tarihi bir zarar gördü! | " /> tarihi bir zarar gördü! | "/>

En Sıcak Konular

Brzezinski: ABD tarihi bir zarar gördü!

8 Nisan 2008 13:19 tsi
Brzezinski: ABD tarihi bir zarar gördü! Eski ABD ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski, kaleme aldığı makalede 'Irak bumerangı' ABD'ye döndü dedi. Brzezinski, Amerikan yönetimine ilginç bir teklifte de bulundu: Doğuya yaklaş, 'düşman'ınla görüş...

Zbigniew Brzezinski'nin makalesi:

ABD'deki başkanlık seçiminin ana meselesi, adayların Irak'a bakışı. Savaş ulusal bir trajediye, ekonomik bir yıkıma, bölgesel bir felakete ve uluslararası imajı onarılmaz bir yara alan ABD için küresel bir bumeranga dönüştü. Yeni yönetimin Irak'taki savaşçı birlikleri çekmesi şart

İki Demokrat başkan aday adayı da, ABD'nin Irak'taki savaşçı misyonunu kendilerinin muhtemel başkanlığından 12-16 ay sonra bitirmesi gerektiğinde hemfikir. Cumhuriyetçi adaysa savaşı belki de 100 yıl boyunca, 'zafer'e dek devam ettirmekten söz etti. Dolayısıyla, bu seçim kampanyasının ana meselesi savaşın faziletleriyle, onu devam ettirmenin getiri ve götürülerine dair temel bir anlaşmazlık.

ABD'nin savaşçı görevinden sıyrılması gerektiği savı güçlü. Fakat bunun, görev süresi dolmak üzere olan Bush yönetiminin kasıtlı olarak başlattığı, demagojik bir biçimde meşrulaştırdığı ve kötü yönettiği bir savaşın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı etkilerini hafifletecek türden kapsamlı siyasi ve diplomatik çabalarla dengelenmesi gerekir.

İran'ı da güçlendirdik

Demokratların savaşı bitirmeye, Cumhuriyetçilerinse sürdürmeye yönelik savları arasındaki zıtlık belirgin ve dramatik. Savaşa son vermeye yönelik sav, fahiş ve somut bedellere dayandırılırken, 'rotada kalma' savı bilinmeze dair yaratılan belirsiz korkulardan ve en kötü durum senaryolarından besleniyor. Bush'un ve Senatör John McCain'in bölgesel felaket tahminleri, ABD'nin Vietnam'daki süren varlığını meşrulaştırmak için kullanılan 'düşen domino taşları' öngörülerini hatırlatıyor. Ne başkan ne de McCain savaşa son vermenin felaket anlamına geleceğine dair gerçek kanıtlar sunuyor; fakat, felaket tellallığı savaşı uzatmayı kolaylaştırıyor.

Bununla birlikte, Amerikan halkına beş yıldan uzunca bir süre önce Bush'un Saddam Hüseyin'i devirme saplantısının 4 bin Amerikalı'nın hayatına, neredeyse 30 bininin yaralanmasına ve birkaç trilyon dolara -ABD'nin dünya çapındaki inanılırlığı, meşruiyeti ve ahlaki duruşuna verilen ve kolayca ölçülemeyen hasar bir yana- değip değmeyeceği sorulsa, yanıt neredeyse kesinlikle net bir 'hayır' olurdu.

Fiyaskonun bedeli burada da bitmiyor. Savaş Ortadoğu ve Güney Asya'daki Amerikan karşıtı duyguları körüklerken, Irak toplumunu parçaladı ve İran'ın nüfuzunu artırdı. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın kısa süre önceki Bağdat ziyareti, Irak'ta ABD'nin yerleştirdiği hükümetin bile İran'ın etkisi altına girmeye başladığına bol bol kanıt sunuyor.

Kısacası, savaş ulusal bir trajediye, ekonomik bir yıkıma, bölgesel bir felakete ve ABD açısından küresel bir bumeranga dönüştü. Dolayısıyla, buna son vermek en yüksek öncelikli ulusal çıkar. ABD'nin savaşçı operasyonlarına son vermek askeri bir karardan daha fazlasını gerektirecek. Iraklı liderlerle, bir dış tehdit söz konusu olduğunda (örneğin İran'dan) acil yardım verilmesi için, bir ABD gücünün bırakılmasına yönelik düzenleme yapılması gerekecek; bu aynı zamanda, Irak güçlerine kalan Kaide unsurlarıyla savaşırken Amerikan desteği verilmesinin sürmesi için yollar bulunmasını gerektirecek.

Askeri ilişkileri koparma kararı ayrıca, potansiyel tehlikelere karşı koruma amaçlı tasarlanmış siyasi ve bölgesel girişimlerle birlikte alınmalı. Kararlarımızı Bağdat'taki Yeşil Bölge'de bulunmayanlar da dahil tüm Iraklı liderlerle kapsamlı biçimde tartışmalıyız ve Irak'ın İran dahil tüm komşularıyla da bölgesel istikrar üzerine görüşmeler yapmalıyız.

Çıkışımızın felaket anlamına geleceğine dair Cumhuriyetçi iddiaların tersine, muharebenin mantıklı bir biçimde kesilmesi aslında Irak'ı uzun dönemde daha istikrarlı hale getirecek. Şii-Sünni ilişkilerindeki çıkmaz, yıkıcı ABD işgalinin acı bir yan ürünü; işgal, Irak toplumunu parçalarken bile Iraklıları bağımlı hale getiriyor. Britanya sömürgeciliği dönemini fazlasıyla hatırlatan bu bağlamda, Irak'ta ne kadar uzun süre kalırsak, çeşitli rakip grupların ödün verme dürtüsü o kadar azalacak ve hiçbir şey yapmamak için daha fazla neden bulacaklar. Iraklı liderlerle ABD'nin gelecekteki ayrılışıyla ilgili girişilecek ciddi bir diyalog, onları bu uyuşukluk halinden çıkaracak biçimde sarsar.

ABD'nin savaş çabasına son vermek tabii ki bazı tehlikeler de taşıyor. Fakat bunlar, böylesine geç kalınmışken kaçınılmaz. Irak'ın bazı bölgeleri zaten kendi kendilerini yönetiyor; buna Kürdistan, Şii güneyin bir kısmı ve Sünni merkezdeki bazı aşiret bölgeleri dahil. ABD'nin askeri ilişkileri kesmesi, Iraklılar arasındaki kendi bölgelerini daha etkin biçimde yönetme yarışını kızıştırır; bu da, halk arasındaki ihtilafların bir süreliğine şiddetlenmesine yol açabilir. Fakat bu tehlike, uzun süredir devam eden Amerikan işgalinin kaçınılmaz sonucu. İşgal ne kadar sürerse, yaşayabilir bir Irak devletinin ortaya çıkması da o kadar zorlaşır.

Irak'taki Amerikan karşıtı direnişin çoğunlukla Kaide'den esinlenmediğini teslim etmek de önemli. Yerel cihatçı gruplar, ancak kendilerini nefret edilen yabancı bir işgalciye karşı savaşla birlikte tanımladıklarında güç kazandı. İşgal biterken ve Iraklılar iç güvenlik konusunda sorumluluk alırken, Irak'taki Kaide tecrid edilecek ve varlığını sürdürmekte zorluk çekecek. Dolayısıyla işgalin sonlandırılması, Kaide'ye karşı savaş açısından rahatlama sağlayacak; sadece Kaide'nin Irak'ta belirmesini hızlandırmakla kalmayıp, ABD'nin dikkatini Kaide tehdidinin başta büyüdüğü ve varlığını sürdürmeye devam ettiği Afganistan'dan başka yere çeken, yanlış yola sapmış bu maceraya son verecek.

Komşularla görüşmek gerek

ABD'nin askeri çabalarını sonlandırmak ayrıca, Irak'ın tüm komşularına yönelik geniş kapsamlı bir Amerikan girişimini de kolaylaştırır. Bazıları, ABD işgali belirsiz bir süre boyunca sürdürmeye kararlı göründükçe tartışmaya girmeye isteksiz kalacak. Bu nedenle, önümüzdeki yıl bir noktada, askeri ilişkileri kesme kararı ilan edildikten sonra, bölgesel istikrar, sınır kontrolü ve diğer güvenlik düzenlemelerinin yanı sıra ekonomik kalkınmayı teşvik etmek için bölgesel bir konferans toplanmalı. Bunların tümü, ABD'nin askeri ilişkileri kesmesiyle bağlantılı olan kaçınılmaz tehlikeleri hafifletmeye yardımcı olur.

Irak'ın tüm komşuları -farklı nedenlerden dolayı- buradan yayılan yoğun etnik ve dini ihtilaflar karşısında zayıf olduğu için, böyle bir konferansla muhtemelen ilgilenir. Mısır, Fas veya Cezayir gibi daha uzaktaki Arap devletleri de katılabilir ve bazıları, yabancı işgalinden özgürleştikten sonra Irak'a barış gücü yollamaya istek duyabilir. Dahası, Irak'ın kendini toparlaması ve özellikle de 2 milyondan fazla Iraklı mülteciye ev sahipliği yapan Ürdün ve Suriye'nin yükünü azaltmak için 'bölgesel bir rehabilitasyon programı'nı ele almalıyız.

Son yılların hatalarını düzeltmeyi amaçlayan kapsamlı bir Amerikan statejisinin nihai hedefi, Ortadoğu'yu alevlendirmek yerine yatıştırmak olmalı. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra ortaya çıkan ve Bush yönetimindeki bağnazların çığırtkanlığını yaptığı 'tek kutuplu an', güç, askeri tehdit ve işgalin demokrasi maskesi altında tek taraflı kullanıldığı bir siyaset yaratmak için boşa harcandı; bunların hepsi gerilimleri amaçsızca artırdı, sömürgecilik karşıtı kızgınlığı ateşledi ve dini fanatizmi doğurdu. Ortadoğu'nun uzun vadedeki istikrarı giderek büyüyen bir tehlike altına atıldı.

Tahran'la görüşmeliyiz

Savaşı durdurmak, Ortadoğu'yu sakinleştirmek için atılması gereken ilk adım, fakat başka önlemler de gerekecek. İran'la hem bölgesel güvenlik hem de ortaya koyduğu nükleer meydan okumaya dair ciddi müzakereler ABD'nin çıkarına. İran üzerinde güç kullanmaya yönelik tehditler de, İran milliyetçiliğini dini fanatizmle kaynaştırdıkları için yapıcı değil.

Fena halde duraksayan İsrail-Filistin barış sürecinde gerçek ilerleme de, bölgenin dini ve milliyetçi tutkularını yatıştırmaya yardım eder. Fakat böyle bir ilerlemenin gerçekleşmesi, tarihi bir uzlaşma için gereken karşılıklı ödünleri vermeye başlamaları konusunda ABD'nin iki tarafa da gayretle yardım etmesini gerektiriyor. İsrail-Filistin barışı, daha fazla bölgesel istikrara doğru atılmış dev bir adım oluşturur ve hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin Ortadoğu'nun büyüyen servetinden nihayet yararlanmasının önünü açar.

Bu savaşa düşünmeden başladık ama bağlantımızı sorumlu biçimde sonlandırmalıyız. Ve, savaşa son vermemiz gerektiği kesin. Bunun alternatifi, savaşı ABD'nin tarihi zarar görmesi pahasına ebediyen sürdüren, korkunun yönlendirdiği bir siyaset felci. (Eski ABD ulusal güvenlik danışmanı)

Radikal



Bu haber 881 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,128 µs