En Sıcak Konular

AK Parti'yi eleştirelim, statükoyu teşhir edelim

10 Nisan 2008 15:28 tsi
AK Parti'yi eleştirelim, statükoyu teşhir edelim İçeride ve dışarıda eline geçirdiği onca fırsatı demokrasi ve değişim yönünde kullanmadığı için AK Parti ne kadar eleştirilse yeridir. Ama... Kazın öteki ayağını da görelim.

Araştırmacı Bayram Bozyel'in Yeni Şafak için kaleme aldığı makalesi

İçeride ve dışarıda eline geçirdiği onca fırsatı demokrasi ve değişim yönünde kullanmadığı için AK Parti ne kadar eleştirilse yeridir. AK Parti, geçmişte pek az partinin yakalayabildiği toplumsal destek ve değişim umudunu heder etmekle Türkiye'ye yazık etmiştir.

Ama öte yandan, demokrasi cephesinden onca eleştirdiğimiz AK Parti'yi bile fazla gören ve ona tahammül edemeyen ırkçı-şoven ve militarist bir güç odağı var. Kimisinin derin devlet dediği, bugünlerde Ergenekon ile özdeşleştirilen, genelde statüko olarak anılan bu yapıyı aşağı yukarı herkes biliyor.
Onun hamuru darbecilik, çetecilik ve komploculukla yoğrulmuş. Söz konusu (siz karanlık ve kirli diye okuyabilirsiniz) güç odağı, rutin aralıklarla ve belirli olay ve müdahalelerle siyasal ve toplumsal hayattı yönlendirip kurmaya çalışıyor.

Kamuoyu, onu, Şemdinli davasından, Şemdinli davasının savcısı Ferhat Sarıkaya'nın başına getirilenlerden ve daha sonra bu dava sürecine yapılan müdahalelerden tanıyor. 2007 yılı boyunca yapılan Cumhuriyet Mitingleri, 28 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay'ın yayınladığı e-muhtıra, Anayasa Mahkemesi'nin cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 koşulu yönünde verdiği karar, Ergenekon davası ile ortaya çıkan çarpıcı ilişkiler, Nokta Dergisi'nin kapatılması ile sonuçlanan 2004 yılındaki Ayışığı ve Sarıkız kodlu darbe hazırlıkları söz konusu güç odağının tezahürlerinden bazıları...

Son birkaç yıldaki bütün bu girişim ve müdahalelerle süreci istediği kıvama getiremeyen statüko, son olarak AKP hakkında açtığı kapatma davasıyla yeni bir atak başlatmış bulunuyor.

KİM VE NEDİR BU STATÜKO

Statükocu yapının temel özelliği, kendisini devletin ve daha geniş anlamda Türkiye'nin tek sahibi olarak görmesidir. Geriye kalan her şey vitrinliktir; demokrasi bir oyundur, siyasi partilere, muhalefete ve farklı düşüncelere, ona, dokunmadığı ya da hizmet ettiği oranda onay verilir. Statüko için halk bir yığından ibarettir, köylü ve cahil, yeri geldiğinde güdülecek kitle... Statüko katında halkın, onun irade, tercih ve katılımının bir değeri yoktur. Halkı toplumsal yönetime taşıyacak kurumlara, demokrasiye ve onun türevi katılımcılık ve çoğulculuğa karşı tahammüllü değil.

Özetle, gerçek ve işleyen bir demokrasi statükocuların korkulu rüyasıdır. Evrensel ölçekli bir demokraside pabuçlarının dama atılacağından, işledikleri suçlardan dolayı yüz yüze kalacaklarından tuhaf bir biçimde korkuyorlar. Onlar her türlü farklılığa şiddetle karşı çıkıyor. Etnik, dinsel, mezhepsel ve düşünsel her türden farklılık onlara fena halde batıyor. Çünkü farklı olana ilişkin tartışma bir kere başladı mı, bunun tekçi ve denetim dışı iktidarlarını tartışma ve sorgulama noktasına gelip dayanacağını çok iyi biliyorlar.

Statükonun tehdit algılamasında, Kürt halkının özgürlük talepleri kıyamet alametlerinden daha tehlikeli sayılır. Çünkü mevcut düzen, esas olarak Kürt halkının varlığının ve temel haklarının inkârı üzerine yürütülüyor. Kürt halkının varlığının ve haklarının tanınması otori-ter ve militarist bu düzenin ve düzenden beslenenlerin sonu demek. Statükocuların Kürt halkının özgürlük taleplerinden korkması ve bu yöndeki gelişmeler karşısında paniklemesinin asıl nedeni bundandır.

Statükonun Kürt korkusu sadece içeriyle de sınırlı değil. Irakta Kürt halkının federal statüye kavuşmasından sonra statükocu gücün geliştirdiği hamleler ile Irak Kürdistan Bölge Yönetimi'ne karşı sürdürülen düşmanlık kampanyası kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.

Kürt korkusu ve düşmanlığı öylesine derindir ki, fırsatını yakaladığı takdirde Kürt halkına karşı bir kırım gerçekleştirmek için statükonun yanıp tutuştuğundan kimsenin kuşkusu olmasın. Statükoyu rahatsız eden diğer bir gelişme ise Avrupa Birliği'ne üyelik sürecidir. Avrupa Birliği normlarının uygulanmasına paralel olarak statükonun yaşam alanının daralıp bir noktadan sonra tasfiye ile sonuçlanacağı iyi biliniyor.

Öte yandan aynı odak, küreselleşme sürecinin yerelliğe ve 'iç sorun' kavramına yer bırakmadığını görüyor ve bundan derin bir endişeye kapılıyor.

AK PARTİ'YE NİYE KARŞILAR?

Statükonun algılayışında AK Parti, Kürt sorununun çözümünü de içeren demokrasi, değişim ve Avrupa Birliği sürecinin işaret fişeğidir. Köklü bir değişimin gereklerini yerine getirmese bile, böyle bir sürece açık oluşu AK Parti'yi hedef tahtasına oturtmak için yetiyor. Statüko, onu kendinden saymıyor ve kesinlikle güvenmiyor

AK Parti, en azından statükonun istediği gibi oynatıp koşturacağı bir parti değil. Daha doğrusu, bütün uzlaşmalarına ve yalpalamalarına rağmen, AK Parti, statükonun birinci derecede emrinde değil.

AK Parti'den rahatsızlığın bir nedeni budur. Ayrıca bu düzenin sillesini yemiş bir gelenekten geliyor olması, AK Parti'yi statüko ile otomatik bir biçimde mesafeli kılıyor.

Statükoyu AK Parti'ye karşı harekete geçiren esas neden, kuşku yok ki, içerde ve dışarıda kendisini dayatan köklü bir demokrasi ve reform istemidir. Ve onun kadar, hatta daha fazla Kürt sorununun çözüm yönünde hissettirdiği dayanılmaz ağırlıktır. Kürt sorununun demokratik ve eşitlikçi çözümü içerde, sınırda ve dünyada bütün yakıcılığı ile gündemdedir.

Bu açıdan bakıldığında, AK Parti'ye karşı açılan dava ile söz konusu değişim sürecinin çok önceden ve ileri bir noktada bloke edilmek istendiğini söylemek mümkün.

Öte yandan konjonktürel nedenlerle de olsa, AK Parti'nin zaman zaman değişim dalgasıyla örtüşmediği söylenemez. Bu nedenlerle AK Parti'ye karşı kapatma davasını, statükonun demokrasi ve değişim dalgasına karşı inisiyatifi ele geçirme çabası olarak görmek mümkün.

Statükonun bu dava üzerinden, dipten gelen demokrasi dalgasıyla boğuştuğuna ve ona set çekmek istediğine kuşku yoktur.

Kapatma davası ile doğacak belirsizlik, kargaşa ve yılgınlık ikliminde statükonun kendini restore etme ve ömrünü uzatma beklentisi, yapılan hesaplardan bir diğeri. Bu arada, kriz ortamından dolayı Avrupa Birliği süreci askıya alınırsa, ne ala! Ülke içe kapanacak, meydan gericiliğe kalacak, böyle bir şeyin arzulanmadığını kim söyleyebilir?

Pekiyi...

Ya evdeki hesap çarşıdakine uymazsa? Ya da Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olunsa? Çünkü, statükonun son çırpınışlarında akıl ve güçten çok çaresizlik var.

* Araştırmacı - Yazar

 

 



Bu haber 298 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,934 µs