Ne dayanışması, bayram bayram…

Nasıl ki AK Parti'nin temel hakları ve özgürlükleri kısıtlandığında tepki verilmeliyse, AK Parti de başkalarının haklarını kısıtladığında tepki verilmeli. Bu vicdanın, tutarlılığın gereğidir.

İşte AK Parti’nin dünkü Bakanlar Kurulu’ndan 1 Mayıs İşçi Bayramı için dün Bakanlar Kurulu'ndan çıkardığı karar da bu minvalde bir örnektir.

Kararda ne 1 Mayıs tatil ilan edildi, ne de Taksim’de kutlanmasına izin verildi. Bu iki kararın bir anlamı var:

AK Parti’yi kapatmak isteyen, demokrasiye izin vermeyen 12 Eylül rejiminin devamı… Çünkü 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması da, tatil olmaktan çıkarılması da 12 Eylül süreciyle olmuştur.

1 Mayıs’ı Taksim’de kutlanmasına dair talepler, 1977’deki 34 kişinin öldüğü 500 kadar insanın yaralandığı kanlı mitingi anma isteğinden ileri geliyor. AK Parti de buna izin vermeyerek bu karanlık olaya ve bu olayın içinde olduğu 12 Eylül’e sahip çıkmış oluyor.

***

İki önemli husus daha var:

Birincisi 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın isminin değiştirilmesi…

1 Mayıs tüm dünya çapında 1886’dan beri kutlanan evrensel bir bayram. Türkiye dışında tatil olmayan ülke bir elin parmağını geçmez. Fakat Türkiye, Bakan Cemil Çiçek’in dediği üzere “bir günde 2 katrilyon kaybederiz” kaygısıyla tatil ilan etmemekle yetinmiyor, bu evrensel bayramın adını değiştiriyor. Hem de Bakanlar Kurulu kararıyla…

Buna iki tepki verilebilir:

Birileri de çıkıp bin yıllardan beri dünya çapında tüm Müslümanlarca kutlanan dini bayramların ismini değiştirse?.. Tamam bayramlar ve anlamları farklı ancak, isimlerinin değiştirilmesinin anlamı aynıdır…

Diğer tepki de, 1 Mayıs’tan bir hafta önce 23 Nisan’da ya da 2 hafta sonra 19 Mayıs’ta tatil olduğunda 2 katrilyon kaybetmiyor muyuz?

Yeni isim de oldukça problemli: “Emek ve Dayanışma Günü”

İşçi Bayramı'nın Emek ve Dayanışma Günü olarak değiştirilmesi, bayramın taşıdığı anlamın küçümsenmesini de içeriyor.

***

Öte yandan işçilerin bayramını tatil ilan etmeyip, onları bayram günlerinde çalıştırarak, istedikleri yerde kutlamalarına reel sebep göstermeden, inattan ötürü izin vermeyerek, onlara sadece “dayanışın” demek oldukça ironik:

İşçiler bayram günü değil, iş günlerinde dayanışırlar. Bayram günü eğlenmeliler. Bu durumda Bakanlar Kurulu, işçinin eğlenme, bayram yapma hakkını elinden aldığı gibi, iş günlerindeki dayanışmasını da bir güne indirgemektedir.

Sosyal hakları önemli ölçüde gerileten yeni Sosyal Güvenlik Yasası’nın geçirmiş, bunun yanı sıra Tuzla’daki ardı arkası kesilmeyen işçi ölümlerine duyarsız kalmış, üyelerinden birinin “yatıyoruz kalkıyoruz Tuzla!” demiş bir Bakanlar Kurulu’nun İşçi Bayramı’nın adını değiştirmesi oldukça manidar...

***

Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu’nun bu kararını açıklarken Taksim’de kutlama yapılmasına izin verilmemesinin sebebi olarak söylediği şu sözler de özgürlük ve demokrasi açısından sorunlu:

“Yasadışı örgütler istismar ediyor”

Birincisi, Taksim dışındaki kutlamalarda da istismar edecek olanlar yine istismar edecektir.

İkincisi ve daha da önemlisi, birileri istismar ediyor diye, temel haklar ve özgürlükler engellenemez. Kolluk kuvvetlerinin daha iyi çalışması yönünde adım atılır...

Bunu AK Parti adına söylerseniz, birileri de size şunu söyleme hakkını kendinde görür:

“Din istismarcıları da başörtüsünü istismar ediyorlar. O yüzden başörtülüler üniversiteye giremesin!”

Nasıl ki, sayıları az olan din istismarcıları yüzünden başörtüsü yasağının kaldırılmasından vazgeçilmemeliyse, yine azınlık olan “yasadışı” örgütler yüzünden de İşçi Bayramı’nın kutlama hakkı ve özgürlüğü engellenmemelidir.

www.iyibilgi.com analiz İlhan Döğüş