Birkaç gündür, ülkenin içine girdiği krizden çıkmayı başarabileceğine ciddi ciddi inanmaya başladım. Bu sezgimi dile getirdiğimde hemen herkesin alaycı bakışları ve “nasıl yani?” sorularıyla karşılaşıyorum. Ben de onlara hep şu cevabı veriyorum: “Kriz o kadar derin ve çözümsüz görünüyor ki kesinlikle buradan bir çözüm formülü çıkar!” Kaba deyişle Türkiye hızla dibe vuruyor ve buradan geri dönüş pekala mümkün ve tabii olmalı.
Dokuz gün önce kaleme aldığım “Sağduyu arayışları sonuç verebilir mi?” başlıklı yazıda, “Türkiye’nin bu kritik dönemi atlatabilmesi için mutlaka öncelikle Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Baykal’ın bir araya gelmesi; ardından tüm Meclis’in seferber olması gerekiyor” demiş ve “Ancak bu ana kadar verilen mesajlar fazlasıyla iç karartıcı” diye devam etmiştim. Radikal’den Murat Yetkin’in bu Salı çözümün yegane formulü olarak AKP ile CHP uzlaşmasını göstermesi beni hayli ümitlendirdi. Bir gün sonra da Milliyet Gazetesi imzasız bir başyazıyla krizi aşmanın akla en yatkın yolu olarak AKP’nin Anayasa değişikliğini “CHP ya da MHP’den birini ya da her ikisini yanına alıp daha geniş bir konsensüse dayanarak gerçekleştirmeyi denemesi” olarak tarif etti. Aynı gün NTV’de Mirgün Cabas ile yaptığımız “Yazı İşleri” programına Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’i konuk ettik. AKP’ye mesafeli bakışıyla bilinen ve bu yüzden iktidar partisi tarafından bir nevi aforoz edilen Ergin çok ileri bir adım atarak, CHP’yi çağdaş sosyal demokrasinin gereğine uygun bir şekilde parti kapatmayı engellemeye çağırdı.
Olmazları oldurmak
Şahsen krizden çıkışın tek yolunun AKP ile CHP; Erdoğan ile Baykal yakınlaşması ve uzlaşmasından geçtiğine inanıyorum. Böylesi bir gelişme nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ndeki dava düşmeyecektir tabii ki, ancak iki parti birleşerek parti kapatma rejimini tam anlamıyla Batı ülkelerine göre yeniden düzenleyebilir ve AKP’nin kapatılmasını engelleyebilirler. Anayasa’yı değiştirmeseler bile, AKP ile CHP aralarındaki buzları eritirlerse bu barış atmosferi tüm Türkiye’yi kuşatabilir ve Anayasa Mahkemesi üyelerini bile etkisi altına alabilir.
Bunun öyle kolay kolay gerçekleşemeyeceği muhakkak. Her iki tarafın da bir dizi “olmazsa olmaz”ı var. Ama siyaset ve siyasetçilerin işi de bir tür olmazı oldurmak değil mi? İki taraf da bu krizin faturasının tüm ülkeye ve ayrı ayrı her birine faturasının ağır olduğunu kabul ettikleri andan itibaren uzlaşma süreci başlamış olacaktır; kimbilir belki çoktan başlamıştır bile. Başbakan Erdoğan’ın Salı gününden beri sadece yumuşak mesajlar vermesi; “gerekirse Anayasa’yı tek başımıza değiştiririz” iddiasının artık seslendirilmemesi; hatta “uysal koyun mu olalım?” itirazlarının yerini “Mahkeme işini yapıyor, biz de kendimizi savunacağız” cümlelerinin almasının ardında bir şeyler olabilir.
Baykal’ın kapasitesi
Çoğu kimse Baykal’ın AKP davasını bir fırsat olarak gördüğünü ve Erdoğan’a cankurtaran simidi uzatmasının imkansız olduğunu söylüyor. Ben de onlara 2002 seçimlerinin ardından Baykal’ın AKP Genel Merkezi’ne gidip Erdoğan’ı tebrik etmiş; ardından AKP liderinin siyasi yasağını kaldırmış olduğunu hatırlatıyorum. Muhakkak bu arada çok şeyler değişti ancak ben Baykal’ı, AKP’nin kapatılıp Erdoğan ve bazı arkadaşlarının siyasi yasaklı kılınmasının ülkeye hayırdan çok kötülük getireceğini öngörebilecek kapasite ve birikimde bir siyasetçi olarak görüyorum.
Tabii Baykal ve CHP’nin uzlaşma noktasına çekilebilmesi için AKP’nin ciddi adımlar atması gerekiyor. Öyle ki CHP liderinin, AKP’nin kapatılmamasının, kendisine, kapatılması halinden daha fazla fayda getireceğine ikna edilmesi lazım. Sonuçta bazıları gizli, bazıları açık; bazıları doğrudan bazıları dolaylı bir dizi pazarlık söz konusu olabilir. Yeter ki her iki taraf da kendi cenahlarından daha şimdiden gelmeye başlayan, “Ne yapıyorsun? Onunla nasıl anlaşırsın? Yoksa davayı mı satıyorsun?” şeklindeki gözdağı içeren itirazlara itibar etmesin.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle