hepsini' istiyor! | " /> hepsini' istiyor! | "/>

En Sıcak Konular

ABD gibi Çin'de 'hepsini' istiyor!

12 Nisan 2008 18:57 tsi
ABD gibi Çin'de 'hepsini' istiyor! Özgür Tibet fikrini samimi bir şekilde desteklemeyecek bir Batılı bulmak zordur. Ama Amerikalılar Texas ve California’yı bırakırlar mıydı? Çin için, Orta Asya’nın için oynanan büyük Anglo-Rus oyunu ne sonuçsuz ne de yararsızdı. Gerçekten de bü

Parag Khanna

1895 ve 1907’deki sınır anlaşmaları Pamir dağlarını Rusya’ya verdi ve İngiltere’yle arasında bir tampon bölge olarak–Afganistan’ın doğusunda Çin sınırındaki ince bir dil olan- Wakhan Koridoru’nu oluşturdu. Ama Doğu Türkistan’ı (Uyguristan) Ruslara bırakmak yerine, İngilizler Çin’in burayı yeniden ele geçirmesini finanse ettiler. Çin de burayı Xinjiang (“Yeni Dominyonlar” anlamına geliyor) adıyla bünyesine kattı. Batı Türkistan kapalı Sovyet İstanları şeklinde parçalanırken, Çin bugün en büyük –ve en istikrarsız- eyaletleri olan Xinjiang ve Tibet üzerindeki geleneksel hakimiyetini yeniden ilan etti. (Şimdilerde Pekin Dalay Lama’yı Xinjiang’daki ayrılıkçı Uygurlarla suç ortaklığı yapmakla suçluyor.) Ama onlar olmasaydı, ülke bugün Rockies’ın batısındaki bütün topraklardan yoksun bir Amerika gibi olacaktı: kıtasal ihtişamı ve statüsü tanınmayan bir ülke.

Son on yılda sırt çantasıyla Tibet ve Xinjiang’ı ziyaret eden herkes Çin imparatorluğunun acı verici bir gerçeklik olduğunu bilir: batı bölgesinin süregiden kaygısı şüphesiz Çin’in Manifest Destiny’sidir.*** 1949’da iç savaşın sona ermesiyle birlikte Çin, geniş doğal kaynaklardan yararlanmak, ceza kolonileri ve askeri üsler kurmak ve nüfusunun büyük artış göstermesi nedeniyle Lebensraum’u genişletmek amacıyla hemen “arazinin tiranlığı”nın üstesinden gelme ve sonu gelmez dağları ve çölleri evcilleştirme çabasına girişti.

Hem Tibet’in hem Xinjiang’ın talihsizliği Çin’in istediği kaynaklara sahip olmaları ve Çin’in ihtiyaç duyduğu kaynaklara giden yol üzerinde bulunmalarıydı: Tibet bol miktarda kereste, uranyum ve altına sahipti, ve bu iki bölge Çin’in Kazakistan, Kırgizistan, Tacikistan, Afganistan ve Pakistan’la dışarıya ticaret akışı- ve içeriye enerji akışı- için gerekli coğrafi kapıyı oluşturuyor.

Ordu ve işçi yığınlarının on yıllar boyu süren emeği karşı konulamaz Çin hakimiyetinin yolunu açtı. 2006’da hizmete giren ve Şanghay’la Lhasa’yı bağlayan yüksek irtifalı tren Çin hegemonyasının başlangıcını değil, onun zirvesini temsil ediyor.

Bugün Tibet ve Xinjiang Amerika’nın iki yüz yıl önceki sınırlarını genişletmesini anımsatan yollarla çok uluslu bir imparatorluğun doğuşu için zemin hazırlıyorlar. Çinliler en az Amerikalı yerleşimciler kadar kendi medeniyet misyonlarını düşünüyorlar: Kalkınma ve modernlik getiriyorlar. Asyalılar, Budist Tibetliler ve Türk, Müslüman Uygurlar üçüncü dünyadan kurtarılıyorlar -beğenseler de beğenmeseler de.

Yol, telefon hattı, hastane ve iş sahibi oluyorlar. Temel eğitimi ve Çinliliği teşvik etmek için okul ücretleri ya düşürülüyor ya da tamamen kaldırılıyor. AB’yi bir Hıristiyan kulübü olarak tanımlamaya çalışan Avrupalıların aksine, Çinlilerin Müslüman toprakların eklemlenmesini önlemeye çalışmıyorlar. Çin milliyetçiliğinin yeni mitolojisi azınlıkları silmeye değil, onlara paternalist bir devlette ortak bir statü bahşetme üzerine kurulu: Han’lara olmasa bile, Uygurlulara ve Tibetlilere Çinli oldukları söyleniyor.

“Sovyetler Birliği çöktü, çünkü glasnost’u ilkel bir şekilde, halklar arasında birliğe ulaşmadan önce, uyguladılar,” diye açıklıyor Şangay’da orta Asya üzerine çalışan Çinli bir entellektüel. Büyük imparatorluklar bir güç ve hukuk bileşimi aracaılığıyla kurulurlar; ve son haftalardaki olaylar gösteriyorki, Çin duraksamamakta kararlı.

Tibet’in en uzak köşelerinde bile, Halkın Kurtuluş Ordusu’na evsahipliği yapan küçük üsler var. Buralardaki askerler meydanlarda, çoğunlukla da antik Budist stupalarının hemen yanında, tehditkar bir şekilde iki günde bir dövüş sanatları talimi yapıyorlar. Çevresel koruma bölgeleri olarak tasarlanan ulaşılmaz ormanlık alanlar çoğunlukla aslında askeri kamplar olarak kullanılıyor. “Tibet gücü”nü ilan eden işaretler kesin bir şekilde Çinli elektrik şirketine göndermede bulunuyor.

Çin sayıları 3 milyonu bulan Tibetlilerin gönlünü kazanma umuduyla, bölgeye kalkınma için milyarlarca dolarlık para akıtıyor. Lhasa’da, yıkılmaya yüz tutmuş taş mahallelerin yerini şehri yeni demiryolu istasyonuna bağlayan caddeler boyunca inşa edilmiş sağlam evler alıyor. Ancak Çin modernitesinin sonucu bir zamanlar kültürel özgünlüğü sembolize eden bir şehrin, sayıları hala insanlarınkinden fazla olan vahşi yakların (Tibet’te yaşayan sığır cinsi bir hayvan) yaşadığı uzak platolara açılan basit bir kapı haline gelmesidir.

Tibet’ten bile daha büyük bir ödül ise petrol yatakları, çölleri ve dağlarıyla daha geniş ve nüfusu daha fazla olan Xinjiang. Sulandırılmış demografisi “Çin damgalı apartheid” olarak nitelendiriliyor. Xinjiang’ın Müslümanları her zaman itaatsiz olmuşlardı, hatta iç savaşın sonunda kısa ömürlü bağımsız bir Doğu Türkistan kurmayı bile başarmışlardı. Ama 1950’lerdeki “batıyı kalkındır” kampanyasıyla Han’ların yoğun bir şekilde bölgeye yerleştirilmesi süreci başladı, ve kültür devriminde Xinjiang, camilerin yıkılması ve Kuran’ların yakılmasını kapsayan ağır bir pogrom için, kordon altına alındı. 1996’da Xinjiang’ın başkenti Urumqi’deki şiddetli çarpışmalar Çin hakimiyetindeki bir ortamda hiçbir barışçıl İslami kültürün öne çıkmayacağını ortaya koydu. Çin tüm camilerin yeniden inşasını tamamen yasakladı ve “Sert Darbe” kampanyasıyla yüzlerce şüpheli ayrılıkçıyı tutukladı ve idam etti. Bugün Mao ve Deng’in başlattığı ama asla tamamlanmamış bir programın sonuçları görülebilir: Taklamakan çölünden geçen ve kömür, göçmenler ve mallar taşıyan bir demiryolu ve otoyol Uygurların şimdilerde nüfusun ancak yarısını oluşturduğu bir eyaletin Han’laştırılmasını kolaylaştırıyor.

Yerel halkın, tarihin ve mimarinin yok edilmesi ve bunların yerini modern Çin kapitalizmine selam duran parlak gökdelenlerin alması Urumqi’yi kuzey İpek Yolu’nun Şangay’ı haline getiriyor. Altı şeritli bir çevreyolu tüm şehri dolaşıyor, ve Han çoğunluğuna mensup insanlar büyük Sinopec ve Petrochina benzin istasyonlarında son model Japon arabalarına benzin alıyorlar. Urumqi Rusya’dan, Pakistan’dan ve aradaki pek çok İstandan gelen ve memleketlerinde karlı bir şekilde satmak için ucuz Çin malı satın alan tüccarlarla vızıldıyor. Uygurlar artık şehirde marjinalize olmuş bir azınlık durumunda. Ulaşılabilir pek az doğal cazibe merkezleri Çinli turistlerden oluşan kalabalıklarla dolup taşıyor. Zümrüt renkli Cennet Gölü artık o kadar da cennet bir yer değil.

İronik bir biçimde, Çin’in her iki eyalet üzerindeki mutlak güvenlik duygusu bir Çin glasnost’u için en büyük umut: Çin artık kendi hakimiyetine karşı anlamlı bir direnişle karşılaşmıyor ve bu yüzden bir gün bu baskıyı hafifletebilir. Ruhani Tibetliler kültürel destekleri için uzun zamandır güneye, Nepal ve Hindistan’a bakıyor, ve 18. yüzyılda Çin Tibet’in işlevsel bir özerkliğe sahip olmasına izin vermişti. Şu anki Dalay Lama bu modeli öneriyor. O sahneden çekilince, Çin Budistler arasındaki kültürel değişim konusunda daha az gergin olabilir ve Tibet’i bin yıldan fazla bir süre önce Dunhuang’ın Bin Buda Mağaraları’nın oyulduğu zamanki rolüne, İpek Yolu geçitine yeniden dönüştürebilir.

Tibetliler ve Uygurlar aşamalı bir şekilde komşuları olan Moğollar, Kırgızlar, Tacikler, Afganlar, Hintliler ve Nepallilerden daha müreffeh olacaklar- ve bu Çinlilere Asya’nın diğer yerlerinde iyi niyetli hegemonya iddiasında bulunmaları için bir temel sağlayabilir. Ama Çin bu hakimiyete bundan bahsetmeden önce ulaşacak.

*** Manifest Destiny: Amerikalıların 19. yüzyıldaki batıya ve güneye yayılma amacını temsil eden politika.

(The Guardian, Parag Khanna, 25 Mart 2008, Just like America, China is building a multi-ethnic empire in the west)

ekopolitik



Bu haber 649 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,909 µs