ama bu da yeterli değil. Bir bütünün kapsanması gerekiyor ve birazdan beraberce “çözümleyeceğiz”, “sistemin tüm elemanları” kapsanıyor.

Sulh masası…

Vahit Erdem’in ilk sözü şu: “Keşke yüzde 47 almasaydı”. Bu bir temenni değil. Erdem’in söylediği, bir tür anormalite. Doğal şartlarda gelişmeyen bir oy birikimi. Bu birikimin “sonuçları” ne yazık ki Türkiye’nin iç dinamiklerini sıkıştırdı.

Herkesin bildiği, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin ve toplumun bazı kesimlerinin kendini mitinglerle ifade ettiği, bunun da bir reaksiyona neden olduğu ana tespitine dayanıyor. Bu yeni değil elbette.

Sonucunun “siyasi kriz” olması tespiti de yeni değil. Ama bunun söylenmesi, söyleyen ağız ve uzlaşı zemini açılmış olması yeni. Hem de yepyeni.

Kriz halkasının ikinci baklası Türban meselesiydi. Başbakan’ın aslında büyük planlar yaparak söylemediği ama MHP’nin bunu bir imkan vesilesi olarak görüp ön alması sarsıntıyı tetikledi.

Ama buraya dikkat. Erdem’e göre MHP bunu tuzak kurmak amacıyla veya kötü niyetle yapmadı, ama sonuçları kötü oldu.

Yani AKP veya konuyu bu mercekten algılayan partilere göre MHP suçlu falan değil. Tam tersine bu sonuçları onarmak için beraber hareket edilebilecek bir aktör. Çünkü ortada kötü niyet yok.

Üçüncü nokta, Erdem’in deyişi ile “Devlet”in irtica geleceği endişesine kapılması. Bunda AKP’nin de suçu var, çünkü hep söylenen “merkez sağ” konumlanmayı oturtamadı. Dikkat edilirse Erdem yine öteleyeci bir bakış sunmuyor.
Krizin giderilme noktasına odaklanıyor, ipucu veriyor. Sıradışı gelişmelerin getirdiği-“anormal”i böyle okuyoruz-şartlar olmasaydı AKP, yüzde 40’ın altında olacaktı ve 280-285 arasında vekil çıkaracaktı teşhisi aslında “denge”yi söylüyor.

Denge kurulduğunda kriz kalmıyor, Erdem bu bağlamda “Türkiye için” ideali kastediyor. Nitekin 2001 seçimleri sonrasında 22 Temmuz’a gelene kadar ki tablo bunun sağlamasını veriyor.

AKP’ye eleştiri var mı yine var. Cumhurbaşkanı seçimi konusunda mutabakat arayışının daha sağlıklı olması gerektiği. Bu da akil bir öneri ve yapıcı.

Başörtüsü ne olacak o zaman?

Aslında Erdem fikirlerini söyleyen herhangi bir vekil gibi değil, sanki genel başkan gibi konuşuyor. Belki öyle belki değil ama, işte başörtüsü meselelerindeki çözümü; “Başörtüsü Türkiye için ne siyasi öncelik ne de dini bir öncelik. Dinin amacı şekil şemadan ziyade daha çok ahlak ve insani değerlerin yükseltilmesidir. Buna rağmen hakikaten inancı gereği başını örtüyorsa, peruk gibi komedilerden kurtulmamız gerek. Sadece üniversiteler olmak kaydıyla bunu üniversitelerin kendi uygulamalarına bırakmak gerek.”

Temiz! İrtica konusundaki kaygıları gidermek içinse AKP’nin yapmaları gerekenler şöyle sunuluyor; “Kamuoyunda merkez sağ parti imajı yaratamadı. Alınacak tedbirleri almamız ve bu imajı değiştirmemiz lazım. Yani devletin Türkiye’ye irtica geleceği gibi birtakım endişeleri var. Bu iktidarın bazı çevrelere göre gizli gündemi var. Adım adım Türkiye’yi fırsat buldukça irticaya götürecek gibi bir düşünce var. Bunu idare etmemiz lazım. Açık söyleyeyim AKP’ye karşı bir korku var. Bu korkuyu idare etmemiz gerekir, ama edemedik.”

Bu sözler bir yandan AKP’ye bir yandan da ulusalcı yapıya “onarım” ikazları. Kızacak kimse varsa olmaması gerekiyor. "Benim söylediklerimde Başbakan’ı ve partiyi rahatsız edecek hiçbir şey yok. Kişisel beklentim olmadığını herkes bilir. Ülkemin yararına olacağını düşündüğüm için bu açıklamayı yapıyorum. Türkiye sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Bazı yanlışlar yapılıyor. Söylüyorum.”

Sonuç olarak Erdem’in kapsamlı sözlerinden şu sonuçlar çıkıyor… Birincisi AKP kendi hatalarını, “yönetişim ve iletişim” arazlarını hızla tamir etmeli. “Korkuyu yönetmek” tabiri yeni bir buluş. Korkuyu yok etmek de denebilir.

Diğer yandan laik hassasiyetleri olan, ulusalcı mimari de “katılıktan” vazgeçmeli. Bu tablo, uzlaşı tablosudur. Neyin uzlaşı tablosudur? Çok basit, Türkiye’nin. Bunlar olursa kriz(ler) süratle aşılır, dengeler yerine oturur.

Esasen Vahit Erdem bu bakışıyla “dengeler”den bahsediyor. Denge, uzlaşı demek. O anlama geliyor. Denge kurulunca Türkiye rahatlıyor, enerji ve sinerji kaybı olmuyor, krizler bitiyor.

Belki de öneriler ve sözler Erdem’in ağzından çıkmış olsa da tüm tarafların düşüncelerini kapsıyor.

Yalın ve makul bu analizlerin “büyütülmesi” belki şimdilik çok sezilmeyen bir mutabakatın işaretlerini veriyor. Erdem’in kimliği ipucu oluyor.



Bu haber 1,284 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,376 µs