Sipariş mi utanç verici yoksa...

18 Nisan 2008 14:40 tsi
AKP'nin, 'Avrupa'dan bir bildiri' sipariş ettiği iddiası çok tartışıldı. Radikal Gazetesi'nden Murat Belge, bu duruma çok değişik bir açıdan yaklaştı...

Murat Belge/Radikal

Bildiri siparişi

Son konumuz, AKP'nin, 'Avrupa'dan bir bildiri' sipariş etmiş olması. 'Sinekten yağ çıkarma' diye bildiğimiz söz, bugün her vesilenin AKP hükümeti aleyhine bir mermiye dönüştürülmesi anlamını edindiği için, bu konunun da (konu aslında birtakım esrarengiz öğeler içermiyor değil) böyle akıldışı bir kanala sürüklenmesini yadırgamamak gerekiyor.

Doğrusu AKP'nin Avrupa kurumları nezdinde böyle bir itibarı olduğundan haberim yoktu. Canları istediği zaman 'Yar bana bir bildiri!' diyorlar da, koca Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi de 'lebbeyk!' deyip kolları sıvıyorsa, AKP'nin oralarda prestiji bayağı yükselmiş demektir. Hal böyleyse, niçin 'reformları ağırdan alıyor' diye eleştiriyorlar, konseyde değil de, Avrupa Birliği'nde?

Bu konuda, bilindiği gibi, Avrupa Birliği, tek de değil, birkaç ağızdan, söyleyeceğini söyledi, kaygılarını bildirdi. Onların bildirmesi zaten AKPM gibi keyfe bağlı bir şey değil, gerekliydi. AKPM'nin bu gibi konularda görüş belirtmesinin zorunluğu filan yok; ama orada bulunanların, kendileri için şimdiye kadar edinmiş oldukları fikrin, Lagendijk, Barroso, Rehn veya söz söyleyen herhangi bir Avrupalı'nın görüşünden farklı olacağını bize düşündürecek bir şey de yok.

Yani, 'siparişi' veren AKP'li, bu açıklamayı yapan Fransız adama (bana 'esrarengiz' gelen bu adamın tavrı, bu tavırla ne yapmak istediği), "Başlatılan dava hakkında şöyle şöyle düşünün. Sonra içinde şunlar ve şunlar bulunan bir bildiri yayımlayın" demedi herhalde. Terziye sipariş verir gibi, 'Üç düğmeli, çift yırtmaçlı olsun' diyecek hali yok. Diyebilmişse de, o zaman bu M. de Puig'in davranış tarzını anlamaya imkân yok. Peki, ne olmuş olabilir? Şu olabilir: De Puig'in ve AKPM'nin açılan bu davanın bilinen demokratik ilkelerle bağdaştırılmasının çok güç olduğu yolunda bir kanısı vardır -tıpkı AB içindekilerin veya ABD adına konuşanların da olduğu gibi. 'Madem böyle bir düşünceniz var, açıklamayı da düşünmez misiniz?' gibi bir şey söylenmiştir. Ben de olsam söylerdim.

MHP'li, bu iddiadan yola çıkıp, Barroso ve öteki AB yetkililerin açıklamalarının 'Hep AKP'nin isteği üzerine' gerçekleştiğini söylüyor. Şu ilkellikten herhalde hiç vazgeçemeyeceğiz.

Bugünün dünyasında falancaların 'iç işi' diye bir şey artık yok. İlkin, bilgi düzeyinde yok. Nerede ne olduğunu herkes biliyor ve herkes, bu olan hakkında ne düşünce geliştirecekse onu geliştiriyor. İkincisi, çok kez, 'bilgi'nin yanında ilgi de var. Türkiye, AB'ye katılmaya aday olmuş bir ülke. Bu nedenle, burada olan her şey, AB'deki herkesi, ama tabii öncelikle birtakım temsili mercilerde olanları, çok yakından ilgilendiriyor. İlgilendirecek. Bu aşamada Başsavcı'nın girişimi, 'böyle giderseniz olmaz' çerçevesinde ilgilendiriyor. Yarın, daha ciddi bir şekilde ilgilendirecek.

AKP'nin Avrupa'yı bu konuda tavır beyan ederek 'ülke'yi küçük düşürdüğünü iddia etmeden önce, asıl Yargıtay Başsavcısı'nın böyle bir dava açarak, sonra Anayasa Mahkemesi'nin (367 kararını verebilmiş bir organ)
bunu işleme koyarak, neyi, kimi küçük düşürdüğünü bir aklınızdan geçirin.
Geçirmezler. Bilmediklerinden değil. Bu yaptıklarını yapmaya kararlı oldukları için.

 

Bu haber 466 defa okundu.