''Sözde ulusalcı'' mitingin düşündürdükleri!..

13 Nisan 2008 15:47 tsi
Konuşmacı "laiklik, egemenlik" filan der demez insanlar neredeyse transa geçip, göz yaşı dökenler Ahmet Böken'i sarstı. "Bu ruh haline sahip kişiler neler yapmaz, bunlara neler yaptırılmaz?" diye soran Böken'in aklına gelenler oldukça ürkütücü...

Ahmet Böken / Samanyoluhaber

Tandoğan'daki "sözde ulusalcı" mitingin düşündürdükleri...

Kaç kişi olduklarını saymakla uğraşanların Tandoğan'daki toplantısına baktım. Olayı psikolojik harp çalışması olarak planlayanların hedefi, sahip oldukları kanalın altbantından okunabiliyordu.

"Yüzbinler Tandaoğan'da."

Yüzbinler yoktu belki ama 20-25 bin kişi vardı meydanda. Bu sayı bile endişe verici. Bırakın 20-25 bini, ülkede bu ruh haline sahip bir kişi bile bulunuyorsa normalliğini koruyan herkes endişelenmeli.

Operasyon sırasında konuşmacı olarak kürsüye getirilenlerin, doğru dürüst sesi bile çıkmıyor. Pek çoğu emekliklik yaşını çoktan geçmiş, köşesinde torun sevmesi gereken dedeler, nineler.

Ama kitle nasıl kodlandıysa; konuşmacı "laiklik, egemenlik" filan der demez insanlar neredeyse transa geçiyorlar. Hatta hatta göz yaşı döküyorlar. Evet yanlış duymadınız, basbayağı ağlıyorlar. Televizyondan izlerken kendi gözlerimle gördüm.

Ve birden sarsıldım. "Bu ruh haline sahip kişiler neler yapmaz, bunlara neler yaptırılmaz?" diye düşündüm. Üzüldüm, acıdım, endişelendim, düpedüz korktum.

Psikolojik harbin insanları nasıl yönlendirdiğini, Hitler'in Propaganda Bakanı Göbels'in milyonlarca kişiyi bu tür meydanlarda nasıl bir çılgınlar topluluğu haline getirdiğini hatırladım.

İnsanların duygularını böylesine alt üst edip, en sıradan sosyolojik ve siyasal kavramların zikredilmesiyle bile onları, göz yaşı dökecek hale getiren propagandanın, Nazi Almanya'sında uygulanandan pek de farklı olmadığını hissettim.

"Kavgam" adlı kitabın satışlarının Türkiye'de (Nazizmin yerin dibine batışından 50 yıl sonra) patlama yapmasının sırrını, daha iyi kavradım.

Bu derin yönlendirmenin bilerek veya bilmeyerek kurbanı olanların, neler yapabileceğini hayal ettim sonra. Danıştay, Rahip Santorro, Zirve Yayınevi ve Hrant Dink cinayetlerini hatırlayarak ürperdim.

Korkuma, sağlıklı düşünebilen herkesin hak vereceğine inanıyorum. Ve buradan (duyamayacaklarını bildiğim için) trans halinde uyutulanlara değil, kendi pis çıkarları uğruna ülkeyi yangın yerine çevirmeye çalışanlara sesleniyorum.

Oynadığınız bu hain oyunu derhal durdurun. Ve nereden çıktıysanız oradan kaybolun.

Boşuna çabalıyorsunuz, insanlara yazık ediyorsunuz.

Bu haber 958 defa okundu.