En Sıcak Konular

Attan düşenin halinden attan düşen anlar!

10 Nisan 2008 14:16 tsi
Hasan Kaçan'ın Star'daki yazısı...


 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hayatında iki defa attan düştü...

Biri gerçek manada...

Biri mecazi manada...

Mecazi manada Nisan 2003’te düştü...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, okuduğu bir şiir yüzünden siyasi yasaklı oldu ve hapse girdi...

Gerçek manada ise Temmuz 2008’de düştü...

Bayrampaşa Şehir Parkı’nın açılışında...

* * *

Başbakan’ı üzerinden atan atın adı ‘Cihan’dı...

O güne kadar böyle birşey yaptığı görülmemişti...

Yarış atı iken emekli olan ‘Cihan’ parka gelen ziyaretçilerin çocuklarını gezdiriyordu...

Gelgelelim, munis bir hayvan olan ‘Cihan’ sırtına Başbakan binince huysuzlanmış ve üzerinden atmıştı...

Aslında çok vahim bir hadiseydi...

Başbakan ölebilirdi...

Sakat kalabilirdi...

Bir yerini kırabilirdi...

O gün Başbakan’ı Allah korudu...

* * *

Şimdi...

Şu son ‘Kapatma davası’ var ya...

Sonra, peşi sıra zuhur eden ‘hadise’ler...

Başbakan bu durumları aynen Bayrampaşa’daki attan düşüşü gibi görebilir belki de...

Bir farkla...

Bu defa henüz düşmemiştir...

At huysuzlanmış ve Başbakan’ı üzerinden atmak için tepinmektedir...

Birileri de atın orasını burasını dürtükleyip iyice ‘parlatmaya’ çalışmaktadır...

Biri gerçek biri mecazi, iki kere attan düşen Başbakan’ın, maharet kendi elindedir artık...

* * *

Sayın Başbakan, kendisini üzerinden atan at ‘Cihan’a hiç öfkelenmemişti...

Hiç kızmamıştı...

At hakkında hiçbir beyanat vermemişti...

Atı kamuoyuna hiç şikayet etmemişti...

Düştüğünde üstünü başını silkeleyip, ‘Allahtandır’ diyerek yoluna devam etmişti...

Dönüp ata bakmamıştı bile...

Neticede o bir attı...

* * *

Atın tasavvuftaki mecazi karşılığı ‘nefs’tir...

Hadi herkes anlasın diye söyleyelim, ‘ego’ dur...

‘Ego’nun, yani ‘nefs’in bir mecazi karşılığı’da ‘cihan’dır...Yani ‘Dünya’dır derler... (Enteresandır, Başbakanı üstünden atan atın adı da ‘Cihan’dı)

Her insanın nefsi-egosu vardır...

Tasavvufa göre mühim olan, atın, yani nefsin dizginlerini elde tutmaktır...

O zaman cihanda tutunabilirsiniz...

O zaman cihanın esiri olmazsınız...

Bunu yapabilmek için de o atı terbiye etmek gerektir derler...

Eğer bindiğiniz at, yani ‘nefs’ terbiye edilmemişse, dizginleri sizin elinize vermeyecek, şahlanacak, parlayacak en iyi ihtimalle sizi üstünden atacak, en kötü ihtimalle de kendisiyle beraber uçurumdan atacaktır...

Eğer o atın arkasına bir de araba taktıysanız, sizinle beraber bir sürü insan da uçurumdan yuvarlanacaktır...

Öyle derler...

* * *

Yeri gelmişken bir hikaye anlatayım;

Osmanlı’da ‘Kalenderiye’ olarak bilinen bir tarikat vardı...

Bu tarikatin kimi dervişleri ‘çarh-darb’ (dört vuruş) ederlerdi...

‘Çarh-darb’ın manası, zahiri süsten vazgeçmekti...

Onun için saçlarını, sakallarını, bıyıklarını, kaşlarını kökünden traş ederlerdi...

Bir gün, bir ‘Kalenderi’ dervişi berberde traş olur iken, o yörenin varlıklı beylerinden birinin oğlu atıyla dörtnala berberin önüne gelir...

Atından atlar, hızla içeri girer...

Bakar ki berberin koltuğu dolu...

Koltukta kafası kazınmakta olan derviş’in kafasına bir şaplak patlatır...

‘Kalk bakalım kabak, benim işim acele!’

Derviş ses etmeden kalkar...

‘Bey oğlu’ koltuğa oturur...

Berber özenle traş eder, işini bitirir...

Delikanlı koltuktan iner, dervişin kafasına bir şaplak atar gene...

‘Hadi geç bakalım kabak!’

Sonra kapının önündeki atına atlar...

İşte o anda at parlar...

Çılgın gibi koşmaya başlar...

‘Bey oğlu’ dengesini kaybeder, düşer, bu arada ayağı üzengiye takılı kalır...

At koştukça bey oğlu yerlerde sürünmekte kafası oraya buraya vurmaktadır...

En nihayet atı tutarlar, dizginlerler, amma gelin görün ki ‘Bey oğlu’nun kafası paramparça olmuş cansız yatmaktadır...

Korkunç manzarayı gören berber durumu anlamış gibi sorar...

‘Erenler bi ‘kabak’ lafına biraz fazla olmadı mı?’

Koltuktaki derviş çaresiz ellerini açar...

‘Vallahi ben razı oldum amma kabağın sahibi razı olmadı’

* * *

Başbakan, kendisine ‘kalk bakalım kabak’ diyerekten, koltuktan indirmek isteyenleri düşününce bu hikayeyi bir hatırlasa ya...

‘Kabağın bir sahibi var!’

Amma atı da unutmasa...

‘Cihan’ı...

Ne demişlerdi...

Attan düşenin halinden attan düşen anlar...

Başbakan iki kere attan düştü...

Biri gerçek, biri mecazi...

O halde; Başbakan’ın halinden gene Başbakan anlar...

Bize akıl vermek düşmez, haddimiz de değildir...

Ancak hikaye anlatırız...

Dilimiz döndüğünce...


 
 



Bu haber 1,494 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,635 µs