IMF bir ‘Kene’ türü

10 Nisan 2008 12:45 tsi
Başbakan Şubat 2007’de, ‘2008’de IMF’le yollarımızı ayırmak hükümet gündeminde olacak’ demişti. Tam bugün IMF ile yeni anlaşma imzalanıyor. O zaman şu sorunun yanıtını söylemek lazım; AKP’nin siyaseten sıkışmışlığında I

AKP’nin yaşadığı “sıkışık” durumun, hükümetin elini dış polititika ve ekonomi konularında zora soktuğu yönünde bir inanç bulunuyor. Bu tezi savununlar da yine AKP zemininden gelenler.

Dolayısı ile “tez karşıtları”, bu serzenişleri pek ciddiye almıyor, çünkü bunun bir taktik olduğunu düşünüyorlar.

Yani, “AKP bunları söylüyor ama asıl yapmak istedikleri, şu an içinde bulundukları zor durumun bir ‘savunusu’ olarak ‘yapmayın, üzerimize gelmeyin, bakın hem dış poliktikada hem de ekonomide zorluk çıkıyor’ demek.”

Oysa iki taraf da yanılıyor olabilir! Ekonominin ve dış politikanın dinamik odakları AKP’yi bu sürece sürüklemiş olabilir!

Bakın Başbakan Erdoğan, 2007 yılının Şubat ayında neler söylemiş; “IMF'ye borcu 23.5 milyardan 10.7 milyar dolara düşürdük. Yıl sonunda 6.6 milyar dolara inecek. Stand-by 2008'de doluyor. 2008 geldiğinde hükümetimizin gündeminde olacak. Değerlendireceğiz, ihtiyaç yoksa, yeni bir anlaşma yapmayız”.

Ve bu açıklama ertesi günün gazetelerine, “IMF’siz hayat”, “IMF’e veda sözü” başlıkları ile duyurulmuş.

Türkiye için sevindirici sayılan bu beyanat, IMF ve temsil ettikleri (!) için aslında bir tehdit sayılabilir. Çünkü bu cümleler “IMF’le ilişkimiz bitiyor” demek aynı zamanda.

Bugün artık 2008 yılındayız! Peki IMF’le ilgili hükümet gündemi nerede? Biz söyleyelim, şu an ABD’de. Bakan Mehmet Şimşek eliyle imzalanacak yeni IMF anlaşması görüşmeleri yapılma yolunda.

Peki ne oldu da 2007 Şubat ayında “IMF gidiyor” denilirken, iki yıl sonra hemen aynı tarihlerde IMF’le yeni anlaşma imzalanıyor? Üstelik bu tarihe kadar bu kuruluşla ilgili ilişkiler tıpkı AB ile olduğu gibi “stand by” durumundayken?

Şimdi TBMM'nin odalarını denetliyorlar!

Garip değil mi? Garip çünkü Başbakan’ın bahsettiği IMF borcu vaadedilen rakama gelmiş. Yani 6-7 milyar dolar. Ve yine artık IMF ile çalışan, anlaşma imzalayan ülke kalmamışken.

Elbette AB süreci de buna dahil edilmeli. Şu ana kadar AB ile ilişkiler Başbakan tarafından genellikle soğuk tutuluyordu. Daha ziyade Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sıcak açıklamaları (“2008 AB yılı olacak!”) vardı.

Bugün (lafın gelişe değil tam bugün), TBMM koridorları ve odalarının güvenliğini kabul edilemeyecek bir çiğlikle kovuşturan AB personeli ile birlikte Borosso Ankara’ya geliyor.

O halde akla geleni dile dökmek gerekiyor. Türkiye’nin bugün siyaseten sıkışıklığında, AB’nin ve IMF’in payı ne?

Bu haber 1,666 defa okundu.