En Sıcak Konular

Erdoğan pabuç bırakır mı?

18 Nisan 2008 09:50 tsi
Erdoğan pabuç bırakır mı? Erdoğan, Menderes, Demirel, Erbakan gibi değil. Özal ve Ecevit'e yakın. AB desteğine güvenmeyecek kadar da gerçekçi - Murat Yetkin'in yazısı...

Murat Yetkin / Radikal


Erdoğan pabuç bırakır mı?

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın son günlerde yürüyüşü değişmişti; bel fıtığından çekmeyenlerin bilemeyeceği ıstırabı yüzünden okunuyordu. Belki Ankara trafiğinden bu birkaç günlük kaçış o işe de yarayacaktır. Ama asıl pazartesi günkü Bakanlar Kurulu'ndan itibaren başlayacak karar süreci öncesi daha sakin bir ortamda, ki dün Abant olduğu duyuruldu, AK Parti kapatma davasındaki artıları, eksileri daha rahat değerlendirme fırsatı bulacaktır.

Başbakan'ın serinkanlı düşünmesine, gerçekçi kararlar vermesine kendisi kadar Türkiye'nin de ihtiyacı var.

Türkiye'de ve Türkiye'de ne olduğuyla ilgilenen dünyanın diğer köşelerinde yanıtını bekleyen soruların başında, Anayasa Mahkemesi'ndeki dava sonucu AK Parti'nin kapatılıp kapatılmayacağı, kapatılırsa Türkiye'yi nelerin beklediği bulunuyor.

Öncelikle şu görülüyor ki, Başbakan Erdoğan'ın, parti kapatma ya da yeni bir muhtıra, ya da evlerden ırak, daha ötesi bir müdahale ihtimaline karşı, kendisinden önce bu tür hareketlere maruz kalmış liderler gibi davranmama ihtimali yüksek.

Erdoğan bunu gösterdi. CHP'nin 367 koşulu nedeniyle Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı seçimi için 27 Nisan 2007'de yapılan ilk tur oylamayı Anayasa Mahkemesi'ne taşımasından saatler sonra Genelkurmay'ın internet sayfasına koyduğu bildiriye verilen tepkiydi bu. Bildiri, cumhurbaşkanlığı seçimini laiklikle irtibatlandırıyor ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu konuda taraf olduğunu söylüyor, bu yönleriyle de kamuoyunda 'e-muhtıra' olarak adlandırılıyordu.

O gece Erdoğan dar kabinesiyle, kurmaylarıyla kapandığında çıkan karar, Genelkurmay bildirisinin altında kalınmaması yönünde oldu. Ertesi gün Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek bildiriyi okumaya başladığında sesinin tirediği hissediliyordu. Yapılan bir ilkti çünkü: Türkiye'de ilk kez bir hükümet asker tarafından kendisine neyin ne olduğunun hatırlatılmasına ve uyarılmasına cevap veriyordu.

O günden bu güne yaşanan çoğu gelişme, 28 Nisan günü okunan o hükümet bildirisinin etkisinde kaldı. Erdoğan'ın 1 Mayıs'ta aldığı erken seçim kararı, o bildirinin devamı idi. Erdoğan'ın 4 Mayıs'ta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı Dolmabahçe'ye davet edip 2.5 saat ne konuştuğu

hâlâ açıklanmış değil; ama aynı tutumun devamı olduğunu varsaymamak için neden yok.

Erdoğan bu tutumu 'Dik durmak, ama diklenmemek' olarak tanımlamayı seviyor.

Bu tutum, örneğin 27 Mayıs 1960 darbesine maruz kalan ve sonunda idam edilen merhum Adnan Menderes'in mahçup ve alttan alıp anaforu atlatabileceğini düşünen tutumuyla karşılaştırılamaz. 12 Mart 1971 darbesinde işin 27 Mayıs'a varmaması, Meclis'in ve kitlesinin

zarar görmemesi için şapkasını alıp başbakanlıktan çıkmayı tercih eden Süleyman Demirel ile karşılaştırmak da doğru değil. 28 Şubat 1997 günü kendisini yerden yere vurmaya başlayan komutanlar karşısında ter dökerken, onlara hediyeler verip dışarıya sahte uyum tabloları çizerek durumu kurtarmaya çalıştığını zanneden Necmettin Erbakan'a hiç benzemiyor. Daha çok, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından konuşmaması istendiğinde hapse girmeyi göze alarak Gandi'ce sözünü söylemeye devam eden merhum Bülent Ecevit'ten ve 1987'de Genelkurmay atamasında bir tertiple karşı karşıya kaldığını hissedince Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile irtibat kurup usturubunca ciddi bir tasfiye harekâtı gerçekleştiren merhum Turgut Özal'dan izler taşıyor. Ama onlardan da ayrı bir yoğurt yeyişi var.

Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın aktardığı gibi, AK Parti kapatılırsa, Avrupa Birliği üye adaylığını askıya alabilir görüşlerine fazla itibar ediyor gibi de görünmüyor. Askıya alma kolay

bir süreç değil: Üyelerin üçte ikisinin oyu lazım. AB'nin Türkiye ile tek ilişki boyutunun da AK Parti ve kapatma davası olduğu söylenemez.

Erdoğan'ın, kimi çevrelerce dile getirilen 'Uzlaşma, referanduma git' anlayışına prim vermemesi de bunu gösteriyor. Erdoğan referandum kararının 120 gün sonra uygulanacağı gibi basit bir hukuki gerçeğin bilgisiyle hareket ediyor. Oysa kendisinin mücadelesi zamana karşı.

Erdoğan siyasi nitelikli bir mahkemede görülen siyasi nitelikli bir davanın unsurlarının ancak siyasi atmosferin değişmesiyle mümkün olacağını görüyor mu? Zor denklemden pabuç bırakmadan sıyrılma formülü orada yatıyor.

Murat Yetkin - Radikal



Bu haber 635 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,127 µs