İlginç tez: 1 Prof + 1 Manken: ? Çoban< | " /> İlginç tez: 1 Prof + 1 Manken: ? Çoban< | "/>

En Sıcak Konular

İlginç tez: 1 Prof + 1 Manken: ? Çoban<

8 Nisan 2008 12:55 tsi
İlginç tez: 1 Prof + 1 Manken: ?  Çoban 'Bir mankenin oyu kaç çobanın oyuna eşittir' tartışmalarına ünlü psikiyatr Nevzat Tarhan'dan müdahale geldi. Hadiseye 'Kümülatif Eşitlik Yasası' çerçevesinde bakan Prof. Tarhan, geçtiğimiz aylarda yaşanan bir trafik kazasına dikkat çekti...

Prof. Dr. Nevzat Tarhan/Haber7.com

Çoban mı Manken mi? Kümülatif Eşitlik Yasası

Geçtiğimiz yıllarda Bağdat caddesinde bir trafik kazası olmuştu. Modern maganda bir gencimiz taksi şoförüne çarpıp ölümüne sebep oluyor. Karakolda kendisinden ifade alınırken sıkılıyor ve “Topu topu bir taksi şoförü öldü, bırakın gideyim” diyor.

Bir sarışın mankenimiz olan Aysun Kayacı da “Benim oyumla çobanın oyu bir olur mu?” diyor.

Tıpkı bazılarının halkımızın bir kısmına ‘göbeğini kaşıyan adam’, ‘bidon kafalılar’ demesi gibi.

Bernard Shaw'ın bir sarışın hikâyesi vardır. Sarışın güzel filozofa şöyle soruyor:

“Ben çok güzelim, sen çok zekisin. Biz evlenirsek güzel ve zeki çocuklarımız olur.”

Shaw'in cevabı çok harikadır. Diyor ki:

“Ya benim çirkinliğim ve senin zekan çocuklara geçerse!”

Sığ Modernlik

Sayın Aysun Kayacı’nın sorunlu bu düşüncesi de Fazıl Say’ın çok tartışılan fikirleri gibi Ortaçağ'a aittir.

18’nci yüzyılın sonlarında  Fransa İhtilalinin sloganları “Adalet, Barış, Özgürlük ve Eşitlik” idi. O tarihlerde 16.Louis'in eşi Kraliçe Marie Antoinette'e atfedilen “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözü meşhur olmuştu.

Meşrutiyet döneminin sloganı “Hürriyet, Müsavat, Adalet,Terakki” idi. Tıpkı Fransız İhtilalinde olduğu gibi.

Batı Fransa İhtilalinin kaosunu Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ile atlattı. Sovyetler Birliği Gorbaçov'un ABD'den borç alır hale gelen ekonomik çöküşünü zorlaması ile Komünist Partisi’nin politik üstünlüğünü kaybetmesi ile bu dönemi aştı. Yeniden yapılanma (Perestroika) ve Glasnost(açıklık) Gorbaçov'un sloganları olmuştu.

Türkiye ise sağ iktidarlar nedeniyle hayat suyu verilen ekonomisi ve resmi ideolojisinin iki yüzlülüğü nedeniyle kendi modernizmini ve halk iktidarını oluşturamadı.

Manken hanımefendi ve piyanist beyefendi gibi tipler sayesinde resmi ideolojinin iki yüzlülüğü ortaya çıkıyor.

Ne alaka demeyin! Resmi ideolojiyi savunanlar halka güvenmiyorlar, seçimlere inanmıyorlar, kendi oylarını başkalarının oylarından üstün görüyorlar ve Cumhuriyet rolü oynuyorlar. Güya halk kendi kendini yönetecekti. Padişaha kul olmaktan kurtulmuştuk.

1982 Anayasası hazırlanırken Kurucu Mecliste yapılan tartışma tutanaklarına bakılırsa orada halkın kültürsüz kalabalıklar olarak tanımlandığı görülecektir.

Bu kesim tarafından demokrasiye halk dalkavukluğu denir, ayakkabısını dışarıda çıkaran küçümsenir.

Bilet kuyruğuna girmeyen, özel kulüplerde eğlenen, özel semtlerde yaşayan imtiyazlı azınlık darbe yapamadıkça hata yapmaya devam ediyor. Böylece iki yüzlülükleri ortaya çıkanlar halk desteğini ve güvenini kaybetmeye devam ediyorlar.

Sovyetler Birliği Polit Bürosu açık ve dürüst davrandı. Halk Sovyet sisteminin çöküşünü gördü. Ancak Türkiye'de sistem ikircikli davranıyordu.

Darbe yapamadıkça, yaptıramadıkça maskeleri düşen kibirli elitistleri öfke ve nefretlerini açığa çıkarmaya başladılar.

Sığ modernlerin oyları ile eğitimsiz yurdum insanının oyları neden eşittir?

Birincisi siyasal bakıştır. Fransız ihtilalinden beri dünyada  rejim tartışmaları olmaktadır. Batı ülkeleri demokrasiyi kavramını ehven-i şer gibi görmüşlerdir. Yani Curchill’in dediği gibi “En iyi ikinci sistem demokrasidir, birinciyi bilmiyorum.”

 Yani demokrasinin alternatifi diktatörlüktür ve demokrasi en iyi diktatörlükten bile iyidir görüşü ile profesörün oyu ile çobanın oyunu eşit görmek çaresizliğini kabul etmişlerdir.

İkincisi psikolojik bakıştır. Her insan orjinaldir, “Unique”dir, benzeri yoktur. Bu nedenle en sefil gözüken insanı bile küçük görmemek gerekir.

Üçüncüsü etik bakıştır. Hangi insanın değerli, kimin önemsiz olduğu hayatının sonunda anlaşılır. Geleceği göremediğimize göre kimseye önyargılı olmamalıyız.

Eşitlikten Ne Anlıyoruz?

Eğer eşitlik insan olmakta ise herkes eşittir.

Eğer eşitlik hukuk önünde eşitlikse herkes eşittir.

Eğer eşitlik biyolojik özellikle ilgiliyse herkes aynı inorganik maddelerden yaratılmıştır. Ölümlüdür ve eşittir.

Eğer eşitlik fiziksel güzellikle ilgiliyse kimse eşit değildir.

Eğer eşitlik parasal birikimle ilgiliyse kimse eşit değildir.

Eğer eşitlik zeka düzeyi ile ilgiliyse kimse eşit değildir.

Eğer eşitlik şeref ve fazilette ise kimse eşit değildir.

Eğer eşitlik toplumun onu sevmesinde ise kimse eşit değildir.

Eğer eşitlik topluma faydalı olmakta ise kimse eşit değildir.

Eğer eşitlik vatanseverlikte ise kimse eşit değildir.

Eğer eşitlik vatan için şehit olmakta ise kimse eşit değildir.

Eğer eşitlik görevini tam yapmakta ise kimse eşit değildir.        

Eğer eşitlik ruh zenginliğinde ise kimse eşit değildir.

Bütün bu değerleri puanlayıp terazinin kefelerine koyduğumuz zaman bazen bir çoban profesörden veya mankenden üstün olabilir.

Bioistatistik kuralı vardır buna ‘Kümülatif eşitlik yasası’ denir.

Bu yasaya göre bir torbaya 5 kırmızı 5 beyaz top koyup rastgele seçerseniz 3/7, 4/6, 2/8 gibi eşit olmayan sonuçlar alınır. 100, 1000, 10.000, 1.000.000 gibi yarısı kırmızı yarısı beyaz toplar koyarsanız rakam büyüdükçe %50-%50 eşitlik oluşur. Bunun kanıtı insanların kümülatif yani biriken bir şekilde %50 kadın %50 erkek olması gerçeğidir.

İşte demokraside de büyük çoğunluk eğitimli azınlıktan bunun için önce gelir ve son sözü söyler ve toplumsal barış oluşur. Tabii uygularsanız.

 Sığ elitistlerin ve sığ aydınlanmacıların ve sığ sanatçıların ve sığ modernlerin gerçekleri görmesini diliyorum. Yoksa sistemin çürümüşlüğü yeni inciler ve yeni tartışmalar getirecektir.
 
 



Bu haber 845 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    3,275 µs